|
Dört kişiden biri

Gece internet, telefon, televizyon bizi oyalıyor. Kendimizi alamayıp geceyarısı geçtikten sonra zihnen ve bedenen yorgun yatıyoruz. Bu yüzden duygusal ve cinsel hayatımız yolunda gitmiyor. Tv seyrederken ıvır-zıvır tıkındığımız için, katkı maddeli, gazlı içecekler içtiğimiz için metabolizma zorlanıyor. Uykularımız bölünüyor, bedeni ve ruhu dinlenmemiş, yaralanmış bir vücutla bir sıkıntıyı bitirmeden ötekine yuvarlanıp kâbuslar görüyoruz.

Ne karımızın sözlerine, konuşma isteğine doğru dürüst cevap verebiliyoruz ne çocuklarımızla ilgilenebiliyoruz. Onların sordukları soruları üstünkörü cevaplayıp başımızdan savıyoruz. Küsüyorlar veya yeterince bilgilenip tatmin olamıyorlar. Hele oyun çağındaki çocuklar, baba ile şöyle alt alta, üst üste biraz şakalaşıp gülüşerek sevgi bağı oluşturamıyor. Oyunu yarıda kesip yine ekrana dönüyoruz. Ekran da bizi tatmin etmiyor, hatta sinirlendiriyor, çokluk her programı zaplayıp kendimize uygun, şöyle kafa dinleyecek bir görüntü arıyoruz. Yok, yok. Varsa şiddet, varsa gerilim, varsa kargaşa kaos.

Kara geceden çalar saatin çınlaması ile zorla kopan vücut uyku mahmurluğu ile banyoya yöneliyor, belki bir sehpaya çarpıyor, bir bardak kırıyor, zararı yok diye dişlerini fırçalıyor. Ayılmak ne kadar zor. Oysa saat at koşturuyor. Kimi kahvaltısını hazır bulur, kimi kendi yapmak zorunda kalır, büyük çoğunluk kahvaltı yapmadan evden çıkar. Şuradan bir poğaça bir simit, çay içmeye dahi vakit yok. Geç kalınmıştır, patron sinirlenmiştir. Hani bir iki gün değil her gün geç geliyorsun kardeşim.

Veya gömleği, kıravatı zar zor giyinip, ceketin bir kolu geçmiş, öteki ayakta iken çaya uzanmış; bir zeytin, bir lokma ekmek, azıcık peynir, bir yudum soğumuş çay.

Hadi ben çıktım.

Eşini çocuklarımı öpmek, vedalaşmak. Çıkarken bir iki dua okumak nerde? Göz saatte, saat söz dinlemez.

Servis kaçmıştır, otobüsler tıkış tıkış, taksi pahalı, trafik diz boyu. Terden sırılsıklam inersin artık, dünden kalan yarım işlere dalarsın artık, şef tepene dikilir “Bitmedi mi daha” diye hava atar, bu havanın altında ezilirsin. İş neredeyse bitecekken kanka olan daire arkadaşın koluna yapışıp kaldırır seni. “Hadi yemeğe”. Yahu az kaldı falan dinlemez.

Yemek dediğin ayak üstü atıştırılan, çiğnemeden yutulan nevale. Göz saatte ama kanka öyle bir daire içi dedikodu naklediyor ki yarıda bırakmak olmaz. Nedir? Kışkırtıcı şeyler: Borsa’da kim kazanmış, kim kimle çıkmaya başlamış, nerede kelepir bir arsa kalmış. Bitmez, o da yarım kalır. Ne Borsa’da param var, ne arsa alacak altınım. Kimseden geri kalmamak için hanımın altınlarını bozdurup, Güney’de tatile çıkmıştık. Burnumuzdan geldi. Araba arızalandı, ne olacak eskidi zaten; çocuklar hastalandı, pansiyonda sivrisinek ordusuna yakalandık. Adı batsın be bu mu tatil. Tam tersi iki misli yorulup döndük.

İyi bir işte çalışıyorsun, kültürel etkinliklere katılıyor musun? Sinema, sergi, konser, tiyatro, konferans.

Hadi bunları geçtik kitap okuyor musun? Son soruya cevap: Yatağımın başucunda yarım kalmış bir kitap var. Neydi ya!

Sipariş listesi vardı, hanımla papaz olmayalım cebimde mi, çantada mı, hah buldum.

Metrobüsten her yanım kırışmış, baskıdan karikatür olmuş, sıkışmadan ötürü nefesim kesilmiş, inmişim.

O günkü işleri yine yarım bırakmışım.

İş bitmez.

Kanka böyle bir felsefeye inanıyor. Benim mizacım tam tersi işi bitirmeden içim rahat etmez. Hiçbir işim bitmedi. Ne kiradan kurtuldum ne arabayı yenileyebildim ne yazlık alabildim.

Hıh, yazlıkmış. Sen önce ayağına bir yazlık ayakkabı al.

Ama çocukların okul taksitleri.

Ee, hanım da çalışıyor ödeyin artık.

Kolaysa gel sen öde.

Eve cesedim düşüyor.

Bırakın beni yatacağım.

En küçük üzerime atlıyor.

Sedirden halıya yuvarlanıyoruz. Elinde bir tahta kılıç “Seni geberteceğim”. Bu kelimeleri nerden öğreniyor bu çocuk?

Hanım öldürücü darbeyi vuruyor:

– Ablamlar yemeğe geliyor.

– Desene bacanağın ticari başarılarını dinleyeceğiz.

Son yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de her dört kişiden biri ruh hastası.

#Sinema
#sergi
#konser
9 yıl önce
Dört kişiden biri
Ergenekon, Davutoğlu, İspanya ve dönüşüm...
Canavar nasıl kösteklenir?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar