|
Güneş battığı yerden doğuyor…
21. yüzyılın açılışında, en ilginç gelişmelerin Türkiye merkezli yaşanmasının nedeni nedir?

Kısaca cevap, 20. yüzyılın en ilginç gelişmelerinin Osmanlı merkezli yaşanmış olmasıdır…

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü engellemeye dönük ilk önlemlerin gecikmiş olması, aslında Batılılaşma adı altında zihinsel ve ideolojik bir vesayetin kurulmasına yol açacaktı. Bir şeye benzemeye çalışıyorsanız, o şeyin hükmünü kabul etmişsiniz demektir. Hükmü kabul etmeme konusu, onun karşısında sağlam bir alternatif sistem geliştirmekle olur. Bu sistemi geliştirmenin bilgisi o günlerde Osmanlı ve Doğu'da yoktu.

Osmanlı, Batı hümanizmi karşısında savunmasızdı. Batı'da gelişen şeyi anlayabilecek durumda bile değildi.

Batı'nın hamlesi, ancak en geç Kanuni Sultan Süleyman döneminde fark edilip önlenebilirdi. Çünkü Avrupa'nın Doğu'yu zihinsel olarak geride bırakacak hamlesi 10. yüzyılda göreciliğin yeniden keşfedilmesi ile başlamıştı. Batı Hıristiyanlığını da ele geçirecek gerçeğin türlü tezahürleri olabileceğine dair görüşler bizzat manastırlarda konuşulmaya başlanmıştı. Aziz Abelard, Aziz Anselm ve Aquino'lu Tomas gibiler tarafından. Aydınlanma bu çatlaktan doğdu ve Avrupa'yı zihinsel olarak egemenliği altına aldı. Sonra da tüm dünyayı…

Doğu'yu temsil eden en büyük güç Osmanlı'ydı. Onun tasfiyesi 1. Dünya Savaşı ile gerçekleşti. Batı hayranı İttihatçılar bu parçalanmayı kolaylaştırdı. Çanakkale Savaşı'nda Kafkaslar ve Balkanlardan kaçıp Osmanlı'ya sığınanlar, Anadolulu ve Trakyalı milyonlar var olma mücadelesi ortaya koydular.

Batılılaşma ile ilgili çabalar çökmüş bir ekonomik yapı ile birlikte ilerleyince, zihinsel ve kurumsal bir Batı vesayetini ülkede kökleştirdi. 2000'li yıllara kadar, ülke her ne kadar dev bayraklarla donatılsa da, aslında dış ve iç siyasetinde, ama özellikle ekonomi politikalarında küresel sermayenin vesayeti altında yaşadı.

Asla yenilmeyecek gibi duran, gerçekten de elektrik gibi her yerde olan ama fark edilmeyen bu paradigmanın artık zayıfladığı hissediliyor.

Bu mesele, dünya kaynaklarını kimlerin yöneteceği ile ilgili çok eski bir kavga, yeni değil. Dinler, ırklar, kültürler ve hatta artık devletler üstü.

Türkiye 21. yüzyılın en başarılı ve en kitlesel sivil toplum hareketinin doğuşuna ve ülkeyi bağımsızlaştırmasına şahit oluyor. AK Parti sıradan bir siyasi parti değil, bir halk hareketi.

2000'li yıllardan itibaren küresel sermayenin egemenliğinde bir zayıflama söz konusu dedik. Türkiye, BRİC ülkeleri ve G20 üyesi diğerleri ile birlikte bu çatlaktan kafasını çıkarmayı başardı. Aynı anda hem Türkiye, hem Ukrayna, hem Mısır ve hem de Brezilya'da 2013 yılında yaşananlar tesadüfi değildi. Bakıldığında sadece Türkiye'de tam bir başarısızlığa uğradı.

Şu anda, küresel sermayenin egemenliğine direnen, ama serbest piyasa şartlarında halkın devletini kurma başarısını gösterme şansına sahip tek ülke Türkiye. Bu nedenle tüm dünyanın gözü kulağı ve tabii ki görünmez elleri Türkiye'deki bu seçimlerde. Çünkü Türkiye, serbest piyasa ve kapitalist sistem içinde bağımsızlaşarak sermaye devletlerini ve dev yapıları tehdit eder hale geldi.

Türkiye bir şekilde, son 13 yıllık sessiz halk devrimi ile “Doğu'nun Fransız Devrimi'ni” gerçekleştiriyor. Türkiye'nin Kuzey Kore türünden bir yalıtılmışlığa düşmeden, sistem içinde bağımsızlaşması, hatta Suriye, Afrika, Arakan ve Filistin konularında Batı'nın ayaklar altına aldığı demokratik değerleri temsil ediyor olması, bir domino etkisi yaratacak türden etkiye sahip.

Halkın devletini kurmayı başaran bir Türkiye, dünyada devrimci bir dönüşümü başlatan ülke olacaktır. Güneş 1. Dünya Savaşı'nda battığı yerden doğacak ve daha adil bir paylaşım sistemi, daha adil bir küresel siyasi denge kurabilmek mümkün olacaktır.

Doğu'nun Türkiye üzerinden dünya sahnesinde yerini almaya başlaması, daha huzurlu bir dünya için de büyük bir şanstır. Rüzgar ekip fırtına biçerek, EL Kaide ve DAİŞ'ler yaratarak tüm dünyanın altında kalacağı bir cehenneme düşmek yerine, daha yumuşak bir hakikat fikrinde ortaklaşabilir dünya. İşte Türkiye, aslında hem Batı, hem Doğu için muazzam değerde bir aktör.

Ancak tabii ki Türkiye Batı'nın kendisini anlamadığını sanmamalı veya anlamasını beklememeli. Bu bir kavga ve Türkiye bu kavgayı kazanana kadar girişimler devam edecektir. Türkiye 200 yıl önce devletine sızan vesayet sistemini başkanlık sistemi ile tasfiye edene kadar direnç görecektir.

O nedenle bu seçimler çok önemli. CHP, MHP, HDP ve diğer küçük partilerin hali içler acısı. Kendi halklarının egemenliğine karşı mücadele eden üst aklın kontrolündeler. Vaat ettikleri şey, eski Türkiye, yani halka rağmen yönetim, yani bir tür manda boyunduruğuna razı geliş…

Her şey halkın gözleri önünde cereyan ediyor. Operasyoncu araştırma şirketlerinin seçim tahminleri ile gerçekler de değişmiyor.
#savaş
#seçimler
#ak parti
#chp
9 yıl önce
Güneş battığı yerden doğuyor…
“Arkasına dönüp bakmadan kaçan” Fransız fırkateyni!
‘Charlie’ye çok açık mektup!...
Tayyar Tercan ya da bir zulüm hikayesi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?