|
Darbecilere kötü haber...

Pompalanmış suni gazlarla çalışır darbe atölyesi…

Fikri az, duygusu yoğun bir yanılgı sürecidir bu…

Hatta tamamen duygusal…

Fikir kırıntıları duygulara itaat etmiş vaziyette.

Başını alıp gitmiş, kontrolden çıkmış duyguların bireyi, gurupları, kurumları sürüklediği zamanlarda bacası tüter bu atölyenin…

Serseri duyguların kimi nereye savuracağının belirsizliği ürkütücüdür.

Darbe atölyesine düşmek böyle bir savrulmuşluğun sonucudur.

Hiçbir darbenin felsefik bir temeli yoktur. Darbe yapmak zorunluluk değil, keyfi ve yanlış bir tercihtir.

Maceradır, çılgınlıktır, meydan okumadır.

Akıl değil, kaba kuvvet işidir darbe tutkusu.

Cesaret hiç değil, korkaklıktır, korkakların yöntemidir.

Çalışmaktan, üretmekten, rekabet etmekten, konuşmaktan, düşünmekten, yaşamaktan, korkanların girdiği sapkın bir yoldur.

Beğenmediğini yok etme dürtüsü… Fazlasıyla ilkel… Kötü yol…

Bizde defalarca denendi bu yol…

27 Mayıs 1960''ta, 12 Mart 1971''de, 12 Eylül 1980''de, 28 Şubat 1997''de 27 Nisan 2007''de…

Bugün yoğun bakımda can çekişen darbe atölyesi -nafile bir gayret de olsa- oksijen arayışı içinde.

Birileri elbette gerekli havayı vermeye çalışıyorlar.

Esintinin merkezini ve yönünü fark etmemek mümkün değil.

Maksadımı daha net anlatabilmek için birbirinden bağımsız gibi duran bazı olayları hatırlayalım.

Eski genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, İzmir''de Ergenekon savcılarına sekiz saat ifade vermişti.

Konuşması gerekenler konuştukça o karanlık dönemler hızla aydınlanıyor.

Savcılar Özkök''e maruz kaldığı darbe planlarını sormuşlar.

Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur''un dönemin kuvvet komutanlarıyla darbe planı yaptığı yönündeki iddialarla ilgili; “Ayışığı ve Yakamoz konularını biliyordum. Bilgi geliyordu ancak delil bulamadığım için işlem başlatamadım” diyor.

Hilmi Özkök zor bir dönemde görev yaptı. Kim bilir kaç tane darbe girişimini ne tür akılcı manevralarla engelledi.

O, darbenin en önemli tanıklarından biri şimdi.

Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde Şener Eruygur''da ele geçen bir belgede; “Darbe ekibi dağıtılsa bile hareketi sürdürecek idharın(yedek) yapılması öngörülmüştür. Orgeneral Özkök tarafından girişim önlendiğine göre, hareketi devam ettirmek üzere yapılan kadrolaşma bugün devam etmektedir. Çünkü Orgeneral Özkök herhangi bir tasfiye yapmamıştır” tespiti yer alıyordu.

Genelkurmay başkanı Özkök''ü darbe yapmaya ikna edemeyen ekip, bakın onu etkisiz hale getirmek için neler yapmışlar;

İlk adım, doğrudan girişim: Üç kuvvet komutanı ve Jandarma Genel Komutanı''nın ziyaret ederek doğrudan istifaya zorlamaları.

İkinci adım, olaylı girişim: Orgeneral seviyesindeki general ve amirallerin topluca imzalı açık mektuplarının Genelkurmay Başkanına verilmesi.

Üçüncü adım, gri girişim: TSK mensuplarının yazılı ve imzalı açık mektuplarının kuvvet komutanları tarafından Genelkurmay Başkanına verilmesi.

Dördüncü adım, siyah girişim: Kuvvet komutanları, TSK mensupları ve sivillerin açıktan çekil baskısı yapması. Aydınların ve sendikalarının ''çekil'' demeleri.

Şimdi o günlerde “Masaya yumruğunu vuran genelkurmay başkanı istiyoruz”, “Özkök paşa hükümetin yörüngesine girdi” türü haberleri ve adreslerini hatırlayın…

Plana göre TSK birlik içindeymiş ama Özkök bu işe engel oluyormuş, derhal devre dışı kalması, azami sayıda milletvekilinin de Başbakan Erdoğan''ı terk etmesi sağlanarak, Sezer Çankaya''da bir süre daha oturmalıymış…

Resmen bir darbe süreci işlemiş.

Adım adım planlanmış her şey…

Medya, büyük sermaye, sivil toplum, sendikalar, üniversiteler bu işin içine çekilmeye çalışılmış.

Elbette kananlar oldu…

Savrulmalar yaşandı.

3 Aralık 2003, yer genelkurmay karargahı. Dönemin üst düzey komutanları toplanmışlar.

Heyecan yüksek, ülkeyi kurtarma planları yapılıyor.

“Onların icraatlarının demokrasi ile önlenmesi mümkün değil. AKP''ye gücümüzü göstermek zorundayız. Parlamento, Cumhurbaşkanı tarafından fesh edilmelidir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle ''ben silahımı kullanmayacağım'' diye açıklamalar yapmamalıyız. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz” sesleri yükseliyor...

Harp Akademileri Komutanı Faruk Cömert diyor ki: “AKP yerel seçimleri kazanırsa TSK''ne karşı daha da küstahlaşabilir. Bu hükümet amacına ulaşabilmek için batıya daha fazla taviz verebilir, dolayısıyla haklarımızı da kaybedebiliriz.”

Donanma Komutanı Yener Karahanoğlu: “Bir yol olarak AKP dışındaki tüm partiler bir cephede birleştirilmelidirler. Kadrolaşma benim olduğum bölgede yüzde 90 oranında gerçekleşmiştir. Daha başka kadrolaşma beklemeye gerek yoktur.”

3. Ordu Komutanı Orhan Yöney: “AKP''nin iktidar olmasına rağmen muktedir olamadığı halka gösterilmelidir. Bu yönde eylemler yapılmalıdır. Doğal müttefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden işaret beklemektedirler. Biz AKP''ye gücümüzü göstermek zorundayız. Bizi hafife alıyorlar.”

MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık: “Fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasi ile önlenmesi mümkün değil.”

KKK Kurmay Başkanı Fethi Tuncel: “Eylem planını bir an önce tespit ederek icraata geçmeliyiz.”

2. Ordu Komutanı Fevzi Türkeri: “Devletin bütünlüğü tehlikededir. Bu takdimi seçimden sonra Başbakana anlatmanın bir yararı yok. Tedbir alınmalıdır. Basın, TÜSİAD, sermaye sahiplerini toplayıp bu iktidarın yaptıklarını anlatalım. Onları tarafımıza çekmeye çalışalım. Yerel seçimlerden önce başbakana bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlatalım.”

NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Kuvvetler Komutanı Oktar Ataman: “Bu iktidar güvenliğimize ve anayasamıza bir tehdittir. Eylem planını süratle geliştirerek icraata koymalıyız.”

Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon: “Bu hükümet ulusal onurumuz ile oynamaktadır. Onur kırıcı bir durumdayız. Üniter yapımıza zarar verilmektedir. Uyum paketi altında hazırlananlar sadece bölünmemizi kolaylaştıracaktır. Ruhban okulu ve ekümenik sıfatı ile yapılanlar bu ülkeyi parçalayacak adımlardır.”

Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur: “Her şey elden gidiyor. Örneğin emniyet teşkilatı jandarma ile yarışıyor ve onu kötüleyerek yükselmeye çalışıyor. Ayrıca web sayfası açmışlar ve Başbakanı destekliyorlar. Suriyeli aracılar son olayda emniyetten daha sıcak ve yakın davrandılar. Bizden bilgi saklıyorlar.”

Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD''ne gittiğinde Fethullah Gülen ile buluştular. Ak ismi bilinerek ve kasıtlı olarak Bediüzzaman''ın yazıtlarından alınmıştır. Direnmenin başladığı yerde ekonomi bir silah olarak kullanılmaktadır. Tablo vahim. Acaba zamanı mı geçti. Bence geçti. Dead line (ölüm sınırı) seçimlerdir. Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalıdırlar. Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız.”

Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına: “Parlamento Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve bu Anayasaya kendini koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. Bu hükümetle olmaz. Hukuki şartlar müsaittir. Gereken yapılmalıdır. Cumhurbaşkanı''nın yetkileri vardır.”

Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek: “Burada bulunan herkes aynı fikirde. Askerin elinde silahı vardır ve bu silah askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle ''ben silahımı kullanmayacağım'' diye açıklamalar yapmamalıyız. AKP''nin attığı her adıma aynı şiddete ama çok kararlı olarak cevap vermeliyiz.”

Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman: “Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bu söz üzerine ''neden kendini yalnız sorumlu hissediyordun'' diye sordu) Yalnız kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz. Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.”

Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök: “Teşekkür ederim, herkesin aynı fikirde olması güzel. Ben yüzde sekseni ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar da var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şeyin olduğuna da inanıyorum.”

Bir dönem yemeğini evinden sefer tası ile getirmek zorunda kalan Özkök Paşa daha ne desin…

Sonuçta darbe girişimleri başarısız kalıyor…

Bunları nereden biliyorsunuz deseniz, Özden Örnek''in defterinden… O defter bende yok ama savcılarda var, iddianameye girmiş…

Darbe günlüklerinin yazarı bu toplantıyı şöyle değerlendiriyor;

“Bu toplantı bence tarihi bir toplantıydı. Bir yıldır ilk defa yapılıyordu. Genelkurmay Başkanı''na onunla aynı fikirde olmadığımız mesajı verildi. Oda kendinin yalnız kaldığını anladı. Görüntüye rağmen direnmekte devam ediyor. Ama artık çok geç. Zira yasal olarak böyle bir toplantı yapmakla kendisi de geri dönemeyecek bir yola girdi.”

Doğru, Hilmi Özkök bir yola girdi ve dönmedi.

Demokrasi ve hukuk yolu…

O kaba kuvvete, darbecilere teslim olmadı.

Türkiye''yi kendi heveslerine kurban etmek isteyenlere izin vermedi…

Özkök''ün “darbeye tanıklığı” tarihi bir değer taşıyor. Hayretle bu kadarı da olamaz dediğimiz o akıl almaz dönemin tamamen gerçek olduğuna ikna oluyoruz.

Darbe Atölyesi''ne en büyük zararı Özkök verdi…

Bir yerde darbe girişi varsa siz ona seyirci kalamazsınız, ya karşısında olur engellersiniz, ya da içinde olur gerçekleştirmeye çalışırsınız…

Herkes safını belirlemiş durumda.

Bundan sonra Türkiye''de her hangi bir darbenin gerçekleşme ihtimali yoktur. Darbe adına duyacaklarımız, koma halindekilerin sayıklamalarından ibarettir.

Darbe atölyesi son temsilcileriyle birlikte havasızlıktan kapanıyor…

Yeni dönemde belirleyici olan hukuktur ve herkese yaptığının hesabını sorar,

“27 Nisan muhtırasını ben yazdım” demek bugün suçu itiraftan başka bir şey değildir…

Demokrasiye inanmış, hukuka saygılı, kendi imkân ve sınırlarını bilen, akıl ve ruh sağlığı yerinde olanlar darbe hastalığına yakalanmazlar.

Serseri duygular insanı kötü yola düşürür…

Herkese temiz hava, sağlık ve huzur diliyorum…

Çünkü aramızdaki “huzursuz ve huysuz ruhlar” huzura kavuşmadan bize de huzur yok biliyorum…

15 years ago
Darbecilere kötü haber...
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?