İçerideki bir örnek böyleyken, dışarıda da ağız tadının olmayışını adeta garanti altına alan örnekler birbirini çoğaltmaktadır.
Yemen krizi malumdur. Osmanlı’dan bugüne Yemen’de yaşananlar yazılıp çizilirken, İran ve Suudi Arabistan destekli mezhep çatışmalarının Müslümanlarda neden olduğu acı ve zulüm de televizyon ekranlarında tablolaştırılmaktadır.
Daha İmam Humeyni yaşıyorken, Suriye zalimlerinin Müslümanları katletmesine arka çıkmakla devrimci devlet niteliğini kaybeden İran’ın, Zeydiler dahil, İslam coğrafyasındaki farklı inanışlara sahip Şiileri Fars Şiiliği'nde birleştirerek onları belli bölgelerdeki hakimiyetinin aracı olarak kullanmaya başlamasıyla ateşlenen mezhep çatışmaları, ABD ve İngiltere’nin devlet oyununda ellerini güçlendirirken aynı zamanda, adını kazıdığımızda altında British damgası çıkan Suudi Arabistan gibi bir kabile devletine güya Ehli Sünnet’in koruyucusu vasfını kazandırdı.
Gençliğimizde adını “Suudi Amerika” olarak telaffuz ettiğimiz Suudilerin, Mısır’daki darbede İhvan’ı nasıl sattığı, Balkanlar’da nasıl bir mezhepçilik gayretine düştüğü, el-Kaide ve IŞİD gibi örgütleri nasıl ürettiği ve beslediği bilinen bir durum olduğu gibi, Batı desteğiyle İslam’ı kutsaldan arındırılmış, maddileşmiş ve materyalistleşmiş bir dine dönüştürme gayreti güttüğü de bilinen bir durumdur.
Bunları dile getirmekse imani sorumluluk açısından çok risklidir. Çünkü, Mekke ve Medine’nin Suudi Amerika tarafından işgal edilmiş olduğu gerçeğine çarpmak, ferden ferda her Müslümanı cihada mecbur kılar. Böyle bir cihat ise kendini feda ederek sorumluluğunu yerine getirmekle sınırlı kalırken, ümmetin gücünü zayıflatmak bakımından da kabule şayan değildir.
Dolayısıyla, Suudi Arabistan eşittir Suudi Amerika şeklindeki bir kabul gerçek manada bir dilemmanın ifşa edilmesidir.
O halde Suudilerin, suni bir Arap paktıyla Yemen’e saldırmasını neye yoracağız? Şiiliği terörize ederek Orta Doğu’nun belli noktalarında hakimiyet kurmaya çalışan İran’ı durdurmaya yönelik bir girişim olarak mı, yoksa materyalistleşmiş bir dinin alanını genişletme gayreti olarak mı?
İşte ağız tadını kaçıracak bir husus daha.
Bu arada İran’ın geçmişteki kimi atakları karşısında “Türkiye’nin on yılda biriktirdiklerini, üç günde sildi süpürdü” yollu yorumlar yapanlar da “Mısır destekli Suudiler İran’la anlaşır, olan yine Türkiye’ye olur” demek için eli kulağa atmak üzeredir. Çünkü, bunlar için Müslümanın bir değeri yoktur, devlet oyununun bir değeri vardır.
İyisi mi ben bari daha fazla soru ve yorumla Pazar Pazar ağız tadınızı kaçırmayayım.
twitter.com/OmerLekesiz