|
Akıbet dile, ruh sağlığı dibe vurunca

Akıbet dile vurdu çünkü besleme durumundan Paralelcilerin yolu çıka çıka bunalıma çıktı.

Sahiplerinin darbe vaatleri tutmadı; bedduaları geri tepti, ilençleri kendilerine döndü; anavatanları olarak gördükleri Amerika, mistik yoldaşları İsrail başarısızlıkları nedeniyle kendilerinden yüz çevirince onlardan vizeli olmalarının bir hükmü kalmadı.

Dolayısıyla dilleri de bu akibetin mekanına dönüşerek sulh talebinden kendi tarihini inkara, ecdadını suçlamaktan, Budist rahiplerinin huzursuz teslimiyetine evrildi.

Şimdi sulhtan bahsediyorlar. Yani kumpaslarıyla, fitneleriyle, şerleriyle toplu tüfekli güçlerin gücünü aratmayan bir yapıya mensup olduklarını ilan ettiklerinin farkına bile varmadan...

Sulhtan bahsediyorlar, milletin istikrarına, huzuruna, hercümreç içindeki bölgede bir güven limanı oluşuna kastediş nedenlerini sorgulamadan...

Sulhtan bahsediyorlar, “savaşmayı bırakın, sulha mecbur kalacak aşamaya gelmeyin” ikazlarını söndürülmesi zor bir hırs ateşiyle reddettiklerini hatırlamadan...

Onlar için gelinebilecek akıbet buydu ve ona geldiler.

Semaları karardı; arzları soğudu; yönleri selamsız olmaları, selamsız kalmaları nedeniyle tıkandı ve seleflerince kendilerine verilen üçüncü zarfı açmaya mecbur kaldılar.

İlk zarfta “enkaz duygusu yarat” diye yazıyordu, ikincisinde “maiyetindekileri kötüle”... Üçüncüsünde ise “üç zarf da sen yaz” deniliyordu.

Akıbetin üçüncü zarftaki tavsiyeyi zorunlu kıldığı aşikar. Bunu yazacaklar yazmasına ama giderayak tahrip etmedikleri, aşındırmadıkları, kirletmedikleri hiçbir değer kalmasın istiyorlar.

Tarihi çok iyi bildikleri gibi, onun muarızlarınca bilinmediğini de iyi bildiklerini iddia ederek bin altı yüz yıllık bir geçmişi topyekün başarısızlıkla özetleyip kendi başarısızlıklarını makulleştirmeye çalışmakla kalmıyorlar, bu topraklarda yaşamalarına sebep olan fatihlere, şehitlere de saygısızlık ediyorlar.

Mekke’ye, Medine’ye, Malazgirt’e, Kosova’ya, Çanakkale’ye karşı Charlie Hebdo’daki azgın yoldaşlarının küstahlık elbisesini giyiniyorlar.

Ve böylece layık oldukları akibet tamamlanıyor. Kirlenmiş dilleri, kendi elleriyle kendilerini rezil etmenin şartı haline geliyor.

Yanıbaşlarında ise Paralel yapıda “bekleme”yi temsil ettikleri kadar, saf müritlerini “beklentiye” zorlayan yol arkadaşları bulunuyor.

Oysa ki, kolay değildir “beklemek.”

Çünkü niteliği ne olursa olsun beklemek bekleyeni vaktin içinde gerili tutar.

Gerili olmaksa huzursuzluğu, sıkıntıyı, kuşkuyu... davet eder.

Beklemenin en önemli yanı beklemekten vaz geçememek ve dolayısıyla onun doğuracağı ruhsal arızaları yüklenmekten kaçınamamaktır.

Hele bir de beklemek umulan sonuca erişmeyip bilakis aksine bir akıbete erişince “yandı gülüm keten helva” vaziyetleri başlar.

Paralel yapının 17 ve 25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışması “beklemeye” değil, “bitirmeye” yönelik bir durum olduğundan ilk bakışta etkili bir plan ve uygulama olarak görünüyordu. Sonrası malum... Tuzakçılar kendi tuzaklarına düştüler. Ne eli cevşenli ablalara seçmen eşiklerini yalatarak CHP’ye oy dilendirmeleri, ne de ekmel bir planla, ekmel bir çatıya ekmel birini ekmel ekmel çıkarmaları, ekmel ekmel rezil olmalarını önlemeyince ruh sağlıkları dibe vurdu.

Onların son yazılarındaki şu vb. cümlelere lütfen bakınız ve bir tedbir buyurunuz:

-Mutlaka hesap vereceksiniz.

-Tarihin, adaletin pençesinden kurtulamayacaksınız.

-İşlediğiniz suçlar unutulmayacak.

-Suçlu olduğunuz için korkuyorsunuz.

-Biz zalimlerden korkmayız.

-Menfaatlere alıştırıldığınız için entelektüel olamazsınız.

-Hesabınız tarih huzurunda, maşeri vicdanda verilemeyecek kadar kabardı.

-İddialarınızı ispat edemediğiniz için milyonlarca insan dünya ve ahirette yakanıza yapışacak.

Onlardan birinin de bunların söylendiği yerde The New York Times ile ortaklık kurduklarını övünçle, derin işbirliği imasını parlatarak anlatabiliyor olması, onlar adına bir tedbir üretilmesini artık zorunlu getiriyor.

Hem vuran hem bağıran, hem aklına estiğince sallayan hem başkalarını sorumsuzlukla suçlayan, hem korkudan tiril tiril titreyen hem başkalarının korktuğunu iddia eden, hem merdi kıpti gibi şecaat arzederken sirkatin söyleyen hem başkalarının dünya ve ahiretine ipotek koyanların ruh hali dibe vurmamışsa ve tedbiri zorunlu kılmıyorsa daha nereye vuracak ve neyi bekleyecek?

Tedbiri sizden isteyişim tedbiri bilmeyişimden değil. Ben o tedbiri söylediğimde hemen ”dava adamı” olduklarını hatırlayıp bir kindarın telaşıyla mahkemenin yolunu tutuyorlar.

Akıbetleri dile, ruh sağlıkları dibe vurduğu için mantık şirazeleri kopmuş, idrakleri idraksizlikle yer değiştirmiş, şanzımanları dağılmış, akıl dengeleri dengesizliğe bitişmiş Paralelcilere karşı lütfen sizden bir tedbir...

Çünkü sadece kendileri batmıyorlar, bir avuç masum insanı da saflıkları nedeniyle Haşhaşileştirerek kendileriyle birlikte batırıyorlar.

twitter.com/OmerLekesiz

#Paralel yapı
#CHP
#Charlie Hebdo
9 yıl önce
Akıbet dile, ruh sağlığı dibe vurunca
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset