|
Haremeyn Notları-2
Haremeyn-i Şerîfeyn'de, tarihi ve fiziki dokuya yönelen korkunç tahribâtın boyutları, Ebu Kubeys Tepesi başta olmak üzere tepelerin bir bir ortadan kaldırılmasına kadar vardırılmasına, her iki şehrin çok yoğun betonlaşma ve gökdelenleşmeye maruz bırakılmış olmasına rağmen İslâm dünyasında neredeyse tepki gösterilmemesi daha da vahim bir hadisedir.

İsrail işgali altındaki Kudüs'te, Mescid-i Aksa çevresinde vaki olan en küçük bir tasarruf bile yoğun tepkilere, gösterilere neden olurken, Haremeyn'in âdeta ortadan kaldırılmasını intâc eden yıkıcı ameliyelerin hiç tepki ile karşılaşmaması İslâm Dünyasının Kutsal değerlerine tümü ile duyarsızlaşmasının/yabancılaşmasının adıdır. Kudüs'te İsrail'in emr-i vâkilerine yönelik tepkilerin, mukaddes değerlere yönelik akidevi hassasiyetlerden ziyade siyasi/ideolojik reaksiyondan kaynaklandığı müşahade olunmaktadır.

Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin, İslâm tarih ve medeniyetine ait tüm izlerinin silinmesi yerine, Detroit, Chikago, Dallas, Michigan, San Fransisco vb. şehirlerdeki yapı tarzı ve anlayışının hakim kılınması bu anlamda yaşanan facianın boyutlarını ortaya koymaktadır. Her iki şehrin, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'den Hz. Resul-i Ekrem'e (S.A.V), o dönemden de bugüne, tarihi ve geçmişi hatırlatacak tüm izlerin birer birer silinerek, yukarıda saydığım ABD şehirleri örnek alınarak, yeniden şekillendirilmesi, hiçbir dine, hiçbir imana sığmaz.

Burada, daha vahimi, ideolojik ve siyasi aktiviteyi esas alan İslamcıların bu konudaki tutumudur. Bir yandan “Emperyalizm” vurgusu ile, modern batı'ya karşıt siyasal ve ideolojik zeminde konuşlandığını iddia eden bu çevreler, diğer yandan İslam tarih, kültür ve medeniyet birikimine “Cahiliye, Tevhid'den sapma” gibi gerekçelerle redd-i miras tutumu sergileyerek amansız bir çelişkiyi yaşamaktadırlar. Zira, İslam dünyasında, İslam, tarih ve meniyet nişanelerinin tahribi noktasında vaki olan İslamcı duyarsızlık, İslamcı yabancılaşma, hatta destek, bu eserleri, tarih ve medeniyeti adeta arkadan vurmaktadır.

Mekke-i Mükerreme'ye baktığımızda, Ka'be-i Muazzama ve ayakta kalabilen birkaç dağ-tepe dışında; Hz. İbrahim'den, Hz. İsmail'den, Hz. Resul-i Ekrem'den bu yana koca bir tarihi, geçmişi hatırlatacak, manevi bir atmosfer verecek herhangi bir mekan maalesef bulamıyorsunuz. Onun yerine, Mescid-i Harâm'ın tepesinde yükselen bir gökdelen-saat kulesi (Zemzem Tower) AVM'ler ve diğer gökdelenleri görüyorsunuz. Önceleri, hatıra eşyâ olarak Ka'be-i Muazzama başta olmak üzere, kutsal mekanların maket ve fotoğrafları hediyelik eşya dükkanlarını süslerken, şimdilerde, bu dükkanların vitrinlerini, sanki kusal bir bina imiş gibi, Zemzem Tower ve Saat Kulesinin maketleri süslemektedir. Bir takım kutsal mekanlardaki tarihi değerdeki binaları, bunlara ibadet ediliyor, Şirk sergileniyor diye gerekçe gösterilek ortadan kaldırılıp, yerine Zemzem Tower gibi gökdelenler inşâ edilip, neredeyse kutsallık atfedilmektedir. Böyle bir tersine dönüşüm neyle açıklanabilir? İslam'ın ibadet ve namaza dayalı zaman anlayışının simgesi olan, Kıble'nin ve Harem-i Şerif'in minarlerinin üst tarafına; ibadet vakitlerini esas almayan seküler/modern zaman anlayışının simgesi olan Saat kulesi inşâ etmek, tam bir meydan okumadır.

Ayrıca, Arafat'tan başlayarak, Ebu Kubeys tepesine kadar varan muaddes mekanların, modern şehirciliğe ve betona teslim edilmesi nasıl kabul edilebilir. Arafat Tepesinde, Hz. Peygamber'in Vedâ Haccı esnasında Vakfe duâsı okuduğu mevkiî “Şirk-İbadet” gerekçesi ile beton ile sıvayıp kapatmak hangi dine, hangi imana sığar? Rampalı-çok katlı beton otoparklar görünümüne sahip kılınan, Şeytan Taşlama (Cemerât) mekanlarnın bu hali nasıl sindirilebilir. Sadece buraları değil, Zu'l-Huleyfe, Ten'îm, Ci'râne, Hudeybiye gibi mikât ve hill bölgelerinin, buradaki mescidlerin özellikle betonlaştırılması, geçmişi hatırlatacak tüm izlerin silinmesini İslamcılar hangi saikle içlerine sindirebiliyorlar?

Cidde'de tarihi binaları ve tarihi sokakları müze gibi koruyanlar, hatta 18. ve 19. yüzyıl başındaki merkezleri Necd bölgesdindeki Dir'iyye kasabasının harabelerini müzeleştirerek koruyanlar, hangi sâikle Haremeyn'de bu tahribâtı sergilemektedir. Dir'iyye harabelerini, Suudi hanedanının mazisine hürmeten müzeleştirerek koruyanlar; aynı saygıyı Haremeyn'deki koca bir tarihe neden göstermiyor? Üstelik bir de “Şirk-Cahiliyye” parantezine alınarak yok ediliyor.

Haremeyn-i Şerifeyn'deki tahribâta gerekçe olarak gösterilen “Mekanlar yetmiyor. Genişletme yapılıyor” söylemlerinin de sağlıklı hiçbir zemini bulunmuyor. Tarihi Ecyâd Kalesi ve Tepesi ortadan kaldırılırken Harem'in genişletilmesi gerekçe gösterilmesine karşın; Hareme dahil edilmek yerine, burada Zemzem Tower başta olmak üzere, AVM ve Gökdelen Otellerden oluşan adeta bir yeni şehir inşâ edildi. Harem-i Şerif'in yeni genişletilme projesine bakıldığında ise, Harem-i Şerif'in, ABD'deki uzay üslerine benzer bir şekle büründürüldüğünü görebilmekteyiz. Medine-i Münevvere'de de, Ravza-i Mutahhara dışında geçmişe dair tüm eser ve yapıların bir bir tasfiyesi; yoğun betonlaşma/modernleşme şehrin kudsiyetine ağır bir darbe vurmuştur. Hz. Resul-i Ekrem'in mihmandarı Ebu Eyyub-i Ensari'nin evinin yıkılıp, yerine küçük bir trafo yapılması neyle izah edilebilir?

Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'deki İslam tarih ve medeniyet eserlerinin, Necd-Dir'iyye'deki harabeler kadar değeri ve saygınlığı yok muydu? Bunu sadece, Suudi yetkililere değil aynı zamanda buna fetva veren İslamcılara da soruyorum. İsrail/Siyonizm işgali altındaki Kudüs şehri, yüz yıl önceki dokusunu, tarihi yapısını çok büyük oranda korurken; Haremeyn-i Şerifeyn'in dokusu neden bu kadar büyük tahribata maruz bırakıldı? Kutsal değerlerini ve kutsallığını kaybeden topluluklar iman temelli bir medeniyet inşâ edemezler.
#Ebu Kubeys Tepesi
#kudüs
#Zemzem Tower
9 yıl önce
Haremeyn Notları-2
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi