|
“Bizler kırılabiliriz ama küsemeyiz”

Geçtiğimiz Cumartesi, Firuzağa Camii’nin arkasındaki uzun banklardan birine oturmuş, iPad’ten yeni gelen mesajları okurken, yirmili yaşlarda, esmer bir genç, dilindeki güvercin ürkekliğini adımla soyadım arasındaki uzun bir mesafeyi kat ederek aşmak suretiyle yanımda duruverdi. Kimliğimi doğrulayıp, oturması için ona yer açarken, elindeki buroşür gibi şeyler dikkatimi çekti, adını sormadan önce onların ne olduğunu sordum. Ürkekliğini yenmiş ama heyecanını henüz yenmemiş olan genç, onlardan birini bana uzatarak “dergi” dedi, “biz tarih dergisi çıkartıyoruz.”

“Siz?” diye vurgulu olarak sorunca, adının Halil Kaya olduğunu, Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıfta okuduğunu, bir grup arkadaşıyla birlikte düşündükleri tarih dergisinin ilk sayısını çıkardıklarını, yeni sayısının hazırlıklarını da tamamladıklarını söyledi. Halil, insan duruşlu “i”nin büyükçe yazıldığı İnkişaf dergisinin de Genel Yayın Yönetmeni. Mustafa Coşkun, Hüseyin Aydın, Merve Ergin, Muhammed Mus’ab Sarın, Hakan Pekmezci, Salih Sözcü İnkişaf’ta sorumluluk üstlenen diğer isimler...

Mütevazılığı samimiyetiyle yarışan, yarım A4 ebadında otuz sayfalık bir dergi, İnkişaf; yayım nedeni ve ilkeleri ilk sayfadaki bildirgede şu cümlelerle verilmiş:

“Tarihin muhtevası geçmiş zamandır. Dolayısıyla tarihten öç alınamaz, mümkün değildir. Tarihten ancak ve ancak ders alınabilir. Ve alınan bu ders uyarınca şimdiki zamana hükmedilebilir. Böylece hedeflenen geleceğin temelleri sağlam atılabilir. İnkişaf ailesi olarak bizim geçmişimiz ileride tarihin kapsamına girer mi bilinmez. Lakin biz şimdiki zamanımızı tarih ile iştigal ederek değerlendirmeye gayret ediyor ve bu gayretler ile geleceğimize yön vermeyi hedefliyoruz. Salt bu nevi gayretlerin neticesi olarak yayına hazırladığımız dergide de yalnızca tarih ile ilgili yazıyoruz. Her defasında üzerine ekleyerek daha iyisini ortaya koyma düşüncemizin tezahürü olarak dergimize ‘İnkişaf’ ismini uygun gördük. Tahrir bizden takdir Allah’tandır diyerek bir dizi lisans öğrencisi olarak adım attığımız bu amatör yayıncılık serüveninde yazmayı dileyen herhangi bir kimseye açmaktan imtina etmeyeceğimiz bu kapı, bilhassa Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü mensuplarına ardına kadar açık olması sebebiyle nispeten imtiyazlı bir kapıdır. Heyecanla çıktığımız bu yolda gayemiz meraklılarının okuma ve yazma imkanı bulabileceği bir mecra oluşturmak ve ileride yad edebileceğimiz güzel eserler ortaya koymaktır.”

Gençlerin gayet cesur ama bir o kadar da ihtiyatlı ve çekingen tutumları bu cümlelerinden rahatça görebileceği için ayrıca bir niyet ve eylem okumasına ihtiyaç duymuyorum.

Güzel birliktelikler ve güzel işler böyle başlar. Önce bir iddia etrafında buluşulur bir kaç kişiyle, sonra müşterek iddia eyleme geçmeyi mecbur kılar. Gençlerin bakışıyla zor (ama benim bugünümden baktığımda çok kolay görünen) işler, gün geçtikçe daha da anlamlı zorluklarla birleşerek grup sorumluluğundan toplumsal sorumluluğa yöneltir onları.

Nezaketli bir gençti Halil, rahatsızlık vermemek için, az bir süre Endülüs ve seyahatlerimiz üzerine konuştuktan sonra kalkıp gitti. Elimde küçücük İnkişaf ile onun ifade ettiği manayı da yoğunlaştıran anılarımın ağırlığı altında ezile kaldım.

Merhum Ramazan Dikmen gelip kuruluverdi karşıma. Elinde en büyük kavgalarımızın sebebi olan Kayıtlar dergisi... Biz de tıpkı İnkişaf’ı çıkaran gençler gibi ne iddialarla, ne güçlüklerle, ne çatışmalarla çıkarmıştık o dergiyi. Derginin basım ve dağıtım işini İstanbul’dan yürüten Yusuf Ziya Cömert, Ramazan’ın sayfalardaki kimi başlık ve metin kaymalarına, küçük tashihlere karşı gösterdiği öfkeyi benim göğüslemek zorunda kaldığımı nereden bilsindi. Bilse de, en bildiği şeyi yani ikimizin kavga etmeden duramayacağımızı söyler geçerdi zaten.

Evet, biz böyleydik Ramazan’la; günün yarısında konuşur, diğer yarısında kavga ederdik. Ederdik etmesine de Ramazan’ın sıkça hatırlattığı şu esastan da asla ayrılmazdık: “Bizler birbirimize kırılabiliriz ama asla küsemeyiz.”

Ramazan’la küsmemek için 6. sayısında Kayıtlar’dan ayrıldım. Merhum Ramazan’ınki dahil Kayıtlar’la perçinlenen dostluklarımızdan ise şu yaşımıza geldik, ilk ekip olarak (Rabbim kötü nazardan korusun) hala ayrılmadık.

Şimdi elinizde tuttuğunuz gazetenin de (Albayrakların teşekkürü, duayı her zaman hak eden mümince niyet ve gayretleri dahil) aynı birlik şuurunu ve dostlukları içkin olduğunu söylersem, İnkişaf’ı neden küçücük bir dergiden ibaret görmediğimi sanırım daha iyi anlatmış olurum.

İnsan, Batı’da “insanın kurdu”dur. Biz de ise insan, bir diğerinin güvenle yaslandığı karlı dağıdır.

Bu, İbrahim Karagül’ün “Biz ‘proje kavga’ya değil, o devrimci misyona tarafız” başlıklı yazısında ifade ettiği duruşun karşılığıdır aynı zamanda. O devrimci misyon gündelik hayatın, çıkarların rüzgarlarıyla devrilmeyenlerin, savrulmayanların, mezara kadar birlikte yürümeyi bilenlerin tutumudur.

Bunun değerini unutanların, “Bizler birbirimize kırılabiliriz ama asla küsemeyiz.” esasını gençliklerinde, olgunluklarında izledikleri gibi, ihtiyar kurt olduklarında da izlemeyenlerin hali dumandır.

Çünkü onlar zelil olmanın ötesinde önce köpeklerin oyuncağı olurlar.

twitter.com/OmerLekesiz
#Ramazan Dikmen
#Ömer Lekesiz
#Yeni Şafak köşe yazarları
il y a 9 ans
“Bizler kırılabiliriz ama küsemeyiz”
Prigojin hadisesinin Türk dünyasına yansıması
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir