|
Lacan adında biri
Modernizmin dinsizlikle malul oluşunun aksine, modern zamanlardaki iyi felsefecilerin ve bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu dindardır.

Tanrı'nın varlığına ve birliğine inanır, dinin gerekli olduğunu bilirler ancak küçük harfle yazılan dinde sabit kalarak, sahih (İslam) ya da muharref (Musevilik, İsevilik) şeriatlardan her hangi birinin kaydı altına girmemeyi tercih ederler.

Bu tip bir dindarlığın makul olup olmadığını tartışmayı ilahiyatçılara havale ederek, biz (siviller) şu Hadis'le ulaştığımız genişlikte soluklanmayı seçebiliriz: “İnsanlar La İlahe İllallah deyinceye kadar.... cihatla emrolundum.”

İbn Arabi, bu Hadis'i Fütûhât-ı Mekkiyye'sinde her zikredişinde Hz. Peygamber'in (sav) sözünü “La İlahe İllallah” ibaresiyle sınırlandırdığını, “Muhammedün Rasulullah” demediğini belirtme gereği duyar.

Bizim bunu bir ruhsat olarak değilse de biraz önce söylediğim gibi “genişlik” olarak alışımız ve yararlanışımız '80'li yıllara denk düşer.

E. F. Schumacher (Küçük Güzeldir), Alexis Carrel (İnsan Bu Meçhul), Alfred Adler (İnsanı Tanıma Sanatı), Fritjof Capra (Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası), Alvin Toffler (Şok), Carl Gustav Jung (Dört Arketip) ve Ivan Illich (Şenlikli Toplum, Okulsuz Toplum) bu din-soylu isimlerden bazılarıdır.

Bir de Jacques Lacan (1901-1981) var ama o bizim hayatımıza iki nedenle geç girmiştir.

Birincisi, “imge-simge-gerçeklik” üçlüsü içinde duran ve düşünen herkes gibi onun da dili çok ağırdır.

İkincisi, kitaplarının telifi sol bir yayınevi tarafından erkenden kapatıldığı ve çevrilmesinde (sanki bilinçli olarak) gevşek davranıldığı için Türkçe'ye aktarılması gecik(tiril)miştir. Neyse ki, kimi yayınevleri “konferanstır, derstir, söyleşidir” diyerek ucundan kıyısından kimi kayıtlarını kitaplaştırmaya başladılar da 'Lacan'sızlık sorunu şimdilerde kısmen aşıldı.

Nitekim Lacan'dan söz etmeme neden olan da bu türden kitap. Adı “Dinin Zaferi” (Türkçesi: Deniz Kurt, Altıkırkbeş Yayınları, İst., 2015); Lacan'ın iki makale haline getirilmiş, iki söyleşi ve bir röportajından oluşuyor. Kitaptaki başlıklar yayına hazırlayan kişi tarafından seçilince, kitabın “din” tanımlı adı da yerli yayıncı tarafından havada kapılmış olmalı, çünkü din, ne şekilde kullanılırsa kullanılsın günümüzde iyi para ediyor!

Lacan, tıp eğitimi almış bir psikoanaliz kuramcısı olsa da onu bir psikanalist olarak nitelemek oldukça zor. Çünkü, Jung'da olduğu gibi önce tıpla, sonra psikanalizle uğraşırken onun da yolu (elbette bakış, yorum ve bulgu farkıyla) dinlere, antropolojiye, nihayetinde felsefeye bağlanmış ve yine Jung gibi, o da Freud'u esas sorun edinmiş.

Lacan'ın en neşeli tarafı psikanalistlikle, felsefecilikle dalga geçebilmesi ve bunlarla tanımlanmayı elinin tersiyle itmesidir. İbn Arabi gibi, mümin ve ciddiyetle çalışan bir insan olarak kendisine biçilen mesleki role önce “evet” ve yanlış sınırlandırıldığını farkederek ardından “hayır” diyebilen kendinden daima emin bir duruşa sahiptir.

Adını zikrettiğim kitabında, onunla söyleşen kişi “psikanalistliği savunulacak tarafı olmayan bir iş” olarak nitelediğini hatırlattığında şunları söylüyor:

“Analistlik konusunda sözüne güvenebileceğimiz biri olan Freud demişti aynısını. Freud başka işleri de bu başlık altına toplamıştı. Bunlardan biri de yöneticilikti. Bu da zaten herkesin rağbet ettiği işlerin savunulacak yanı olmadığını gösterir, zira yöneticilik için aday sıkıntısı yaşandığı görülmemiştir. Aynısı psikanaliz için de geçerlidir. Talipten bol bir şey yoktur.

Freud, analistlik ve yöneticiliğe eğitimciliği de eklemiştir. Eğitimcilik alanında aday sayısı iyice fazladır. Avantajlı bir iş olarak nam salmıştır. Demek istediğim aday sayısının çokluğundan başka onay mührü basılıp eğitme yetkisi verilenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar yüksektir. Bu demek değildir ki, yetki verilenlerin eğitimcilik hakkında en ufak bir fikri var.

(İ)şin doğrusu insanı eğitmek gereksizdir. Tüm eğitimini kendisi edinir. Öyle ya da böyle eğitir kendisini. Elbet bir şey öğrenmek zorunda kalacak ve bunun için dirsek çürütecektir. Eğitimciler, bu konuda yardımcı olabileceklerine inanan kişilerdir. Hatta insanın insan sayılabilmesi için belli minimum bir donanıma sahip olmasının şart olduğunu düşünür ve bunun eğitimle sağlanabileceğine inanırlar. Tamamen hatalı sayılmazlar. Gerçekten de insanların birbirlerine tahammül edebilmesi için eğitim şart.”

Terör devleti İsrail'e özel muhabbeti nedeniyle Agamben'den fırça yiyen Badiou, “21. yüzyıl şimdiden 'Lacan'cıdır” demiş. Onun bu sözü yabana atılmamalı ama gazına da gelinmemelidir bence.

Lacan, onunla doğru didişebilecekler tarafından okunmalıdır.

twitter.com/OmerLekesiz
#modernizm
#terörizm
#Badiou
#Alexis Carrel
9 yıl önce
Lacan adında biri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset