|
Fazla uyanıklık, ahmaklığa girer
Misafirin ahmak olanı, ev sahibini ağırlamaya kalkarmış.

Davacının ahmağı ise derdini mübaşire anlatandır.

Derler...

İnanmazsanız Mehmet Barlas'a sorun, çok sevdiği bir sözdür.

Davacı ya da davalı fark etmez, onların ahmak olmayanı, hatta ziyadesiyle uyanık olanı ne yapar?

Üç gün önce gördük işte.

Yetkisi bulunmayan alakasız bir mahkeme ayarlar, yangından mal kaçırır gibi büyük bir telaş içinde, gece yarısı 'elemanlarını' serbest bıraktırmaya çalışır.

*

Dosyaya bakmakmış, incelemekmiş, merkezî bilgisayar sistemine girmekmiş, hiç birine gerek duymaz.

Ne bakacak dosyaya?

Neyi inceleyecek?

Sisteme niye girecek?

Zaten biliyor onların durumunu.

Masum olduklarına baştan inanmış.

Formaliteyle uğraşıp zaman kaybetmenin anlamı yok.

“Bizdense, temizdir.”

Yaşasın adalet!

*

Rezillik ortaya çıkınca da kumpası başkasının üstüne yıkmaya çalışmak, çocuk kurnazlığı.

Ankara'daki eleman, “Seçimde kullanacaklar bunu” diyor.

Öncesinde hararetle savunduğu halde.

İşte bu da bir çeşit çocukluk.

Yiğidim aslanım, baştan niye o kadar ateşli şekilde savundun?

Kıvırmakta başarılı olabilirsin ama, öncesinde yazdıkların silinmiş olmuyor, farkında mısın?

Elbette kullanacak Davutoğlu bunu seçimde.

Sen böyle yan yatmış kabak gibi orta yerde durursan, ilgilisi ilgilenir.

*

Vatandaşın nezdinde o numaranın tutacağını ve “Mahkemeyse mahkeme, kararsa karar. Niye bırakmıyorlar” yaklaşımıyla pirim yapacağını sanıyorlar.

Ama iki satır bilgi sahibi olan öyle bakmaz.

Hukuk fakültesinin önünden bile geçmek gerekmez işin sakatlığını anlamak için.

Yetkisiz mahkeme ne demek bilin mi hacı?

Şu demek:

Ekrem kardeş var ya hani Dumanlı soyundan, “Yozgat, 1964” olarak geçen...

Zaman'ın Genel Yayın Yönetmeni olarak her gün manşetler atıyor ya...

İşte o arkadaşın gelip bizim gazetenin manşetini atmaya kalkması kadar abes bir şeydir yetkisiz mahkemenin kanuna aykırı şekilde değerli kardeşlerini salıverme teşebbüsü.

Dumanlı'nın bizim gazeteye gelip manşet atabileceğine inanıyorsanız, o mahkemenin de yaptığını haklı görebilirsiniz.

Ya da Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül'ün gidip bir Cumartesi gecesi Zaman gazetesinin manşetini yıkması ve yerine kendi kafasına göre yeni bir manşet atması...

O zaman bunu da makul bulmak zorundasınız.

Nasıl? Uyar mı?

DEPREMLE YAŞAMAK

Nepal'deki büyük deprem, bize eski acıları hatırlattı.

17 Ağustos 1999'dan sonra deprem uzmanlarından en çok duyduğumuz cümle şuydu:

“Depremle beraber yaşamayı öğrenmek zorundayız.”

Aradan geçen yıllar içinde ne oldu?

Bazıları sanıyor ki depremle beraber yaşamayı öğrendik.

Hiç alakası yok.

Pek az bina sağlamlaştırıldı.

Çoğunluk yine dayanıklı olmaktan uzak.

Yaptığımız, “depremden sonra yaşamayı öğrenmek” sadece.

Depremle yaşamak başka, depremden sonra yaşamak başka.

İlkini öğrenebilirsek, ne mutlu.

Tabii, öncesinde o bilince erişmek ve gerekli imkânı yakalamak şart.
#Mehmet Barlas
#deprem
#nepal
9 yıl önce
Fazla uyanıklık, ahmaklığa girer
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi