|
Kürt kimliği ve komünizm-1

1514 Çaldıran Seferi ile başlayan süreçte, Safevilere karşı Osmanlı Devletine mütabaat gösteren Kürt beylik ve emirlikleri , Tanzimat dönemine kadar geçen süreçte, Şah Abbas devrindeki inkıta hariç, şu veya bu şekilde hayatiyetlerini sürdürürler. Sultan II. Mahmud döneminde başlayan batılılaşma ve merkeziyetçileşme süreci Tanzimat ile birlikte daha da billurlaşma eğilimi gösterir. 1238/1823 ve 1263/1847 İran Kacar Devleti ile akd olunan Erzurum Antlaşmaları ile tesbit edilen sınırlar müvacehesinde 1847-1856 aralığında görev yapan sınır tesbit komisyonlarının faaliyetlerinin de sonucu olarak Kürdistan’ın, Hemedan’ın güney batısında kalan bölgeleri, Hakkari ve Başkale ve Bayezid sancaklarının doğusu İran Kacar Devleti hudutları içerisinde bırakılır. Kürt mirlik ve beylikleri ise bir biri ardına ortadan kaldırılıp, merkezden atanan valilerce yönetilecek olan Kürdistan valiliği ihdas olunur. Bu sınırlar Sultan II. Abdülhamid devri ve 1913’teki son sınır protokolleri ile de te’kid olunur. Tüm bunlara karşın, İran Devleti sınırları dahilinde kalan Kürt Bölgelerinin Osmanlı Devleti ile olan bağı tümü ile kesilmez. 1263/1847 II. Erzurum Antlaşması İran Hududu dahilindeki Ehl-i Sünnet-Şâfii mezhebine bağlı aşâir-i Ekrad üzerinde Osmanlı Devletinin himaye/garantörlük haklarını ibkâ etmekteydi. 1880 yılında Nakşibendi Şeyh Ubeydullah El-Hakkari En-Nehri’nin İran Kacar Devleti aleyhindeki ayaklanması , bu ayaklanmanın, Düvel-i Muazzama’nın İran lehinde tavır alması hasebiyle, Osmanlı idaresince desteklenememesi sonrasında İran Kürtlerinin durumunda ciddi sıkıntılar baş gösterir.

Birinci Dünya Harbi'nde, İran Kürt bölgesindeki Kürt aşâir ve topluluklarının ekserisi, Şikakili Simko (İsmail) Ağa dahil, Devlet-i Aliye-i Osmaniye yanında yer alır. Birinci Cihan Harbi akabinde ise, İran Kürtleri tümü ile sahipsiz kalır. Osmanlı hududunda kalan Kürt bölgeleri ise, savaşın galip devletlerince Osmanlı Devleti'nin parçalanması neticesinde üçe bölünür. Osmanlı coğrafyasındaki Kürtler, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Suriye ve Irak Manda yönetimleri arasında bölünür. Osmanlı Devletine bağlılık gösteren Suriye ve Irak’ta kalan Kürtler Ankara hükümeti ile de ilişki kurarlar. Suriye’de Kürd Dağı/Cebelu’l-Ekrad bölgesindeki Kürtler 1922’de Ankara hükümetinden Fransızlara karşı himâye talebinde bulunurlar. Irak’ta ise Süleymaniyeli Şeyh Mahmud Berzenci 1925 Şubatına kadar Ankara ile ilişkisini sürdürür.

Ancak, yeni Türkiye Cumhuriyetinin, bir yandan hilâfet başta olmak üzere ortak değerleri ifade eden tüm dini müesseseleri peş peşe tasfiye etmesi, diğer yandan seküler ulusalcı bir Türk kimliği zemininin benimsemesi ile, Kürt kimliği yeni siyasal yapılanmanın tümü ile dışında bırakılır. Özellikle 1925’teki Şeyh Said hadisesi sonrasında bu yeni politika iyice kök salar.

Kürtler, 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde, modern-ulus-devlet sürecinin kurbanı olarak tümüyle sahipsiz ve desteksiz konuma gelirler. Irak’ta İngilizlerin Şeyh Kâk Ahmed’in torunu olan Şeyh Mahmud Berzenci’yi askeri harekat sonucu derdest edip, Hindistan’a sürgün etmesi, İran’da Simko (İsmail) Ağa’nın idamı, 1930’da Zilan Deresi/Ağrı hadisesinde İran ve Türkiye’de Kürtlerin ağır baskı altına alınması ve Dersim katliamları söz konusu oldu. Modern/Batılı ulus-devlet tecrübesi, kürtler için zincirleme felaketler dönemi olarak tarihe geçti.

İkinci Dünya harbi esnasında 1941’de, Almanya’nın nüfuzunu bahane ederek, Kuzeyden Sovyetler Birliği, Güney’den/Basra Körfezinden İngilizler İran’a asker çıkarmak suretiyle, İran’ın bir bölümünü işgal ederler. Sovyet güçleri İran’ın Azerbaycan eyaletinin büyük bölümünü ele geçirir. Savaşın Almanya karşısında müttefikleri haline gelen Sovyetler ve İngiltere’den bağımsız politikalar izlemeye çalışan İran Şahı Rıza Han-ı Kebir 1941’de tahtından edilerek Mısır’a sürgüne gönderilir. Rıza Han 1925’te yine bu iki devletin desteği ile, devrilen Kacar hânedanı yerine tahta geçirilmişti. Yerine 21 yaşındaki oğlu Muhammed Rıza Pehlevi (Muhammed Şahpur) tahta geçirilir.

Bu dönemde İran Kürtleri ile Sovyetler arasında, ilk ilişkiler oluşur. Sovyetler, İran Azerbaycan bölgesinde özerk bir Azeri Cumhuriyeti kurdururlar. Kürtlerin de Bu Azeri Cumhuriyeti bünyesinde bir alt özerk yapı içinde olmasını isterler. Bu yönde bazı Kürt örgütlerine küçük çaplı silah yardımında bile bulunurlar. Sovyetlerin ve Komünizmin Kürt Meselesine ve Kürt siyasi örgütlenmelerine ilk müdahale sızmaları bu şekilde başlar. Osmanlı Devletinin çökmesi; Modern/Batılı Ulus-Devlet tecrübesinin yol açtığı trajediler Kürt siyasal örgütlenmelerini Sovyetlerin ve Komünizmin kucağına düşürür.

#Tanzimat
#Sultan II. Abdülhamid
#Sovyetler
9 yıl önce
Kürt kimliği ve komünizm-1
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı