|
Şakirtlerin ‘şaki’ oluş serüveni

Abiler geliyordu konuşuyorduk. Daha çok onlar konuşuyor, biz susuyorduk. Arada bir soru sorduğumuz oluyordu. Ne güzel konulardı anlattıkları. Yüreğimize sesleniyorlardı. Abiler çok şey biliyordu.

Abiler dinden ahlâktan bahsettikçe gönüllerimiz genişliyordu.

Bazen kasetler dinliyorduk, kitaplar okuyorduk, vaazlar izliyorduk.

Hocamız imandan, faziletten, yardımseverlikten örnekler verdikçe kendimize güvenimiz artıyordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve ashabını anlattıklarında gözlerimiz doluyordu.

Beraber ağlıyorduk.

Bu dünya gözümüzde küçülüyor, küçülüyor, leblebi tanesi kadar oluyordu.

Abilerin varlığı için şükrediyor, hocamızın sağlığı için dua ediyorduk.

Birbirimizle yardım yarışına giriyorduk.

Himmette sınır yoktu.

Bağış, burs, kurban toplamak için gece gündüz çalışıyorduk.

Abiler her zaman daha büyük hedefler getiriyordu önümüze.

Büyük düşünüyorduk, büyük düşünmek zorundaydık; çünkü dava büyüktü.

*

Bu hikâye böyle devam edip gidiyor.

Genç arkadaş, küçük hesaplara yer olmadığını düşündüğü davanın, bir yerden sonra nasıl evrildiğini, hayallerin nasıl devrildiğini uzun uzun anlatıyor.

Aslında buradan sonrasının nasıl geliştiğini cümle âlem gördü.

Görmeyenler, görmek istemediklerinden sabitleşti.

Dışarıdan bakanlar, gelişmeleri adım adım izleyenler, bir ara yakın olup sonra uzaklaşanlar, birlikte yürürken aldatıldıklarını hissedenler, son beş yılda olup bitenler karşısında, fotoğrafın yavaş yavaş netlik kazanması gibi, bir karanlık oda tecrübesi yaşadılar.

*

Cemaatin dershaneleri, okulları vardı. Olsundu elbette. Eğitim şarttı. Gelecek nesiller ancak eğitimle yükselecekti.

Gazeteleri, dergileri vardı. Olacaktı. Kitleye seslenmek gerekiyordu.

Radyolar televizyonlar geldi arkasından. Yine aynı sebeple.

Yardım kuruluşları vardı ki çok mühimdi. Muhtaçlara nasıl el uzatılacaktı?

Dernekler, vakıflar hep bu yüzden ihtiyaçtı.

Hastaneler, yurtlar, oteller vs. gibi.

Sonra finans kuruluşları devreye girdi.

Bir şaşkınlık yaşandı ama o da lazımdı nihayetinde bütün bu işler parayla dönüyordu.

Niye başka bankalarla çalışılsındı?

Kuzguna yavrusu anka görünüyordu, finans kurumu da pek çoğuna banka görünüyordu.

Nitekim daha sonra bankalaşıldı.

Ekonomi büyük bir çarktı ve her alanda faaliyet göstermek gerekiyordu.

Şirketler kuruldu bu yüzden; iğneden ipliğe, ekmekten pastaya, demirden çeliğe, plastikten keresteye kadar ticaret için.

Zaten kitle bu işlerin içindeydi; sanayici bile vardı.

*

Cemaatin öğretmenleri, müdürleri, tüccarları, işletmecileri, ne ararsanız vardı.

Şoförleri, fabrikatörleri, çiftçileri, yazarları, çizerleri...

Aktörleri, şarkıcıları, bestecileri...

Yapımcıları, yönetmenleri, ışıkçıları...

Yıllar geçiyor, kitle genişliyordu.

Abilerin iştahı zamanla daha da artıyordu.

Sonra polisleri vardı cemaatin. Askerleri vardı.

“Bir cemaatin işi nedir?” sorusu pek çoğunun aklından geçse de fazla oyalanmıyordu orada.

Dolayısıyla, “Cemaatin polisi askeri mi olurmuş” sorusuna ulaşmak imkânsızdı.

Zira savcısı da vardı, hâkimi de.

Düğmeye basıldığı yani abilerden talimat geldiği zaman herkes nasıl davranacağını biliyordu.

Dinlemeler yapılacak, kayıtlar tutulacak, icap ederse montajlar yapılacaktı.

Gerekirse “Dönemin Başbakanı” bile tutuklanacak, MİT tarafından gönderilen TIR’lar bile durdurulacaktı.

“Bir cemaatin MİT’e ait TIR’ları durdurması ne anlama gelir” diye düşünmenin zamanı asla gelmez. Çünkü her şey aşama aşama kaydedilmiştir ve basamağın yukarılarına gelindiğinde, ne ilk basamak hatırlanır, ne zemindeki şartlar. Hedef yukarılardadır.

Hedefe yürürken şakirtler zaman içinde şaki olmuş da farkına varmamışlar mıdır?

“İnsanoğlu çiğ süt emmiş emmoğlu. Sözü savı m’olur? Mümkünü yok. Dönmez artık,.. Dönmez o...” (Ali Akbaş’ın ‘Elif’ şiirinden)

*

Şimdi TIR’ları durduran savcı, “onların MİT’e ait olduğunu bilmediğini” söylüyor. Durduk yere güldürme bizi.

Adana Valisi söylemedi mi? MİT Bölge Başkanı açıklamadı mı? Belgeler havada uçuşmadı mı? Neyi bilmiyorsun?

Bari bu kadar küçülme. Yalanla nereye varacaksın?

İki dakika delikanlı ol. Kıvırma.

Abiler her şeyi bilir, doğrudur; ama bazen yanlış bilir, yanlış yapar.

Delikanlı olmak için de mi abiden talimat bekleyeceksin?

#Abiler
#Peygamber Efendimiz
#Cemaat
9 yıl önce
Şakirtlerin ‘şaki’ oluş serüveni
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak