|
Paralelin son umudu HDP mi?
Paralel Yapı, kendi esas planlarına ek olarak son iki yıldır üretmek istediği Kürt tanımlı terör ve tedhişin, Öcalan ve Barzani'nin Çözüm Süreci'ne olan güvenlerini de ifade eden olumlu politikalarıyla önlenmesi üzerine ve nihayetinde bu yolla Türkiye'nin bütünlüğüne ve istikrarına zarar veremeyeceğini, iktidar değişimini sağlayamayacağını anlayınca, bu kez seçim merkezli yeni bir çalışma başlatmış gibi görünüyor.

Paralel medyadaki kimi kalemşörlerin, MHP'nin SP ve BBP ile seçim işbirliği yapması halinde oylarını büyük oranda artıracağı öngörüsünü de içerecek şekilde, HDP'ye yeni seçimde başarı taktikleri vererek ona istikamet kazandırma gayretleri bu kanaatimizi güçlendiriyor.

O yazılarda öncelikle HDP'nin politik varlığı, AK Parti için tehdit olarak nitelenip, PKK'nin konumuyla birleştirilerek, “biz sizin tehdit gücünüze inanıyoruz” dendikten sonra, HDP'nin (dolayısıyla PKK'nin) de buna inanması telkin ediliyor.

Ali Bulaç'ın bu bağlamdaki bir yazısında kullandığı şu cümleler oldukça dikkat çekici:

“Kaderin tecellisine bakın ki, 7 Haziran seçimlerinin anahtar partisi HDP oluyor. Araştırmalar neredeyse kesine yakın verilerle HDP'nin barajı aşması durumunda AK Parti'nin değil anayasayı değiştirecek, hükümeti dahi kuracak bir sonuç alamayacağını gösteriyor.”

Sorulduğunda, “Allah'tan başka kimsenin gaybı bilemeyeceğini” söyleyebilecek olan Bulaç, “Kaderin tecellisine bakın ki… oluyor” diyerek iki ay sonra ihtimal bile değil, mevcut verilere göre ancak ihtimalin ihtimali olabilecek bir şeyi şimdiki zaman içinde el-an oldurarak, HDP'yi de peşinen anahtar parti konumuna oturtuyor.

Ardından kimin ne zaman yaptığı, somut sonuçlarının ne olduğu bilinmeyen, yani adı, zamanı, yapanı, içeriği meşkuk olan “araştırmalar”a yaslanarak, AK Parti'yi hükümeti kurma ihtimalinden bile mahrum ediveriyor.

Bulaç'ın edebiyat özürlü olduğu bilinen bir husustur. Şu iki cümlesiyle de zeki olmakla birlikte akıllı olmamaktan kaynaklanan mantık özürlü oluşu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a duyduğu kin nedeniyle mütevekkil dilden, laikçi-fütüristik dile yuvarlanışı bütün somutluğuyla ortaya çıkıyor.

Adeta, CHP karşıtı eski inançlarının bilinçaltında ani hareketlenmesiyle, yeni çalışmasında destek vermek istediği Paralel Yapı'nın CHP ile ilgili malum ittihadını ve hep yeni bir seçime ertelenen Erdoğan'ı devirme umutlarını boşa çıkarmış oluyor. Böylece Mahalli seçimlerle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ellerinde cevşenlerle yalamadık eşik bırakmayan Haşhaşi ablaların, ağabeylerin üstün ve ulvi(!) gayretlerini de yoksaymış bulunuyor.

Gerçi Bulaç da haklı. Seçim vaadi olarak “derenin taşıyla, bayırın kuşunu” notere tasdik ettiren Kılıçdaroğlu'nun ellerine teslim edilmiş bir partiden hayır gelmeyeceğini herkes gibi o da biliyor. Ancak bu bilmesi, Paralel yapı'nın bildirmek istemediğini bildirmek şeklinde somutlaşınca işler karışıyor.

Öte yandan HDP'nin, terörle ilişkisini kesme güvencesiyle Türkiye partisi olması durumunda, her şeyden önce sistemi yanlış kuran ve yanlış işleten bir parti olarak CHP'nin uzatmalı ana muhalefet partisi rolünün de sona erebileceği, dolayısıyla onun yerine oturması muhtemel olan HDP ile Türkiye siyasetinde AK Parti'nin hazırladığı süreçte yeni bir devrimin daha gerçekleşebileceği eli kalemli akıl sahiplerince müetaddit defa yazıldığı halde, Bulaç bunların tümünden habersiz olarak aynı değil benzer yaklaşımlarla, orjinal bir keşifte bulunmuşçasına HDP'nin gaz vericisi rolüne soyunduğunu da fark edemiyor.

Söz konusu yazısında, Ak Parti için tehdit olan HDP'nin barajı aşması halinde AK Parti ile müştereken yaşanacak muhtemel güzelliği, barajı aşmaması halinde ise ortaya çıkacak mümkün kötülüğü tarafların bakışıyla özetleyen Bulaç, HDP'ye “iyi dizayn edilmiş vitrin” önerisini, daha önce AK Parti'yi kötülemek üzere kullandığı malum hususlarla birleştirerek şöyle tamamlıyor:

“Din'i istismarcıların elinden kurtarmanın yolu dürüst, kaynaklara hakim, çoğulcu, hukuk devletine inanan, rüşvet ve yolsuzluğa zerre miktarı prim vermeyen ve olaylara genel Ortadoğu-bölgesel entegrasyon perspektifinden bakabilen siyasetçilerin görev almasına bağlıdır.”

Bulaç, “Din istismarcıları” derken belli ki, kendi köşedaşlarına bakmıyor. Ümmetin nefretini kazananların “bizden kim usanası” teraneleriyle onun yan köşesinden nanik yaptıklarını görmüyor ya da görmek istemiyor.

Öte yandan, HDP'nin barajı aşamaması, öncelikle onun Türkiye partisi olmadığını gösterir ki, bu da yöneticilerinin bundan doğru dersi çıkarmaları umudunu beraberinde getirir. HDP'nin politik varlığını bu manada AK Parti'ye karşı bir tehdit olarak görmek ve dolayısıyla onu seçim sonrasında ülke için “kırk katır mı, kırk satır mı” şartının tarafı olarak göstermek ancak CHP'den yana umutları tükenmiş Paralel Yapının yeni kaos ve dolayısıyla Ak Parti iktidarına bu yolla son verme arayışına yorulabilir.

Bulaç'ın Paralel Yapıya bu yöndeki desteği ise yukarıda belirttiğim şekliyle mantıksız, acemice, laikçi-fütüristik bir destektir.

Allah'ın yardımını ve geleceği sadece O'nun bileceğini unutan bir zihnin desteği, kime yönelirse yönelsin fayda sağlamaz, ancak kendisine zarar verebilir.

twitter.com/OmerLekesiz
#OmerLekesiz
#köşe yazısı
#ak parti
9 yıl önce
Paralelin son umudu HDP mi?
Gerçekçi tercih!
Elalem korkusu!
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri
140 + 140!
Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyeli