|
İtikaf: Hıra"yı yeniden yaşamak

İtikâf, Allah''a yaklaşmak niyetiyle kişinin kendisini bir mescidde hapsetmesidir. Allah Rasulü, hicretinden sonra ömrünün sonuna kadar Ramazan''ın son on gününde itikâfa çekilmiş, bu geleneğini hiç terketmemiştir. İtikâfa giremediği bir yıl ise, bunu kaza etmiştir.

İtikâf, Rasulullah için, Hıra tecrübesinin yenilenmesidir.

Oysa ki Hıra tecrübesine en çok kendisinden başka herkes ve her şeyle ilgilenen, herkes ve her şeyi kurtarmaya çalışan bizler muhtacız.

Hıra, bu anlamıyla bir gönül hicretidir. Bir iç göçtür. İçinin uçsuz bucaksız bozkırlarında insanın kendisini aramaya çıkmasıdır. Aradığını bulduğu an, varlık yumağının kaybolan ucunu eline geçirmiş olacaktır.

Hep onları konuşuyoruz.

Hep onları kurtarıyoruz.

Hep onları hesaba çekiyor, onları uyarıyor, onları yargılıyoruz.

Ya kendimiz? Bu halimizle eteği tutuşmuş itfaiyecilere benziyoruz. Kendi yangınını söndüremeyenin başkalarının yangınını söndürmeye seğirtmesini kim ciddiye alır?

Tefekkür, adını sadece kitaplarda gördüğümüz bir Zümrüd-ü Anka.

Olayları, insanları ve en kötüsü de kendisini konuşanlar arasında “tefekkür” yitip gidiyor. Tefekkürü kaybedenler düşüncenin sermayesini kaybetmiş sayılırlar. Sermayesini kaybeden insanın açtığı dükkânda boşboğazlıktan, lafazanlıktan ve bencillikten başka ne pazarlanabilir?

İtikâf, kayıp taraflarımızı aramanın, içimizin yaralı bölgelerini sarmanın, insanlar tarafından Karacaahmed''e çevrilmiş gönüllerimizin enkazını temizlemenin en güzel yöntemi. Yüreği yeni acılar çekecek, yeni kahırlar yüklenecek hale getirmek için bakım ve onarıma almaktır itikaf.

İtikaf sünneti, aslında bir iç eğitim seferberliğidir. Her Ramazan''ın son on günü camiler birer okul haline gelmelidir. Mutekifler bu okulun öğrencileri, Kur''an bu okulun bir numaralı kitabı, bayram bu okulun mezuniyet töreni olmalıdır.

Türkiye''de itikaf ibadeti garip bir suskunluğa mahkum edilmektedir. Diyanet tüm kadrolarıyla bu ibadeti millete duyurmalıdır. Diğer İslam topraklarında itikaf sünneti en canlı yaşanan sünnetlerdendir. Bazı İslam toplumlarında itikafın nasıl canlı yaşandığına bizzat şahit olmuşumdur. Belli mescidlerde öbekler halinde itikafa giren gençler itikaf müddetince planlı ve programlı bir eğitim sürecine sokuluyor, İslam terbiyesi kazandırılıyor, dini bilgileri tazeleniyor, bütün bunların dışında o mescide devam eden yöre halkı ve gençleriyle ilgilenme ve kaynaşma fırsatı elde ediliyor.

İnsan ister istemez soruyor: Derûnî zenginliğe çok daha fazla muhtaç olan Türkiyeli Müslümanlar, itikafın önemini ne zaman kavrayacaklar? Ölü sünnetleri ne zaman diriltip, yürek yaralarına merhem olarak kullanacaklar?

Sahi, çay sohbetlerinde laklakla öldürülen bir yıllık zamanı toplasanız, kaç itikaf ederdi?

٪d سنوات قبل
İtikaf: Hıra"yı yeniden yaşamak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’