|
‘Enflasyon yüzde 5 olsun’ derken, reel sektörü kaybetmeyelim

Konuya doğrudan gireyim; reel sektörümüz ‘yumuşak iniş’ politikasını artık kaldıramıyor. Türk ekonomisinin iki kritik sorunu olan enflasyon ve cari işlemler açığını (kısaca cari açık diyoruz) makul, kabul edilebilir düzeye çekmek ve bu düzeyi koruyabilmek adına Ekonomi Yönetimimiz tarafından alınmış olan makro ihtiyati tedbirler, imalat sanayinde ve ticaret dünyasında işlerin daralması, çarkların ciddi ölçüde yavaşlaması adına, keyifsizliği had safhaya çıkarmış durumda. 2012 yılı ocak ayı verisi ilk veri olmak üzere açıklanan ‘Ekonomik Güven Endeksi’ verisi, 2012 Ocak-2015 Şubat dönemi verilerinin tümü karşılaştırıldığında, en dip noktasına ulaşmış durumda.

2012 yılında, Türk ekonomisi ‘yumuşak iniş’ modeli ile, o yılı yüzde 2,1’lik büyüme ile kapatınca, Ekonomik Güven Endeksi 108 puandan 89 puana kadar gerilemiş. 2013 yılında piyasa hareketlenince ve büyüme yüzde 4,2’ye ulaşınca, yani 2012’ye göre ikiye katlayınca, 2013 yılı kasım ayında endeks 119 puanı dahi görmüş ve 2013 yılını 111 puanda kapatmış. 2014’de Ekonomi Yönetimimiz, 1 Şubat’tan itibaren yürürlüğe giren ek tedbirlerle, ‘yumuşak iniş’ modeline geri dönünce, piyasa yeniden yavaşlamaya ve esnaf yaptığı işten tat alamamaya başladı. 2015 yılı itibariyle, ‘yumuşak iniş’ modeli yeni yıla da sarktığından,

Ekonomi Güven Endeksi 87 puana gelmiş durumda.

2012 yılı ocak ayı ile 2015 yılı şubat ayı arasındaki en yüksek değeri dikkate alarak karşılaştırma yaptığımızda, Ekonomik Güven 119,7’yi görmüş iken, 87,1’de; Tüketici Güveni 79 iken, 68,1’de; Reel Kesim Güveni 110,4 iken, 104,3’de; Hizmet Sektörü Güveni 107,9 iken, 101,9’da; Perakende Ticaret Sektörü Güveni 109,5 iken, 103,5’de ve nihayet İnşaat Sektörü Güveni 91,4 iken, 85 düzeyinde. Yazılarımı düzenli takip eden okuyucularımız hatırlarlar; özellikle, tüketici güveninin 2008 yılı sonunda, küresel finans krizi en şiddetli halinde yaşanırken bile görmediği seviyelerin altına inmiş olması, çok düşündürücü. Tüketici güveni bu kadar keyifsiz bir düzeye işaret ederken, ticaret yavaşlamışken, imalat sanayine yeterli yeni mal siparişi gelmemesini de doğal karşılamak gerekiyor. Tüccarın, esnafın Ankara’dan beklentileri artıyor ve bu KOBİ iflaslarını veya belediye borçlarını 6 ay öteleyerek halledilebilecek bir konu olmaktan hızla çıkmaya gidiyor.

Faizleri indirmenin anlamı hızla kayboluyor

Bitirmekte olduğumuz haftaya damgasını vuran gelişmeler herkesin malumu. Ancak, medyada yer alan tartışmalarda bir hususun atlandığını gözlemliyorum; reel sektör, esnafımız, tüccarımız, KOBİ’lerimiz, daha hızlı bir tempoyla azaltılacak faiz oranlarından yararlanabilecekleri, verim alabilecekleri bir piyasa iklimini kaybetmekteler. Üstelik, döviz kurlarındaki oynaklık ve siyaset yönetimindeki gerginlikler, morallerdeki kırılganlığı daha da derinleştiriyor. Bu nedenle, reel sektörü önceliğe yerleştiren, ekonomik çarklarını yeniden hızlandıracak, piyasayı canlandıracak ve muhtemel işsizlik dalgalanmasını söndürecek bir ivmelenmeye, bir rota değişikliğine acilen ihtiyacımız var.

Bu süreç, 7 Haziran’daki genel seçimler sonrası hızlanması muhtemel gözüken, ‘yeni büyüme modeli’ne yönelik 1400’ü aşkın reform adımının sonuç vereceği 1,5-2 yıllık süreci bekleyemeyecek kadar bir ivedilik arz etmekte. Yeni bir ‘büyüme modeli’ne yönelik adımlar anlamlı ve önemli olmakla birlikte, reel sektördeki kırılganlık çok ciddi boyutlarda derinleşirse, söz konusu 1400'ü aşkın adımın tetiklemesi gereken bir ekosistemde, ekonominin 'sinir uçları' beklenen tepkileri veremeyebilir. O halde, küresel petrol ve emtia fiyatlarındaki ciddi gerilemenin Türk ekonomisine yansıma oranını arttıracak tedbirlere ağırlık vererek, oradan elde edilecek avantajı, iç piyasayı canlandıracak ve kısmen enflasyon üretecek bir ekonomik hareketlilik ile dengelemek gerekiyor. Kanımca, reel sektöre nefes aldıracak piyasa hareketlenmesi, 2015 yıl sonu için, yıllık enflasyonu yüzde 7-7,5 bandına getirecek ise, ben 'yapmaya değer' diyorum.

TCMB’den kurlara ek önlem

Tüm bu tartışmaların ortasında, dolar-TL kuru tekrar 2,48-2,52 TL bandına otururken, esas TL’deki değer kaybının enflasyona geçişkenliği açısından, dikkatle takip ettiğimiz sepet kur da (0,5 dolar+0,5 euro) 2,67 TL’ye geldi. Bu seviye, döviz kurlarındaki dalgalanmanın enflasyon riski oluşturma düzeyi açısından, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) tepki vereceği seviye. Nitekim, dün öğleden sonra yaptığı açıklamayla, TCMB, döviz satım ihalesi tutarının günlük olarak belirleneceğini açıkladı. Buna göre, bir sonraki günün ihale tutarı bir gün önceden saat 17:20’de açıklanacak ve eğer döviz kurlarındaki oynaklık yüksek ise, TCMB aynı gün döviz satım ihalesi tutarını yüzde 50 arttırabilecek. Sözün özü, sepet kurun 2,60 TL’ye doğru sakinleşmesi gerekiyor.

#enflasyon
#yumuşak iniş
#Türk ekonomisi
9 yıl önce
‘Enflasyon yüzde 5 olsun’ derken, reel sektörü kaybetmeyelim
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak