|
Paralel yayıncılığın halleri
Paralel yayınevlerinden birinin editörü, bizim camiadan bir yazarı telefonla arayarak, “kitaplarınızı yayınlamaya karar verdik, bize uğrayın, detayları konuşalım” diyor.

Emr-i vaki karşısında şaşkına dönen yazar “bu tek yanlı kararınıza ve emrinize hemen uyacağımı, kitaplarımın yayın hakkını size vereceğimi nereden çıkardınız? Ben böyle bir şey düşünmüyorum” dediğinde ise editör fırçayı basıyor:

“Biz ki, sizi beğenme takdiri göstermişiz, siz ise nazlanıyorsunuz; kapısında yüzlerce yazarın beklediği bir yayıneviyiz; ileride pişman olmamak için siz biraz düşünün, tekrar konuşalım.”

17/25 Aralık darbesinden hemen önce gerçekleşen bu olay, Haşhaşi yayınevlerinin şımarıklığını göstermeye yetse de Paralel yayıncılığın derin ilişkilerini göstermeye yetmez.

Paralel yayıncılığın ilk ayağı sol, sağ, liberal vs. değil sadece Müslüman yayınevlerinin kitaplarını değerlendirmeye mahsus fetva kurulunu da içeren yayınevi imamlığının oluşturulmasıyla başlamıştır.

Değerlendirme dediğim, bu gerçekte hangi yayınevlerinin önlerinin kesileceğine dair ilk kararın oluşturmasından ibarettir. Kuruldan bu yönde gerekli kararı alan imam, güç dengelerini, Paralel yapının ilgili yayınevinden beslenme ihtimalini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın isimlendirmesiyle Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) içine çekilip çekilemeyeceğini vs. gözeterek onun önünü açma ya da kapatma emrini verir.

Emri önemli ve güçlü kılan ise zincir kitap satış mağazalarıdır. Zaten ilk müracaat da buraya yapılır. Çünkü fetva kurulu ile imam bu yapının karanlığında konuşlandırılmıştır ve bu ikiliden gelen cevap “kitaplarınızı satmaya karar verdik” ya da “yazarlarınız Allah yerine Tanrı diye yazdıkları için kitaplarınızı satamayacağız” şekline büründürülerek ilgilisine iletilir.

Şimdilerde şubelerinin büyük bir bölümünü kapatmak zorunda kalan ve “malum medya”nın kitap dağıtım şirketine (satılacağı değil) devredileceği konuşulan bu mağazalar zinciri, aynı zamanda deneme aşamasındaki yayınevlerinin de sınav mahallidir.

Şöyle ki, zincir mağaza zikredilen sürece bağlı olarak bir yayınevinden bir miktar kitabı alır, dağıtır. Belli bir zaman sonra kitap bedelinin bir kısmını öder. Sonra eski kitaptan biraz daha, yeni kitaptan da bir miktar alarak hesabı kabartır ama hesap mutabakatı için masaya oturmaya hiç yanaşmaz.

Eğer o yayınevi mutabakat yapmada ısrar ederse, ilk sınavdan çakmış demektir; bunda inat ederse içerideki bakiyenin kurban ve burs katkısı olarak sıfırlandığı gerçeğine toslayarak şu iki sonuçtan birini seçmek zorunda kalır:

1-Kurban ve burs katkısı olarak el konulan bedelin şanına yakışmadığını, daha fazlasının alınması gerektiğini rica ederek yeni sınavı geçecek ve Paralel yapı içinde “yürü ya kulum” olacaktır ya da

2-Hizmet kastıyla iç edilen parayı sineye çekerek, üstüne bir bardak su içip, orayı terkederken en okkalı tarafından hayır duaları mırıldanmak yüzünden kapıyı dışarıdan kapatmayı ihmal etmeyecektir.

Hizmet için söz konusu vergilendirilmiş katkı, Paralel yayıncılığın kısa vadede ortaya çıkardığı somut sonuçlardan biridir.

Bir de uzun vadede yazarları hizaya getirmek ve dolayısıyla kültür, sanat ve edebiyat piyasasını denetim altına almak gibi önemli ama ilk bakışta hemen farkedilmeyen bir sonuç daha vardır.

Paralel yayıncılık yazarı iki yolla hizaya getirir:

1-Çok satma vaadiyle istediği içerikte metinleri ürettirerek, misyonerliği ve sığlaşmayı onun için sevimli hale getirir.

2-Kendi başına yani özgür iradesi ve sanatçılık kabiliyetiyle ürettiği metinleri, “çocuklara, gençlere, kadınlara okutturduk çok ağır buldular” şeklindeki profesyonel baskı içinde eneyerek, yazarlık onurunu çoluk çocuğun zevkine peşkeş çekmek suretiyle kırıverir.

Bu sonuç üzerindense belirttiğimiz ortamı belirler:

Paralel yayıncılık (ve elbette onun omurgasını oluşturan Haşhaşilik) düşünce üretiminden hiç hazzetmez. “Uzaktaki kara çukur” seviyesiz şiirle, nesirle, vaazla, telkinle düşünülmesi gerekeni düşündürdüğünden daha onun üstüne birilerinin düşünme yönünde çaba göstermesi büyük bir edepsizlik olarak görülür.

Böylece süreç, aynı tipten sırıtık mübareklerin Cin Ali'nin Maceraları'nı en nitelikli eser saydıkları ve yaygınlaştırdıkları (her aşaması denetlenebilir) bir istikamete evrilir.

Paralel yayıncılığın mağaza zincirindeki naklettiğimiz işleyişi güçlendiren arka bahçe operasyonlarında bir taşla çok kuş vurma planları da bu bahiste ayrıca önemlidir.

Basılan her kitabın ilk on bin adedinin FETÖ'ne bağlı okullarda ve yurtlarda anında tüketilebilmesiyle, Paralel yayıcılığın çalışma tarzına karşı ürkek davranan yazarlar iştahlandırıldığı gibi, buralardaki genç zihinlerin sığ kitapların okutulması eşliğinde seviyesizlik seviyesine hapsedilmesi de İsrail'e bu yönde verilmiş bir söz borcunun yerine getirilmesini hızlandırır.

Anlattıklarımız, Paralel yayıncılığın derin ilişkilerinin küçük bir bölümüdür; ayrıca konunun, bugünlerde HDP'li belediyelerin sıkça ziyaret edilme nedenlerini aydınlatabilecek yönleri bulunmaktadır.

Bunları da yeri geldikçe anlatırız inşallah.

twitter.com/OmerLekesiz
#Fetullahçı Terör Örgütü
#paralel yapı
#haşhaşilik
9 yıl önce
Paralel yayıncılığın halleri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset