|
Kuyruğu dik tutmak
Kuyruğu dik tutanın görünür kıldığı şey
Türkçe’nin en zengin deyimlerinden birinin kaynak kelimesi “kuyruk”tur. Şemseddin Sami, keyfinden bir şiir dizesi gibi açıklamamış onu belli ki: “Ekser hayvanatın etten ya da kıllardan veyahut tüyden ibaret olarak kıçları üzerinden uzanan, zeyil, zeneb, düm, dümbal.”

Kamus-ı Türki 1901 yılında yayınlandığına göre, kuyruktan üretilmiş ve bugün aynı içeriklerle yaşamayı sürdüren deyimleri ilk sıralama şerefi de Şemseddin Sami’ye ait olmalı: Kuyrukaltı, kuyruküzeri (bir tür hastalık), kuyruğu omuzlamak (kaçıp gitmek), itkuyruğu (ot), tilkikuyruğu (üzüm cinsi), kuyruksalan (kuş cinsi), kuyruğa basmak (neden olmak, iğnelemek, gücendirmek), kuyruk acısı (intikam arzusu), kuyruğunu tava sapına çevirmek (evire çevire dövmek), kuyruğu titretmek (ölmek), kuyruk sallamak (yaltaklanmak), kamçıkuyruk (kılsız kuyruk), kuyrukkapağı (hayvan pöçü), kuyruksokumu (insan pöçü), kuyruk kısmak (suçunu bilerek pısmak), kılkuyruk (züğürt).

Şemseddin Sami’den sonra yeni deyimler ekleyerek sürdürmüşüz kuyruklu muhabbeti: Kuyruğu kıstırmak, kuyruğu kapana kısılmak, kuyruğu titretmek, kuyruğu dik tutmak, kuyruklu yalan, kuyruğuna teneke bağlamak...

Şimdi siz, bunlardan hareketle sözü “kıtmir” kelimesine ve malum muhatabına dayayacağımı sanıyorsunuz ama üzgünüm, sizi yanıltacağım.

Aslında sadece zikrettiğim kuyruklu deyimleri kullanarak Paralel Yapı’nın kısa tarihini bir solukta anlatıvermem de mümkün. Örneğin, “Yedi düvele kuyruk sallayan Haşhaşi kılkuyruklar, kuyrukları basiretli yöneticiler tarafından tava sapına çevrilince, sinemeki kılıklı kabadayılar olarak birer kılkuyruk olduklarını anlayıp, kuyruklarını kısmaya, sallamaya başladılarsa da hükmen kuyruğu titretmekten kurtulamayıp, kuyruklarına teneke bağlanmış olarak okyanus ötesine sürüldüler” gibi, gibi...

Söz konusu tarihi yazmayacağım, belirttiğim gibi “kıtmir”den de söz etmeyeceğim. Sadece zikrettiğim deyimlerden “kuyruğu dik tutma”nın Paralel Yapı elemanlarda neden olduğu fiili bir sonuca dikkatinizi çekeceğim.

“Kuyruğu dik tutmak”ı, haksız direnişte bulunmak, pes etmemek, diklenmeyi sürdürmek anlamlarıyla birlikte düşündüğümüzde (dilsel yanıyla) hoştur, ama fiiliyle ortaya çıkartılansa pis bir görüntüdür.

Paralel Yapı’nın bu-kalem-unları, televizyonda konuşan Cumhurbaşkanına (alınlarının şakına çakılmış yumruğunun acısını hissederek) nefretle bakarken, onun “Suriye’nin eli kanlı diktatörü Esad ve neye hizmet ettiği belli olmayan DEAŞ terör örgütü, aynı sakat anlayışın iki farklı tezahürüdür. Bunlar aynı üst aklın kullandığı maşanın iki ucudur” sözlerini dinleyip, hemen kaleme sarılarak şunları köşe yazılarına iliştiriverirler:

“Tahşiye, el-Kaide, el-Nusra, Hizbullah, IŞİD vb. ‘radikal İslamcı gruplar’, AK Parti tarafından çok sevilmekte, sevilmekten de öte filleri masum gösterilerek desteklenmektedir. Örgütümüzün onlara silah taşıyan MİT TIR’larını engelleme çabalarını ve buna gösterilen tepkiyi hatırlayınız. Biz cihatçı örgütlere karşı ABD, İngiltere ve İsrail’e fayda sağlamaya çalışırken, AK Parti bizim şahsımızda bu hakim güçlere karşı başkaldırarak dış politikada yalnızlaşmıştır.”

Bu, deyimin fiili durumuyla “kuyruğu dik tutmak” uğruna, pis bir gürüntünün, kelimelerle (hafif dumanlı olarak) resmini yapmaktır. Zaten zikrettiklerimizi izleyen paragrafta, karıncayı bile incitmeyen kendi örgütlerine haksızlık ve beddua etmekten başka küçücük bir olumsuzluğu bile olmayan liderlerine terörist muamelesi yapıldığı hemen ileri sürülüverir:

Bunlarla, güya kuyruğu dik tutma çabası sergilenmiştir sergilenmesine ama bununla asıl sergilenen dikleşmiş kuyruktan sonraki görüntünün kendisidir. Bu da tamı tamına “Paralel Yapı’nın Haşhaşilik olarak formu” demektir ki, vaki çelişkiyle birlikte bir iftirayı, karalamayı içermektedir.
Geç kaldın muhterem!
Son yazımda, “Telkininde art niyetli olanın teklifinden hayır gelmez” demiştim.

Daha bunun mürekkebi kurumadan, “besleme durumundan Paralel” elemanlardan biri, destek verdiği örgütün “çözüm süreci”ni engellemek için elinden gelebilen her numarayı çektiğini, her sözü söylediğini, her kumpasa el açtığını, her olumsuzluğa çanak tuttuğunu ve kendisinin de 17 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasından bu yana, art niyetli telkinleri nedeniyle geçersiz teklifler üreten bir surete mahkum olduğunu unutmuş olarak şimdi “çözüm süreci”ne önem yükleyip, bölgenin tümünü kapsayan muhtemel yönetim modelleri üzerine düşünmenin, tartışmanın gereğinden söz edivermiş son yazısında.

Onun bu yaptığına, ticari deyimle “karşılıksız çek yazmak” dendiğini biliyorum da ahlaken ne dendiğini ya da denilebileceğini henüz bilmiyorum.
Düne kadar “Türkiye öldü, yitti, bitti, iç savaşa ramak kaldı ama zalim yöneticiler bunu görmekten aciz, NTY’de makale yazıp, ‘Ey anavatan Amerika!” diye haykırarak imdat istemeliyiz” telkinlerinde bulunacaksın, sonra kalkıp güçlü devletin antika entelektüeli edasıyla “bölge üzerinde model tartışması” teklifinde bulunacaksın.

E yani, e pes doğrusu! Pes!

twitter.com/OmerLekesiz

#kuyruğu dik tutmak
#şemseddin sami
#paralel yapı
#cumhurbaşkanı erdoğan
#deaş
9 yıl önce
Kuyruğu dik tutmak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’