|
Paralelcilerin güçlülük vehimleri

Bir Ezop masalıdır: Aç sansar, bula bula girecek yer diye bir demirci dükkanını bulur. Orada gördüğü bir törpüyü yiyecek sanıp başlar yalamaya. Törpünün dişleri sansarın dilini perişan edip, kan içinde bırakır. Sansar hiç aldırmaz:’Bak hele, der, koca demirin kanını ne güzel akıtıyorum.’

Paralel Yapı’nın kendisini dışa vurması bu masaldakiyle eşleşen güçlülük vehimlerinin ortaya konulmasıyla birlikte başlamıştır.

Siyasi kalkışmaları ve darbe girişimleri öncesinde onlarca ülkede şube açmakla, o ülkelerde yüzlerce Haşhaşi gladyonun kampları hükmündeki okul ve yurtlara sahip olma şişinmesiyle, Vatikan ilişkisinde olduğu gibi Türkiye Müslümanları adına konuşma yetkisinin sadece kendilerinde bulunduğu kanaatini doğurmaya çalışmakla hemen herkesi psikolojik planda kendi güçlülükleri konusunda etkilemeye ve dolayısıyla kendilerine boyun bükülmesini telkin etmeye yöneldiler.

9 Şubat’taki kalkışma piskoloji merkezli güçlülük gösterisinin belgelenmesi mahiyetindeydi ki, bu yolla ‘kimliğiniz, makamınız umurumuzda değildir; bizim taleplerimize uygun davranmazsanız ameliyat masasında da olsanız size sorgulama tebligatı gönderecek güçteyiz’ mesajını iletiyorlardı.

Dershane kalkışmasında zamane yazarlarının tehditleriyle somutlaşan güçlülük gösterilerinde ise, Paralel Yapı olarak kendilerinin dostluğunu kaybedenlerin her şeylerini kaybetmiş olacağını söyleyerek etki alanlarının genişliğini, emniyet, yargı, medya, yayıncılık, ekonomi ve bürokrasideki varlıklarının ne kadar sağlam olduğunu ihsas ettiriyorlardı.

Paralel Yapı’nın Gezi olaylarındaki güçlülük gösterisi ise bir savaş ilanı tarzındaydı. Ülkedeki muhalif unsurları yönetecek bir maharete sahip olduklarını söylemekle kalmıyor ulusalcı, solcu eşkıyayla birlikte illegal örgütleri meydanlara, sokaklara sürerek, kendileri hiç bir risk almadan ülkeyi çeşitli risklere muhatap edebileceklerini ilan ediyorlardı.

17-24 Aralık darbe girişiminde ise artık tümüyle hoşgörü, diyalog, nezaket ve ahlak dilini terkedip, kendi taraftarlarına ‘yıkılmadık ayaktayız; cevşenini kap da bedduaya gel’ talimatları yağdırırken, diğer yandan devlet-millet görgüsüyle zerre kadar bağdaşmayan bir küfürbazlık, hadsizlik içinde yöneticilere hakaret yağdırarak, önlerine gelen yazar ve gazetecilere dava açmak suretiyle kendi dışlarındaki medyayı kıskaca almaya çalışarak güçlülük vehimlerinden şirretliğe yöneldiler.

İşin aslı şuydu ki, Paralel Yapı’nın asıl samimiyetsizliği daha başlangıçta kendi güçlülük vehimlerinde bir Müslüman hassasiyetiyle davranmayışında belirginleşiyordu.

Çünkü bir Müslüman dünyevi gücü kendisine verilmiş bir nimet olarak değerlendirip, ondan doğan imkanları da bir emanet özeniyle kullanır; Kelime-i Tevhid’le yani Müslüman oluşla başlayan hayatın mezarla noktalanışına kadar ‘Lâ havle velâ kuvvet illâ billah’ hükmünün içinde durur.

Bu manada güç, güçsüzleri korumak, mazlumlara, yoksullara hizmet etmek için verilmiş bir imkandır. Bu imkanın herkesi baskı altına almak, kendi hizmetine koşturmak şeklinde kullanılması ise kullananın sadece hayat tarzını değil akidesini de değiştirmeye başlar.

Dolayısıyla Paralel Yapı’nın güçlülük vehimleri daha başlangıcında güçsüzlüğün kendisi olarak ortaya çıkmış ve son operasyonla tescillenen ittifak ve ittihat fotoğrafları da bunun en somut tanığı olmuştur.

‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ deyişindeki fenomenolojik ima ile bakacak olursak Paralel Yapı’nın bugünkü arkadaşları, dostları dışta ABD, AB, İngiltere, Almanya ve İsrail’dir. İçte ise milletin değerlerine ve iradesine düşman oldukları tescillenmiş olan kişi ve kurumların tamamıdır.

Yerli ve yabancı tarihi kayıtlar ise bize şunu göstermektedir: Bu topraklarda kim hangi yabancı ülke tarafından kullanılmışsa, kim milletin düşmanlarıyla ittifaka girişmişse onlar işlevlerini tamamladıktan sonra kullanılmış kağıt bir peçete gibi çöpe fırlatılmışlardır.

Paralel Yapı güçlülük vehimlerinin yanlış olduğunu fark edip, masaldaki sansar gibi davranmaktan vaz geçer mi, doğrusu bundan emin değilim ancak eğer içlerinde iman sahibi bir kaç kişi kalmışsa onlara mahsus olarak yukarıda zikrettiğim kaideyi ‘ola ki, düşünürler’ umuduyla tekrar hatırlatmak isterim:

Güç, kuvvet ve galibiyet sadece ve sadece Allah’a aittir.

twitter.com/OmerLekesiz
#Ezop
#Paralel Yapı
#Vatikan
9 yıl önce
Paralelcilerin güçlülük vehimleri
Bir Yılda Birden Fazla Sürekli Görev Yolluğu Alınabilir mi?
Beyaz Şiddet
Tayyip Erdoğan neden başkanlık sistemini istiyor?
Kur’an’ı anlamak
Kara dinlilerle milletin savaşı