|
Araplar Amerika’ya teslim oldu mu?
Geçtiğimiz Perşembe günü ABD Başkanı Barack Obama ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi Arap ülkeleri (Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri), bu türden stresli toplantıların kabul salonu sayılan Camp David'de bir araya geldi.

Baştan yazayım; sonuçları, Türk basınına yansıyan haber ve okumalardan hayli “farklı” olabilir!

Diplomaside “şekil” önemlidir ve tek kaş kaldırarak tutulabilecek ilk notlar; Suud Kralı Salman'ın söz verdiği halde Obama ile görüşmeye gelmemesi, Bahreyn Kralı Hamad'ın bu kritik toplantı yerine İngiltere'de 'Kraliyet Windsor At Şovu'na gitmesidir.

Ancak ne dünyada ne de hele Ortadoğu'da hayat o kadar basit değil. Kral Salman yoktu ama zirve öncesi hem veliaht prens Nayif hem de ikinci veliaht Muhammed, Obama ile Oval Ofis'te bir araya geldiler. Bahreyn Kralı'nın 'tercihini' değerlendirirken de Amerikan Donanması'nın 5'inci filosunun nerede demirli durduğunu unutmamak gerekir.. 'Şekil'e bunlar da dahildir…

ZİRVE FİYASKO DEĞİLDİ: BİLİNMEYENLER!

Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki ayrışma noktaları sır değil; İran anlaşması Arapları huzursuz ediyor. İran'ın büyüyen ve potansiyel bölgesel etkisi konusunda endişeliler. ABD'den inanabilecekleri bir garanti istiyorlar. (Psikolojik bir durum da var: şimdiye kadar bölgede en sevilen müttefik olma halini de İran'a kaptırmak istemiyorlar.) Suriye'ye yaklaşımlarda da Amerika ile farklılıklar var.

Bu toplantının üç temel sonucu oldu; 1. ABD Körfez ülkelerini her türlü tehdide karşı koruma sözü verdi. 2. ABD ve Körfez ülkeleri, “İran nükleer programı hakkında bölgesel ve uluslararası değerleri bütünüyle gözeten, kapsamlı, güvenilir bir anlaşmanın KİK'e üye devletlerin güvenlik çıkarlarına uygun olacağını vurguladı”. 3. ABD ve Körfez ulusları, İran'ın “istikrarı bozucu eylemlerine” karşı koymak üzere işbirliği sözü verdi.” ('U.S.- Gulf Cooperation Council Camp David Joint Statement' ve 'Annex to U.S.-Gulf Cooperation Council Camp David Joint Statement', 14/05, Beyaz Saray basın duyuruları.)

KÖRFEZ, İRAN'A ONAY MI VERDİ?..

'Hissedilen', Haziran sonunda imzalanacağı söylenen ABD-İran anlaşmasına Arap ülkelerinden zımnî bir rıza çıktığıdır!

Washington ise karşılığında Körfez ülkelerine karşı dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehdide karşı tüm gücünü kullanacağının altını çizdi. (Bu vaat ne kadar anlamlı; Körfez'e saldırmak her babayiğidin harcı değil. Yani ABD'nin varsayımsal bir riske diklendiği söylenebilir.)

Zirveden çıkan ortak bildiride başka ilginç noktalar da var; KİK devletlerinin sınırları ötesinde askeri bir aksiyon almayı planladıkları zaman ABD'ye danışacağı” söyleniyor.. Artık Yemen'e mi yoksa Suriye'ye mi yaslarsınız, size kalmış. Yani Obama diyor ki, “postalımı Ortadoğu'ya basmaya zorlayacak hareketler yapma”. 'Salman Doktrini'ni ilk yazdık, bu aynı zamanda ona karşı çekilmiş bir kılıçtır!

İngiliz gazetelerinin tam bu anda, İran'ın nükleer silah elde etmesi durumunda Suudi Arabistan'ın da Pakistan'dan nükleer silah satın alacağı iddiasının altını kalın kalın çizmek gerekiyor.

“Sunday Times, ABD'li bir istihbarat yetkilisinin, 'Suudiler için vakit geldi. Suud hanedanıyla Pakistan arasında uzun süredir bekleyen bir anlaşma vardı' ifadelerine yer verdi. Dönemin Suud Kralı Abdullah'ın 2009 yılında, ABD'li yetkililere 'Tahran nükleer silah edinirse biz de ediniriz' dediği bilgisi de haberde yer aldı. Bölgeyi takip eden uzmanlar, İran'ın ve ardından da Suudi Arabistan'ın nükleer silah edinmesinin, bölgedeki diğer ülkelerde benzer bir istek uyandırabileceğinden endişe ediyor.” ('Saudis 'to get nuclear weapons', 17/05, Sunday Times ve 'Pakistan ve Suud'dan gizli nükleer anlaşma', 19/05, Sabah.)

Benzer satırlar her yazıldığında Türkiye ve Mısır akla gelmelidir…

BÖLGEDE NÜKLEERİN TADI KAÇIYOR

Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki bu zirvenin kulislerinde, (İran)-Pakistan-Hindistan gibi nükleer güce sahip ülkelerin ortasında/yakınındaki körfezin korunması için nükleer başlık da taşıyabilen balistik füzelere karşı bir ABM savunma kalkanı oluşturulmasının konuşulduğu duyuluyor.. Yani bu ülkelere anti-balistik füzeler yerleştirilebilir. (Türkiye bu konuyu iyi takip etmeli. Bu işin tadı kaçıyor. Savunma demek, 'nükleer silah olabilir'i kabul demek!)

Son tahlilde; Amerika, İran nükleer anlaşmasının Körfez ülkelerinin güvenliğine katkı yapabileceği konusunda Arapları ikna etmiş “gibi” görünüyor. Eğer İran, etkinliğini kötüye kullanırsa, yani Körfez ülkelerini istikrarsızlaştırma hamleleri yaparsa buna karşı çıkacak.. ABD bundan evvel Tahran'ı, “komşularıyla iyi niyetli ilişkiler kurması yönünde teşvik edecek” ama Riyad'ın yeni prensiplerini teşvik etmediği bir gerçek.

Sona sıkıştıralım; bu karmaşık gelişmeler içinde unuttuğumuz bir şey yok mu? İran'la nükleer anlaşmaya en çok karşı çıkan İsrail nerede? Şu sıralar yeni hükümet ve iç politik dengeleri tutturmaya çalışıyor ama İran masasında gittikçe kenara itildiğini herkes görüyor. Kahire'deki gelişmelerde, ABD'nin yaklaşan seçimlerinde, nükleer silah listesinde ve Türkiye ile ilişkilerinde bu küçük ve gittikçe yalnızlaşan ülke hâlâ iyi izlenmeli…

twitter.com/nedretersanel
#Körfez ülkeleri
#Körfez İşbirliği Konseyi
#obama
9 yıl önce
Araplar Amerika’ya teslim oldu mu?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset