|
Sözlerine zil takanlar

Paralel yapılanmanın omurgasını oluşturan Haşhaşilerle ilgili yorumlarda çoğunlukla “cemaat” tanımından hareketle “iktidar-cemaat” ilişkilerinde bir kırılmanın yaşandığından söz edilerek, bu kırılmanın tam zamanına ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülüyor.

Gezi dahil gerçekleşen eşkıya kalkışmalarının ve darbe teşebbüslerinin tümü üzerinden bakıldığında “iktidar-cemaat” özelinde bir kırılmadan elbette söz edilebilir ancak bundan daha önemli bir kırılma var ki, bunun üzerinde fazla durulmuyor.

Bu kırılma “cemaat”in tanımında, yapısında, ilişkilerinde ve psikolojisinde meydana gelen kırılmadır.

Öncelikle, Risale-i Nur talebelerinin Said Nursi’den devraldıkları misyonu aslına uygun bir şekilde sürdürme yolunda “cemaat” tanımına da tenezzül etmeyen bir tutuma sahip olmaları, “cemaat / camia” tanımında ısrar edenlerin niyetlerindeki olumsuzluğu deşifre eden bir işlev yüklenmiştir.

“Cemaat / camia” tanımında ısrar ederek, hizmet vb. isimlendirmeler altında faaliyet yürütenlerin maddi iş ve ilişkilerinin boyutu ile uluslararası bağlantıları ortaya çıkınca da söz konusu tanım kendiliğinden boşa düşmüştür.

Bu boşa düşmenin ilk verisi ise kamuflajını kaybetme psikolojisiyle “eskisini yitiren, yenisini üretemeyen” ilgili topluluğun teveşvüşe uğramasıdır.

Kendilerini cemaat zırhı içinde “çiçek çocuklar; siyaset dışında duran hizmet, gönül erleri” olarak takdim edenler, bu zırhı yitirdikleri anda siyasileşmekle kalmadılar, her biri birer siyasi tecavüzcüye dönüşüverdiler. Bu durum doğal olarak tüm hallerine yansıdığı için kendileriyle ilgili hadiselerde tutarsızlığı satın alarak, cevşeni nerede okuyacaklarını, sol yumruklarını nerede havaya kaldıracaklarını, kime ne adına beddua edeceklerini ya da dostluk gösterisinde bulunacaklarını şaşırdılar.

Öte yandan medyadaki bu-kalem-unları da sözlerine zil takmaya başladılar. Savunma kabul etmeyecek hallerini ille de savunmak zorunluluğuyla söze başladıkları yerde saçmalığa düştüklerini farkederek dini örneklere, olaylara yaslanmaya kalkıştılar. Lakap takmayı, küfretmeyi, alaycılığı marifet bilerek sözlerini bunlarla süslemeye şartlandılar.

Bu arada ilişkilerinin istikameti de değişti. BBC, CNN, NYT ve içerideki “malum medya”yı dost edindiler.

Bu noktadan itibaren artık sadece siyasileşmiş bir muhalif gruptan değil, ülkesi ve milleti için açık bir tehlike oluşturan bir topluluktan söz edilebilirdi ki, asıl kırılma dediğimiz, Haşhaşi varlık dediğimiz şey de buydu.

Şimdi artık tamamen sözlerine zil takarak konuşan bir güruh var karşımızda.

Eşkıya tarzı kalkışmalarına, darbeciliklerine, maddi birikimlerini başkalarına karşı bir tehdit vesilesine dönüştürmelerine “rıza” göstermeyenlere “adam değilmişsiniz” diyerek hakaret edenler...

Kafirleri dost edinerek Müslümanları kendilerine küstürüp, çevrelerinde selam verecek kimse kalmayınca “İslami hassasiyetler”den dem vurmaya başlayanlar...

Fitne üretenlerin, milletin huzuruna kastedenlerin kendileri olduklarını unutup “fitne ateşi”nden söz edenler...

Sabahtan akşama beddua ayinleri düzenleyip, sevgisizliği dillerine dolayanlar...

Şehitlere arkalarını dönüp, Tel Aviv’e gerdan kırarak, utanmadan, arlanmadan, nezahetten ve nezaketten nasipsiz bir halde hala davadan ve çilesinden bahsedenler...

İşte malum kırılmanın çatırtısı olarak şimdi bunlarla muhatabız.

Öyle alışmışlar ki kumpas kurmaya, tehdit etmeye, susturmaya, sindirmeye insanları... Bu hallerine karşı milletin haklı ve kararlı direncini görünce zaten bozulmuş olan muvazeneleriyle çıldırma nöbetleri geçiriyorlar ve bu nöbet anlarındaki düşüncelerini ziller niyetine sözlerine yazılarına takıyorlar.

Bir de onlar adına “saflığa yatanlar” var ki, halleri, yorumları izahtan varestedir.

7 Şubat olmadı, Gezi gerçekleşmedi, 17-25 seçim ayarlı darbe kalkışmasına yeltenilmedi, elleri cevşenli ablalara CHP için oy dilendirilmedi ama yine de birileri “bir yanardağ gibi lav püskürten kin ve husumetle hasım bütün varlığıyla–okulu, finans kuruluşu, medyası, ticareti, dünyanın ücra köşesindeki elemanıyla- imha edilmek isteniyor”muş!

Öyle mi?

Bunu söyleyene sormazlar mı “peki niye” diye?

“Kırılma” dedim, evet Haşhaşilerdeki kırılma... İzleyelim bakalım daha hangi suretlere, numaralara, tehditlere, maçoluklara, çılgınlıklara, edepsizliklere evrilecek...

Hep birlikte görelim.

twitter.com/OmerLekesiz
#Paralel yapı
#Haşhaşi
#Gezi
#Cemaat
#zil
9 yıl önce
Sözlerine zil takanlar
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…