Merkez Bankası rezervleri bir süreden bu yana tartışılıyor. Rezervlerin dalgalandığı bir süreci hep beraber izledik. Özellikle 2018 Ağustos’undaki spekülatif kur atağının ardından bu frekansın arttığını da gördük. Açıkçası rezervler hesaplanırken brüte mi yoksa nete mi bakılmalı konusunda net bir tanımlama yok ancak genel yaklaşım brüt rezervlerin dikkate alınması yönünde.
Merkez Bankası verilerine göre; 46 Milyar Dolar yabancı para zorunlu karşılık, 30 milyar Dolar diğer döviz rezervi, 4 milyar Dolar ROM Döviz, 7 milyar Dolar ROM altın ve 17 milyar Dolar diğer altın rezervinden oluşmak üzere toplam 104 milyar Dolar uluslararası rezervimiz var.
Yine Merkez Bankası verilerine göre; 6 aylık dış borç ödeme planında bankaların 37, reel sektörün 11, kamunun 5, banka dışı finansal kuruluşların 2 milyar dolar olmak üzere 55 milyar Dolar borcu var. Bu rakam 1 yıllık vadede ise 93 milyar Dolar.
Merkez Bankası verileri, uluslararası rezervlerin 104 milyar Dolar ve kısa vadeli borcun 93 milyar Dolar seviyesinde olduğunu gösteriyor. O halde söz konusu veriler kapsamında yapacağımız kıyaslama ile bu alandaki göstergelerin ekonomi güvenliğimiz açısından olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca yine uluslararası rezervlere bakarak yaptığımız bir diğer kıyaslama olan 3 aylık net ithalat verileri de ekonomi güvenliğimiz açısından olumlu. Zira TÜİK verilene göre Ocak-Temmuz döneminde Türkiye’nin ithalatı 116,9 milyar Dolar. Bu veriye göre 3 aylık ortalama ithalat rakamını 50,1 milyar Dolar olarak hesaplayabiliriz. Yine Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre yıllıklandırılmış ithalat verimiz 198,6 milyar Dolar. Bu durumda 2019 yılı için ortalama 3 aylık ithalatımız 49,6 milyar Dolar seviyelerinde oluşuyor. Yani bu veriler açısından da uluslararası rezervlerin mevcut durumu ekonomi güvenliğimiz açısından olumlu bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Ancak her ne kadar brüt veriler söz konusu kıyaslamalarda yeterli görünse de yine de net rezerv biriktirmeye devam etmek faydalı olacaktır.