Amerika dahil, dünyanın herhangi bir yerinde Afganistan’da uğranılan ‘hezimetin’ sorumlusu hakkında bir şüpheden bahsedilmiyor.. ABD. Bu kadar…
Türkiye’de, ABD’nin yenilmediğine ilişkin politik güncelleme şu; ya ‘efendim Amerika yenilmez, göreceksiniz dönecek, o planını yapmıştır’ deniyor.. Ya da.. ‘Sorumluluk sadece Amerika’nın olamaz. NATO ve Avrupalı koalisyon ortakları da hatalardan sorumlular’ denilerek mesele sağa-sola sıçratılıyor…
Birinci mazerete cevabı, hayal kırıklarını, güvendikleri dağlara yağan karı, emellerini müstevlilerle tokalaştıranları kanırtacak biçimde yazdık zaten. (18/08)
Yenilgiyi alana yayma, çok oyuncuya giydirme aklı ilginç…
Bir tek, Türkiye, bizim ülkemiz, bu ithamlardan muaftır. ‘En az kirlenen’ demiyorum, tertemiz çıktı ‘bataklıktan’…
***
Birebir telefonlarla ‘ya bizimlesiniz ya değilsiniz’ diyerek-ki ‘değilseniz, düşmanımsınız’ demektir-herkesi peşlerinden sürüklemediler mi?..
Çıkarken de, hiç kimseye haber dahi vermeden, o ortakların, dünyanın ‘tüm açık, gizli, toplu, her kademedeki’ itirazlarını sallamayıp, uçaklardan insan dökerek basıp gitmediler mi…
Kitabın sadece ortasından söylemiyorum, başı da sonu da budur…
***
Bir-iki rakam paylaşacağım…
Bu rakamlar, ABD’nin Afganistan özelinde ama önce tüm dünya ve bilhassa Büyük Ortadoğu’da işlediği günahların sadece Washington’daki politika yapıcılarına değil, Amerikan sistemine giydirildiğini gösteriyor…
Buradan ‘süper güç’le muhatap ülkelerin gerçekte nasıl bir yapıyla karşı karşıya olduklarını anlamalarını ümit ediyoruz. ‘Dünyanın kanı’nın Amerikan dolarına nasıl tahvil edildiğini anlamak; “sistemin” tepeden tırnağa ‘kötü’ olduğunu, ‘kötülük’ üreterek yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebildiğini kavramak demektir.
Yani ‘maliyet’ kelimesi yanıltmasın. Çünkü paranın hallice miktarı Amerika’dadır! Tahmin edeceğiniz gibi, ‘Amerikan askeri savunma kompleksine’ aktı…
Ancak bu ‘sistemin’ bir kısmını ve ‘nedeni’ açıklıyor. Asker ve endüstrisi, savaşın sürmesi için politik erki ve medyayı etkilemeliydi. Bunun için de-ancak resmi olanları görebileceğimiz-lobi faaliyetlerine büyük yatırımlar yaptılar. İlk hedef Kongreydi. Savunma sanayiinin ilk beş firması 1,1 milyar dolar harcadı. 2,3 trilyon yanında cüce görünebilir. Değil. Devasa olduğu gibi, hesabı, bu harcama karşılığında firmaların ne kadar kazandığı bilgisiyle yapılabilir…
Amerikan siyasetini gücün karanlık tarafına çekmek adına şirketlerin yaptığı ‘fedakârlık’ inanılmaz bir kâr getirmiş. Dediğim gibi bu sadece lobi faaliyetleri içindir. Örneğin, adayların seçim kampanyalarına harcanan 120 milyon dolar dahil değildir. Gizli-kapaklı harcamaların bunun kat kat üzerinde olduğunu yazabiliriz…
Karar alıcı kurum-kuruluşlara ‘kendi adamlarını’ yerleştirerek, savaşları uzatma tavsiyelerini son tahlilde Beyaz Saray’a yansıtacak askeri ve sivil bürokrasiyi, düşünce kuruluşlarını ve medyayı besleyerek yollarında devam ettiler. Yüksek rütbeli emekli askerlerin benzer kuruluşlardaki dağılımı sağlam örnektir…
Afganistan savaşı için askeri güç kullanımına Başkan Bush’un imza attığı gün, bu firmaların beher hisse senedi değeri 10 bin dolarken, bugün yaklaşık 100 bin dolardır… (‘10000 invested in defense stocks when Afghanistan wan began now Worth almost 100000$’, 16/08, The İntercept.)
Amerikan halkının bir kısmı bu gerçeklerden haberli ya da habersiz, kaybettiği insan ve paradan bıkkınlık nedeniyle artık savaş istemiyor. Bunun için de iktidara yükleniyor. Ancak dünyaya kan kusturan bu savaşların sebebi Amerikan ruhunun menfaat fihristidir…
Şimdiye kadar sistemi aşacak siyasi bir iktidar olmadı. Haliyle, Amerikan askeri gücü ve dış politikasıyla muhatap ülkeler de gerçekte bu yapıyla masaya oturduklarını kavrayamadılar. Kavrasalar da direnecek güçleri ya yoktu ya da taktik/kısa vadeli beklentiler nedeniyle sustular. Bazıları da maalesef kendi ülkeleri üzerinden iş birliği yaptı.
‘Kötülükle’ masaya oturduğunuzda ya karanlık tarafa geçersiniz ya da açıkça kaybedersiniz. Hiç oturmayacaksınız…