|
Günü gelince öyle bir şahlanırız ki

Biz var ya biz... Öyle güçlüyüz ki, aklınız almaz.

Gazetelerimiz var, televizyonlarımız var, radyolarımız var.

Dergi deseniz gırla...

Sayısını kimse bilmez.

Basında o kadar iddialıyız ki kimse bizimle yarışamaz.

Bomba gibi yazılar yazan yazarlarımızla, sözüyle taşı bile yerinden oynatacak yorumculara sahibiz.

Dizilerimiz ve programlarımızla bazen yer sarsılır, bazen gök ağlar.

Yerle gök arasında her şeye karışırız.

Uygun görürsek, Peygamber Efendimizi kamyonete bindiren diziler çekeriz.

O’nu bazen rüyada görür, bazen oturur karşılıklı konuşuruz. Toplantılarımıza da katıldığı olur.

*

Gerekirse bize yakınlık göstermeyenlere ve zarar verecek olanlara topluca saldırır ve gösterilen hedefi doğduğuna pişman ederiz.

Gerekirse gizlenir, hiç sesimizi çıkarmayız.

Kendimizi belli etmeyiz.

En pasif, en sakin, en mıymıntı rolüne bürünür, saman altından su yürütürüz.

Gerçi mıymıntı tipler olarak görülmek biraz rahatsız eder ama katiyen kişisel algılamayız; davamız vardır.

Biliriz ki günü geldiğinde şahlanacağızdır.

Kimse bizimle aşık atamaz.

*

Bankalarımız var, okullarımız var, dershanelerimiz var.

Dünyanın her ülkesinde kurduğumuz güçlü teşkilat sayesinde, en ücra şehirlere kasabalara kadar uzanırız.

Bir yerde kuş uçsa haberimiz olur.

Uçan kuşun kanadından bir tüy düşse, yere inmeden bize bilgisi ulaşır.

Ne sandınız?

*

Emniyette ve yargıda ağımızı kurmuşuzdur.

Orduda, maliyede, eğitimde, tarımda, sanayide...

Velhasıl her yerde varız.

Hem de sizin zannettiğinizden çok daha fazlasıyla; hangi taşı kaldırsanız altından gülerek bakarız size.

Biz istersek, milliyetçiliğiyle meşhur bir emniyet müdürünü komünist örgüte üyelikten hapse tıkarız da milliyetçilerin gıkı bile çıkmaz.

Biz istersek, siyahı beyaz gösteririz, beyazı siyah.

Biz istersek, akan sular durur.

Biz kime mazlum dersek o mazlumdur; kime zalim dersek o zalimdir.

Siz daha bizi tanıyamadınız, anlayamadınız.

*

Sayısız yayınevlerimizde yayınladığımız kitaplar yüzbinlerce satar, milyonlarca satar.

Kitabevlerimizde beğenmediğimiz kitaplara ambargo koyar, sattırmayız.

Bize yan bakanın vay haline.

Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır.

Birine ekmek getirtir, birine yağ getirtir, başka birine de ekmeğimize yağ sürdürtürüz.

Sonra o ekmeği kimin yiyeceğine de yine biz karar veririz.

*

Gerekirse birilerini örgüt üyesi göstermeden önce, hayali örgütün ismini lanse ederiz.

Gerekirse bize çok uzak olanları bile destekçimiz haline getiririz.

Birbirine ve bize düşman bilinenlerle bile bir araya gelir, ittifak yaparız.

Cümle âlemin şaşırmaya bile vakti kalmaz.

Biz istersek hangi makamda olursa olsun bürokratları rahatlıkla tasfiye ederiz.

Esnafı, taciri, sanayiciyi iflasın eşiğine getirir, süründürürüz.

Tavuğumuza kışt diyeni inletiriz.

*

Kasetlerimiz vardır, montaj ustası gençlerimiz vardır.

Dinleme konusunda uzmanlığı kimselere bırakmayız.

Arşivimiz zengindir, herkesin zayıf noktasını, zaafını biliriz; sırtındaki beni bile.

Kime nasıl yaklaşılacağını abilerimiz çok iyi tayin eder; yöntemlerimiz tartışılmaz.

Gerekirse hükümeti destekler, gerekirse düşürürüz.

Algı yönetiminde üstümüze yoktur.

Bazen dua ederiz.

Bazen beddua ederiz.

Mehdi dediğimiz mehdidir, mehmedi dediğimiz mehmedidir.

Hâlâ ve henüz bizi tanıyamadınız, yanın halinize.

#dua
#beddua
#Mehdi
9 yıl önce
Günü gelince öyle bir şahlanırız ki
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset