|
Mümtaz hezeyancı

Der ki, Sünbülzâde Vehbî Efendi “Yok iken tilki gibi hile-güzâr / Yine postu soyulur âhir-kâr” (Yokken tilki gibi hilebaz / Yine postu soyulur sonunda).

Faşistliğinde itibar görmeyip, liberalliğinde yüz bulamayıp, AK Parti yağcılığında kar tutamayıp ancak Paralel Yapı'ya en şedit Haşhaşiden bile daha takiyeci olarak eklenmekle layığı olduğu tencereye kapak olabilmiş biri, Sünbülzâde Vehbî Efendi’nin bu beytine muhatap olarak, post kokusuyla mümtaz hezeyanlar üretmeye bir başladı pir başladı.

Dönmelerin bağnaz ve dolayısıyla yeni inançlarını savunmada dizginsiz, yeni sahiplerini parlatmada frensiz oldukları bilinir. Mümtaz hezeyancı bunları da aşıp hayaller alemine demir atmış olarak onun yeni inancına ve yeni sahiplerine (her hal ve şartta madara oldukları ve olmaya devam ettikleri için) bıyık altından gülenleri kendi hevasınca itham ediyor, yargılıyor ve haklarında “kırk katır mı, kırk satır mı?” falları çekiyor.

Gerçi, “cek, cak”lı bir söylemle hezeyanlarını belirsiz “üç vakte” bağlayan, ilki daha yazdığı anda fos çıkınca bir yenisini, o da fos çıkınca bir diğerini yumurtlayan bu mümtaz hezeyancı, daha önceden de farklı hezeyanlarıyla biliniyordu.

Örneğin 2012 Temmuz’unda, kendisi gibi besleme durumundan paralel eski bir İslamcıyla birlikte, sonucu “uzaktaki kara çukurun cilalanmasına” çıkan bir “islamcılık öldü, ölmedi tartışması başlatmış, bu esnada da “İslamcılık öldü” demekle yetinmeyip, “selası okundu, teneşire kondu, cenazesi kılındı” kabilinden deli çığlıklarıyla takviyeli hezeyanlarını günlerce sürdürmüştü.

Mümtaz hezeyancı şimdi de, bir zamanlar tabasbusun dibini bularak yere göğe sığdıramadığı AK Parti’ye ve yöneticilerine karşı hezeyan üstüne hezeyan kusuyor. Masasına oturup yöneticileri Malezya’ya sürüyor, olmuyor kurgulanmış bir fitne için başlangıç ve zafer tarihi yumurtluyor, olmuyor Cumhurbaşkanı'nı azlediyor, olmuyor devri sabık müjdesi veriyor.

Elbette, bu hezeyanlarında Paralel Yapı’nın meşhur kulak hırsızlığından, tapeciliğinden, alüfte takipçiliğinden, müfteriliğinden ve hainliğinden doğal olarak beslendiği var sayılabilir. Ancak mümtaz hezeyancının bugüne kadar ortaya koyduğu mesnetsiz, karşılıksız, içi boş hezeyanlarından ilk anlaşılan odur ki, iş aslında onun “kına yakma” tutkusundan ibarettir. Kısaca çok şey istemiyor mümtaz hezeyancı, en nihayetinde kına yakacağı bir olumsuzluk, kötülük, şer tahakkuk etsin istiyor. Bu uğurda umutlanarak kustuğu her hezeyan doğası gereği akim kalınca, kınayı neresine yakacaksa orasına baka baka meyus olup, bir yenisi için tekrar bilenerek umudunu oraya bağlıyor.

Gidişatına göre intihar etmekten başka hiçbir istikameti, tercihi olmayan bu mümtaz hezeyancı, bağlısı olduğu Paralel Yapı'daki diğer elemanların ruh halini de temsil tahtında tipik bir yalnızlığın, kimsesizliğin ve çözümsüzlüğün fotoğrafını veriyor. Öyle bir fotoğraf ki bu, ondan, kendi bireysel huzursuzluğunun yanısıra ülkenin mutlaka zarar görmesi, iç savaş çıkması, halkın perişan olması, muarızlarının darağaçlarında sallandırılması gibi saplantılar yansıyor.

Bunların her biri mümtaz hezeyancı için basit bir kına yakma tutkusundan ibaret olsa da bu aynı zamanda onun Paralel Yapı'nın geçmişte ve halen ürettiği şerleri unutturma, gözardı etme kaygısını da eleveriyor. Bu nedenle hezeyanlarını güncel durumlar üzerine kuruyor. Örneğin seçim yaklaşıyorsa “kaybedecekler”, döviz kurlarında Türk Lirası aleyhine bir hareket varsa “batacaklar”, eğitim-öğretimde bir olumsuzluk varsa “beceremeyecekler” diye sevinç çığlıkları atıyor.

Çığlıklarıyla da güya Paralel Yapı'nın 17-25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasını, tapeli tecavüzlerini, mahremiyetlere tasallutunu, memleket sırlarını başka ülkelere satmasını, şerlilerle ortaklıkları tescil edilmiş yapılarla ittihadını, yıllarca dine hizmet adına milletten söğüşlenmiş paraların kimlere, nasıl bir kirli ittifak niyetiyle peşkeş çekildiğini... unutturmaya çalışıyor.

Bu çabasını sergilerken, kurguladığı kötülüklerin tahakkuk etmemesi nedeniyle kına yakma arzusu da gerçekleşmediği için hadsizleşiyor, terbiyesizleşiyor; bozulmuş akli dengesiyle Paralel Yapı ve bu yapının kendisi gibi meczuplaşmış lideri dışında herkese küfretmeye başlıyor. Bir sokak züppesinin bile sarfetmekten ar edeceği kelimeleri halkın yönetici olarak seçtiği insanlara karşı sarfediyor. Sonra da bir tilkinin kurnazlığına tutunarak, hem tekme atıp hem bağıran kof kabadayı tripleriyle "basın özgürlüğü yok, despotik bir ortamda yaşıyoruz, baskı altında konuşamıyoruz” diye sızlanıyor.

Bence mümtaz hezeyancı, tilki tabiatıyla hak ettiğinin de tilkinin akibeti olacağını çok iyi biliyor. Bu sabitlikte hiç değilse kurguladığı onca musibetten bir musibetin olsun tahakkuk etmesini ve dolayısıyla gönlünce kına yakan biri olarak postu teslim edenlerden olmayı arzuluyor.

Bu mümkün olmadığına ve olmayacağına göre yakın durduğu tek gerçek hal, intihar gibi görünüyor. Kendisini iyi izleyiniz, mümtaz hezeyancı intihar ederken de ardında Cumhurbaşkanı'nı bunun sebebi olarak gösteren bir not bırakmaktan geri durmayacaktır.

Çünkü yaşarken ”nemimekar” olan, ölünce de daha bir süre böyle anılmayı ister.

twitter.com/OmerLekesiz
#Haşhaşiler
#Paralel Yapı
#17-25 Aralık
٪d سنوات قبل
Mümtaz hezeyancı
Bağlılığın ya da kopuşun simgesi olarak isimler...
15 Temmuz gecesi sela ve ezan fikri kimindi
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri
Kolonyalizm, oryantalizm ve Avrupa’nın taşralaştırılması
Ne olacak bu anne babaların hali?