|
İran’ın cesareti koalisyonun cesametine yetmez
Erdoğan-Obama görüşmesi ‘birinci koalisyona’, Erdoğan-Kral Salman görüşmesi ‘ikinci koalisyona’ aittir. Artık ‘Büyük Ortadoğu’da yeni bir durum var.. Hızla intibak etmek gerekiyor…

Biraz kötü şansla Ukrayna’dan Yemen’e uzanan söküğü kimsenin tutamayabileceğini 25’inde yazdık.. Daha yırtılmış da değil…

‘Yeni kriz’, ‘yeni cephe’ diye yazacaklar, kaç ülke katılıyor, kaç asker, uçak katılıyor yazacaklar, yazılsın, biz “kaşla göz arası bu çapta askeri operasyonu, devasa bir Sünni duvarı kim, nasıl organize etti” ona bakalım.

Yoksa büyük silahlara ne hacet; 25 milyon nüfusa 70 milyon tüfek var Yemen’de...

***

En kaba tarifiyle; Yemen’de bir yandan İran’ın desteklediği diğer yandan Batı ve başta Suudi Arabistan olmak üzere kimi Arap ülkelerinin savunduğu gruplar arasında bir iç savaş var. Ve mezhep ayrılıklarından da beslenen bu iç savaş, “Büyük Ortadoğu”nun tamamını etkileyebilecek stratejik riskler üretiyor. Yemen’in Arap Yarımadası’nda ifade ettiği jeopolitik değer Riyad’ı haylidir kaygılandığı durumu çözüm noktasında sıkıştırmıştı. Şimdi, malum; Suudi Arabistan önderliğinde bir seri ülke Yemen’e askeri operasyon düzenliyor…

***

İnkâr etse de İran elbette taraf. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in yardımcısı Ali Ekber Velayeti’nin, “Yemen’deki Hutiler İslami uyanış hareketinin bir parçasıdır” sözleri, bölgeye yapılan İran “yardımlarından” daha hassas ipucu olarak çoktan arşivlenmiş bulunuyor.

Riyad’ın bu operasyonla aslında İran’ı da “vurduğunu”, S. Arabistan, BAE, Bahreyn, Katar ve Kuveyt’in, “Geçmişten beri ülkenin güvenliği ve istikrarıyla oynamaktan vazgeçmeyen dış güçlerin maşası Husi militanlarından Yemen ve halkını korumak için…” diye giden resmi izahından anlayabiliriz.

Ankara da aynı noktadır; “Huti hareketini ve dış destekçilerini Yemen’de ve bölgede barış ve güvenliği tehdit eden davranışlarından vazgeçmeye çağırıyoruz.”

***

Operasyonun ve koalisyonun ortaklık yapısının Ortadoğu’da mezhep cepheleşmesini konsolide ettiğini görmek gerekiyor. (Ancak.. Bu mezhep savaşları çıkarıp, İran’la ilişkileri kıracak hal değildir. Tahran’dan duyulan Ankara’ya yönelik, “adı mülayim” çıkışlara da takılmayın; bu koalisyonun cesameti, herhangi bir ülkenin ilişki bozma cesaretinin üzerinde!)

Riyad ile Tahran’ın arasının iyi olmadığını bilmeyen yok. Böyleyken, ABD’nin Tahran’a bakışı da Riyad’ı rahatsız ediyor. Krallık, en büyük müttefikinin hesaplanmış adımlarla yüzünü İran’a döndüğünü görüyor. Bu durum, Riyad’ın Tel Aviv’e doğru adım atmasını zorluyor. Her iki ülke de Ortadoğu’daki bu gelişmenin aleyhlerine olduğunun-başka ‘bazı’ ülkelerle beraber-farkında. (Bu operasyonun “en azından” istihbarat ayağında, “İsrail yok” demek iddialı olur. “Zımnen” İsrail de Riyad’ın tarafındadır. )

***

Açıyı değiştiriyoruz; “ABD siyaseten bu operasyonun neresinde? Bölgedeki tüm askeri operasyonların koalisyon lideri olan Washington, ‘bu savaşın politik cephesi’ne uyumlu mu?”

Meşru bir sorudur ve İran-Irak-Suriye’de Şia’ya kayan Amerikan siyaseti, burada farklılaşmış ise izah gerekiyor. Ortadoğu’nun kritik sorunlarından birine bölge ülkelerin müdahil olması, ellerini taşın altına sokması Beyaz Saray’ı memnun etmiştir. Ama bu kadar değil…

***

Washington-Riyad arasındaki Yemen uzlaşının örtülü bir maddesini paylaşalım…

Bu askeri operasyonun temel nedenlerinden biri; Yemen’de Ensarullah-Şii karşıtı kimi aşiretler, Sünni dini unsurlar ve devrik hükümetin kimi temsilcilerinin, Cihatçı/Selefi/El Kaide/IŞİD güçleriyle işbirliği yapma noktasına gelmiş olmasıydı. Tüm bölgenin mezhep çatışmaları kıyametine sürükleneceği ve Türkiye’nin güneyindeki ülkelerle birleşene kadar yayılabileceği ‘kıvılcım’ demekti bu!

***

ABD’nin IŞİD’e karşı oluşturduğu ve zımnen İran, Irak ve Suriye’yi de dahil ettiği koalisyondan sonra artık bölgede bir koalisyon daha var. Bu koalisyonun askerî ve maddi ağırlık merkezi Riyad. Anımsanacağı üzere, S. Arabistan ordusu 2011’de yönetime karşı isyanların patlak verdiği Bahreyn’e de müdahale etmişti. Yemen’le birlikte ortaya çıkan, İran etkisinin ulaştığı her coğrafyada aynı koalisyonun-üstelik kurumsallaşarak-görev başında olacağıdır!

***

Türkiye’nin tutumu da gayet açık. Her iki koalisyonda da bulunuyor! İran’a tavrını da bu kaidenin üzerinden kuruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği, “İran ve terörist gruplar Yemen’den çekilmeli» ve “İran Musul’da IŞİD’in yerini almamalı” cümleleri söküğü dikecek ipin uzunluğunu işaret ediyor. (Neçirvan Barzani’nin, “Türkiye kara güçleriyle Musul’u özgürleştirme operasyonunda tereddüt etmeden yer almalıdır” açıklamasını da kayda geçirelim.)

***

Koalisyon-2’nin operasyonunu orijinal kılan sonuçlardan biri de İran’a “sadece birkaç saat içinde” kendini yalnız hissettirmesidir.. Esasen Suriye ve Irak’taki dostları da öyle hissedecektir.

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin 15 Mart’ta dillendirdiği, “Suriye ile de görüşülebilir” mealindeki açıklamasını o gün küçümseyerek tersleyen Şam’ın, tam da dün, “ABD dahil herkesle her konuda diyaloga açığız” demesi de, operasyonun İran-Batı arasında sürdürülen nükleer müzakerenin sonuca varmasına ‘ramak kala’ gelmesi de odur.

twitter.com/nedretersanel
#İran
#Yemen
#operasyon
#Husiler
#Erdoğan
#Obama
#Türkiye
#S. Arabistan
9 yıl önce
İran’ın cesareti koalisyonun cesametine yetmez
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’