|
Demokrasi özürlü bir ülke

"Mesut Yılmaz, demokrasiden söz edecek en son kişi" demek, askerin sert açıklamasını haklı göstermez.

Hele bazı cümleler yenilir yutulur gibi değil: "Ekonomi iflâs noktasına gelmişse, ekonomiyi bu hale getirenler hakkında en ufak bir işlem yapılmıyorsa, soygun düzeni adeta normal bir davranış haline gelmişse, ülke içinde siyasi istikrar, kişisel ihtiraslar nedeniyle bir türlü sağlanamıyorsa..."

Demokrasi kargaşası

Genelkurmay''ın, prensipte, bildiri yayınlama hakkı yok. Haydi, konusuyla ilgili bir açıklama yaptı diyelim, açıklamanın, siyasete müdahale eder bir muhtevası bulunmamalı.

Oysa asker, yukarıda bir bölümünü verdiğimiz cümleleriyle hem siyasete müdahale ediyor, hem de seçilmiş kişileri rencide eden sert bir üslûbu benimsiyor. Türkiye''yi dünyaya şikâyet ettiği için Yılmaz''a "onursuz" bile diyor.

Aslında, 28 Şubat taşeronluğuna soyunan Yılmaz, Ecevit ve diğerleri, askerin siyasete müdahalesini iyice olağan hale getiren bir süreci başlattılar Türkiye''de. Genelkurmay''ın, arada sırada muhtıra kuvvetinde bildiriler yayınlaması yadırganmaz oldu. Kimse, bu gibi açıklamalardan sonra, Üçüncü Dünya ülkesinde yaşamanın ezikliğini ve mahcubiyetini hissetmedi bile.

9''uncu Senfoni, 10''uncu Yıl Marşı, çağdaş Türkiye, Sincan''daki tanklar ve demokrasiye ince ayar, birbirine karıştı.

Bu kargaşanın içinden ancak bugünküne benzeyen eğik, geri, bezgin bir Türkiye çıkabilirdi. Neden bu haldeyiz diye hiç şaşırmayalım. Hastalık belli.

Hakaret var

Keşke Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yapmasaydı.

Keşke bu durumda Yılmaz, ANAP''ın arkasına saklanıp suskun kalmasaydı.

Devletin zirvesinde kavga olmaz; fakat, bir siyasetçi, ulusal güvenlik kavramını farklı yorumladı diye, "muhteris, onursuz, soyguncuların işbirlikçisi" gibi sıfatlara da muhatap kılınmaz.

Genelkurmay açıklamasının tercümesi aynen yukarıdaki gibidir.

Andıç meselesinde, bana hitap ettiği iddia edilen bir Genelkurmay bildirisi ile karşılaşmıştım. Bazı ağır cümleler dolayısıyla, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu hakkında manevi tazminat davası açtım. Avukatı, muhatabının ben olmadığımı söyleyince şikâyetimden vazgeçtim.

Genelkurmay Başkanı aleyhinde ilk defa tazminat davası açıldığı için, şaşırıp korkanlar vardı. Oysa hiç kimsenin kimseye hakaret etme imtiyazı olamaz.

Samimiyetsizlik

Kıvrıkoğlu''nu her bakımdan, bin kere Yılmaz''a tercih ederim. Üstelik, bu söylenenlere katılmamak da mümkün değil. Ama hangi demokratik ülkede, asker, siyasetçiye -o siyasetçi ne kadar kusurlu olursa olsun- doğrudan hücum edip, "haddini" bildirebilir.

Bu defa da Mesut Yılmaz''a "ince ayar" yapıldı. "Oh olsun!" diyemeyiz. "Rüzgâr ekti, fırtına biçiyor" diye de geçiştiremeyiz.

Zaten Anap Genel Başkanı, eleştirilerinde samimi değil. Onun kızgınlığı, Beyaz Enerji Operasyonu''nda Jandarma''nın oynadığı aktif rolden kaynaklanıyor. Savunma içgüdüsüyle hareket ediyor.

Avrupa Birliği''nin şartları, bir nebze siyasî irade olsa, pekâla yerine getirilebilirdi. DGM''lerdeki askerî hâkimden vazgeçme hususunda hiçbir dirençle karşılaşıldı mı? Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılsa, 312''nci madde yeniden tanzim edilse asker darbe mi yapacaktı?

Bence siviller, kendi yasakçı zihniyetlerini, askerin arkasında gizliyorlar.

Kenan Evren, Özal''ın bir oyununu, açık tavır koyarak, bozmuştu. Özal, eski politikacıların siyasi yasaklı kalmasını Evren''in istediğini ileri sürüyordu. O tarihte Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren, yasakların kaldırılmasına bir itirazı bulunmadığını belirtti. Böylece, Demirel''in siyaset sahnesine dönmesini Turgut Özal''ın istemediği ortaya çıktı.

Ulusal güvenlik ve bölücülük

Ulusal güvenlik amacıyla hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kabul ediyor. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin yorumları ve içtihatıyla özgürlüklerin önü açılıyor.

Bölücülük, milli güvenlik açısından en önemli hususlardan biri. Sözleşmede, devletin bölünmez bütünlüğü ilkesine, siyasi partilerin de dahil edildiği 11''inci maddede yer verilmiyor; ifade hürriyetinin düzenlendiği 10''uncu maddede, toprak bütünlüğü unsuruyla, bölücülük meselesine dolaylı olarak değiniliyor.

Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin değerlendirmeleri birbiriyle çelişiyor. Anayasa Mahkemesi, Türkiye Birleşik Komünist Partisi ile Özgürlük ve Demokrasi Partisi kararlarında, ilgili partilerin tüzük ve programlarında, Kürt ulusu ve Türk ulusu olarak iki ulustan söz edilmesini, Türk ulusundan farklı bir ulus ya da azınlık yaratma amacı olarak değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi''ne göre, 1982 Anayasası, bölgeler için özyönetim ve özerklik biçimlerine de kapalı. Aksine görüşler devlet bütünlüğünü bozuyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise, parti programlarındaki "Kürt halkı", "Kürt ulusu", "Kürt vatandaşları" gibi ibarelerin, sorunun barışçı şekilde çözülmesi şartıyla, bölücülük unsuru taşımadığı görüşünü savunuyor. Türkler''le Kürtler''in eşit temsil edildiği bir federal sistemin önerilmesi dahi, -Anayasa''nın ideolojisine aykırı bulunsa bile- demokrasiyi tahrip etmeyi amaçlamadığı ve şiddete çağrıda bulunmadığı sürece, parti kapatma sebebi sayılmıyor.

Yığınaktaki hata

Ulusal güvenlik kavramının içi doldurulmalı. Her ülkede, milli güvenlik, hürriyetlerin sınırlanma sebebidir. Ama bizde, üretilen hayali korkularla, demokrasiyi tehdit eden bir mahiyete bürünmüştür.

Mesut Yılmaz, görevde bulunduğu süre zarfında, bölücülük ve laikliğin doğru yorumlanması için tek bir adım atmadı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi''nden ve mahkeme kararlarından yararlanarak, Batı''nın özgürlükçü yorumunu kurul gündemine taşımadı.

Bence son konuşması, demokratik çabadan ziyade, Beyaz Enerji Operasyonu''nun kuyruk acısı gibi duruyor.

28 Şubat''ta MGK''da alınan kararlar imzalanmadan Erbakan, Yılmaz''a birlikte hareket etme çağrısı yapmıştı. Yılmaz, demokrasiyi savunmak yerine, kolay yoldan Başbakan olmayı tercih etti.

Yığınakta yapılan hata, bizi bugünlere getirdi.

Demokrasi özürlü bir ülkenin ezik vatandaşlarıyız.

23 yıl önce
Demokrasi özürlü bir ülke
Haçlı Seferleri’nden Siyasal Siyonist-Hıristiyancılığa geçiş
* Yeni bir Fars-Arap savaşı mı başlıyor? * “İran’ı gösterip Türkiye’yi vur”mak! * İki Veliaht’ın parası Türkiye’ye akarken bu sefer “darbe” Güney’den mi geliyor? * Peki, kim bu “içeriden operasyoncu”lar?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm