|
Ahmet Güneştekin’in çözümü
55. Venedik Bienali'nde “Bellek İvmesi” adlı sergisiyle dikkatleri çeken Ahmet Güneştekin'in, “Milion Taşı” adlı yeni sergisini görmek üzere, medyadan birçok yazar-çizerle birlikte geçtiğimiz hafta içinde Venedik'teydik.

Sponsorluğunu Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalık Holding'in üstlendiği sergi, bir tür darülaceze olarak Vivaldi'ye de ev sahipliği yapmış La Pietà (Santa Maria della Pieta Castello)'da düzenlenmişti.

Küratörlüğü Matthew Drutt, mimari düzenlemesi Emre Arolat tarafından gerçekleştirilen bu serginin de 56. Venedik Bienali'nin en seçkin işlerinden biri olarak öne çıkacağı ve çok konuşulacağı aşikar görünüyor.

Çünkü Güneştekin,

1-Sanatta devamlılık esasıyla çalışıyor,

2-Kadim kültürlerden günümüze intikal eden evrensel sembollerin kavşağında duruyor,

3-Batılıların bir Türkiyeli sanatçıdan bekleyebilecekleri temaları (sosyo-kültürel sorunları) işliyor.

Güneştekin'in bireysel sanat çabası olarak biricikleştirdiği bu üçlü çözümün ilkini gereğince anlayabilmek için, onun son on beş yıllık çalışmalarına toplu olarak bakmak gerekiyor.

Buna göre Güneştekin, ilk işinden son işine Doğu masalları, fantazması, süslemesi ve geometrisi içinde incelmiş bir sanat zevkini, dekoratif kolaycılığın iğvasına kapılmadan, figüratif tekrarlara düşmeden ve sanatsal manayı renklerin lafzına feda etmeden çalışıyor.

Üçlü çözümün ikinci etabında ise hilal, haç ve Siyon yıldızı başta olmak üzere Kıbele kültünden, Şahmeran hikayesine sembollerin ve efsanelerin izini sürerek, bilinenlerinden daha farklı bir yaratılış efsanesinin tarihe, felsefeye, masallara, halk hikayelerine kaydedilememiş yasaklı mitlerinden sanatsal bir kayıt üretmeye çalışıyor. Bu yanıyla Güneştekin, Juan Rulfo, Carlos Fuentes ve Gabriel Garcia Marquez'in edebiyatta başlattıkları (bizde daha çok Yaşar Kemal tarafından taklit edilen) büyülü gerçekçiliği resim, heykel, enstalasyon, halı ve kilim desenlemeleri üzerinden görünürlüğe taşıyor.

Üçüncü etapta ise Güneştekin, edebiyatta Orhan Pamuk tarafından temsil edilen bu tutumla Batılıların malumuna hitap ediyor; diğer bir söyleyişle ancak bir Batılının Doğu sanatı/ sanatçısı adına arzulayabileceği kolayca bilinilebilir bilgilerin sanatsal bir dile aktarılarak sunulmasını gözetiyor.

Bu bağlamda bölgede hakim olan erkek egemen cinselliği, daha önceki egemen dişil cinsellikle sentezleyerek, bir Batılının bölge halkları adına özgürleşme, kurtuluş vb. hareketi olarak da selamlayabileceği toplumsal dönüşüm sınırları (bir tür çağdaşlaştırma) içinde durabiliyor.

Güneştekin'in, adını Yerebatan Sarnıcı'nın girişindeki Milyon Taşı / Million Stone'ndan alan yeni sergisindeki işleri de söz konusu üçlü çözüm içinde tekamül etmiş işler olarak yorumlamamız mümkün bulunuyor.

İbn Haldun'un “Coğrafya kaderdir” düşüncesinden mülhem olarak, şehirlerin isimlerini ve zaman içinde onlarda meydana gelen değişmeleri bir kader olarak değerlendiren Güneştekin, Konstantina / İstanbul'dan hareketle kültürlerin birbirlerini massederek hiçleştiren yapılar olmaktan çok, birbirlerini açık eden, kendilerinde bir diğerini görünürlüğe sunabilen yapılar olmasını temenni ederek, sanatı da bunlardan üretilebilecek ideal bir yaşayışa dair müsmir bir fenere dönüştürmeyi arzuluyor.

Örneğin, I. Konstantin tarafından başkent olarak inşa edilirken İstanbul'un merkezine, dünya üzerindeki diğer şehirlerin ona olan uzaklığının hesaplanmasında kullanılan sıfır noktası mesabesinde yerleştirilen ve aynı zamanda erkek egemen cinselliği temsil eden Milyon Taşı'nın heykelinin zikredilen maksadı da içkin olarak yapıyor.

Baş, kol ve ayaklarını, kendi malzemesinden (bir ve yedi sembolizmine uygun olarak) ürettiği taş bilyelerle belirlediği bu heykelle, Milyon Taşı'nı cinsiyetsizleştirilmiş bir dikili taşa dönüştüren Güneştekin, bununla dikili taş geleneğindeki erkek egemen cinsel vurguyu kırmayı ve onu her cinsin / cinsiyetin ortak taşı olarak dünyaya birleştirici bir unsur şeklinde yeniden sunmayı hedefliyor.

Dolayısıyla Güneştekin, dikili taşın varlığına, kimi kültürlerdeki idolistik karşılıklarına bir itirazda bulunmuyor, bilakis dikili taş geleneğini kanıksamış olarak, onun mevcudiyetini yeni kültürel algıya (erkek ve kadın eşitliğine) göre kurguluyor.

Bunlardan bakıldığında Güneştekin'in üçlü çözümü kendi içinde çok tutarlı bir dengeye oturduğu gibi, ona ait bir tarz olması bakımından, adıyla ve eserleriyle birlikte seçkinleşiyor.

Ancak yeni çözümü sorunsuzlaştırmanın (ya da tutarlılaştırmanın) tamamlandığı, diğer bir söyleyişle Güneştekin'in hakının teslim edildiği bu yerde, şu soru kendisini dayatıveriyor:

Güneştekin'in çözümü, gerçekte bir çözümsüzlüğün de habercisi olmasın?

Bunu, bir sonraki yazıda konuşalım inşallah…

twitter.com/OmerLekesiz
#Ahmet Güneştekin
#Çalık Holding
#Matthew Drutt
9 yıl önce
Ahmet Güneştekin’in çözümü
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’