|
Dört süper gücün karşı çıktığı koalisyon nasıl oluyor?
Ankara’nın dış politik tercihlerine yönelik yerleşik ve yaygın eleştiri, iç-dış-medya muhalefetinin tamamının ağzından duyulan, “duygusal saiklerle” hareket ettiği, “diplomasinin şartı reel-politiği dikkate almadığı”dır…

Türkiye’nin Yemen’e yönelik koalisyona destek vermesi ve İran’a itirazı yükseltmesinin de aynı eksikle malul olduğu kritikleri de şu an kimi gazetelerde bir seri köşe yazarı tarafından yapılıyor…

Gerçekten öyle mi?

Eleştirilerin iskeleti şu temeller üzerinde kuruluyor; 1. Sünni bloğa destek yanlıştır. 2. Yemen’e yönelik girişim demokratik değildir. 3. Koalisyonu oluşturanlar, monarşi yönetimleri, demokrasiden uzak, sadece iktidarlarını korumak amaçlıdır. 4. Türkiye bundan mümkün olduğunca uzak kalmalıdır. 5. Aksi durumda kendini çok kanlı bir savaşın içinde bulabilir. (Koalisyona katılan kimi anti-demokratik yönetimlerin bölgesel ayak oyunlarının içeriği bu köşeden çok yazıldı. Bu örnekte yanlışa sürükleyecek denli küçük haritanın parçasıdır.)

Bu maddelere bakılarak, yine aynı kalemler tarafından örneğin Suriye ve komşularla sıfır sorun stratejilerinde romantik davranmakla suçlanan Ankara, Yemen ve İran konusunda öyle mi davranıyor yoksa başka bir durum mu var?..

BU ÖYLE ‘GERÇEK’ Kİ SÜPER GÜÇLERİ BİLE SÜRÜKLEDİ

28’inde paylaşmışız.. “Açıyı değiştiriyoruz; ‘ABD siyaseten bu operasyonun neresinde? Bölgedeki tüm askeri operasyonların koalisyon lideri olan Washington, bu savaşın politik cephesi’ne uyumlu mu? Meşru bir sorudur ve İran-Irak-Suriye’de Şia’ya kayan Amerikan siyaseti ‘burada farklılaşmış’ ise izah gerekiyor.”

Buyurun…

“ABD’li yetkililere göre: 1. Suudiler Yemen’deki askeri faaliyetlerinin ana detaylarını son dakikaya kadar Washington’dan sakladılar, 2. Suudilerin amaçları konusunda Amerikan tarafında bilgi eksikliği var, 3. Dolayısı ile ABD, operasyonun başarı olasılığı konusunda tahminde bulunamaz, 4. Obama yönetimi Yemen’deki askeri faaliyete direkt dahil olma konusunda isteksiz, 5. İran ve Hutiler arasındaki ilişkinin boyutu Riyad tarafından abartılıyor, 6. Suudi Arabistan eylemi Yemen’in dağılacağı korkusuna ilişkin bir “panik müdahalesi”, 7. Suudi Arabistan tarafında oluşturulan Sünni-Arap ülkeleri koalisyonu o kadar çabuk yapılandırıldı ki etkili olacağı şüpheli.” (With Yemen strikes, Saudis show growing independence from U.S., 26/03, Reuters.)

Sonuç olarak ismi saklı Amerikalı yetkililere dayandırılan bu rapor/metin, Barack Obama yönetiminin Suudi Arabistan’ın Yemen operasyonuna katılma konusunda gönülsüz, belki de karşı olduğunu söylüyor

Peki ama..

Amerika bu koalisyona alenen ve resmen hem siyasi hem de istihbarî/teknik destek vermiyor mu? Veriyor. İngiltere, Fransa gibi önde gelen bazı Batı ülkeleri de veriyor.

Nasıl oluyor?..

İşte bunun adı reel-politiktir.

Tahran’a sert yapmanın-öğrensinler!-koalisyonun bir ucu Fas diğer ucu Pakistan’la sabitlenmiş haritada bir anlamı var. İran da dahil, müzakere masasına dönecek Rusya da dahil.

O halde Ankara’nın pozisyonlanmasına alev tutan kalemlerin muradı ne olabilir?.. 1. Konuyu bilmiyorlar, anlamıyorlar. 2. Bildikleri halde!.. Hangisi kötüdür emin değilim.

O HARİTAYI BİR UCUNDAN TUTUP ALTINA BAKIN

İşte Türkiye gibi bize de zaman ve yer kaybettirenler olmasaydı, koalisyonda dış politik çarkların nasıl gıllıgışlı döndürüldüğünü, içlerinden Pakistan örneğini çekip, detaylı anlatacaktım..

Yerimiz yettiği kadar deneyelim; kardeş ülke Pakistan’ın Yemen’e yönelik koalisyona katıldığı/katılacağına ilişkin güçlü bilgiler var. Pakistan Başbakanı Navaz Şerif zaten Riyad’a yönelik bir tehdide kızacağı mealinde konuşmuştu. Esasen, ülke medyası da Pakistan’ı kara savaşına katılacak şekilde oyuna eklemiş durumda.

İslamabad ile Riyad arasında özel ilişkiler var. Yemen operasyonu özelinde biri açık diğeri gözden kaçmış iki teması söyleyelim yeter, 1. Başbakan Şerif’in Arabistan’a yaptığı acil ve yakın tarihli bir seyahat. (‘Curiosity about Saudi invitation to Sharif’, 01/03, Dawn.) 2. Pakistan Genelkurmay Başkanı Raşid Mahmud’un Suud Kralı Salman ve Savunma Bakanı Muhammed bin Salman ile yaptığı, ‘Pakistan’ın nükleer kapasitesinin S. Arabistan ile paylaşılması’ başlıklı görüşme! (3 Şubat tarihlidir ve muhtemelen Yemen konusunun düşünülmeye başlandığı zamanlamayı merak edenlere ipucu sunar.)

Pakistan’ın önemi ve farkı şu; Müslüman dünyasındaki en güçlü ordulardan birine sahip, ayrıca ‘ılımlı’ bir ülke. (Bu Basra’da İslamabad’ı, ABD’nin seveceği bir müttefik haline getiriyor.) İslamabad artık Körfez’de, İran geriliminde, Yemen’dedir ve taraftır. Bu da bir süper gücü daha bölgeye çağırır.

Yemen krizi ve Tahran’ı hedef alan açıklamalar duyulur duyulmaz İran yüzünü Moskova’ya çevirdi. Rusya’nın koalisyona destek vermeyeceği zaten belli ve bunun bir hesaplaşması BM’de yaşanacak.

Yine operasyon başlar başlamaz bölgeye savaş gemileri gönderen Çin de unutulmamalı ama.. Pakistan’ın oyuna girmesi, Hindistan’ın da oyuna girmesi demek. Delhi, İran ve Rusya ile birlikte hareket edebilir ama sessizliğini (!) bozarsa, taraflar arasında diplomatik çözüm aracılığına vaziyet edebilir.

‘Türk romantizmi dış politikayı bozuyor’ diyenler mesela bunları biliyor mu? Fazlasını zaten beklemiyoruz.

Not: Bu elektrik kesintileri öyle kriz masasıyla falan hallolacak iş değil. Ayrıca bakmak gerekiyor.

twitter.com/nedretersanel
#dış politika
#amerika türkiye
#birleşmiş milletler
9 yıl önce
Dört süper gücün karşı çıktığı koalisyon nasıl oluyor?
Terim, Kalli ve Zico...
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından