|
Uç baba torik

Ali Bulaç''ın hem İslamcılar nezdinde bir öz-eleştiriye hem de mevcut siyasi ortamdaki eğrileri ve doğruları birlikte belirlemeye neden olabilecek vasıftaki yazıları, giderek fıkıhtan futbola kadar her konuda alim olduklarını sanan kimi köşe yazarlarınca ilginç noktalara doğru savrulmaya başlandı. Mübarekler sanki dingilinden fırlamış bir tekeri yakalamaya çalışan çocuklar gibi, düşünceyi dize, tarihi hizaya getirerek, tarikatı siyasetle, siyaseti sosyolojiyle harmanlayıp ilginç düşünsel iksirler üretmenin gayretine düştüler.

Örneğin aynı gazetenin iki yazarından biri Müceddidilik Hareketi''nin doğduğu günden beri İslamcılığın özünü belirleyen tarikatları, cemaatleri siyasi partilerle eşleştirerek bunları İslamcı olarak anılmaya layık görmezken, bir diğeri İslamcılığın politize edilerek tasavvuftan yalıtılması nedeniyle yozlaşmış siyasetin öne çıktığını söylüyor.

Gerçi Ali Bulaç''ın gayretine hayranım çünkü en azından konunun öz-eleştiri boyutunu öne çıkartarak sürdürüyor yazılarını. Bence de aslolan budur. Hariçten gazel okuyanlar gibi kim İslamcıdır, kim değildir diye papatya falına bakmaktansa artıları ve eksileriyle mevcut İslamcı telakkiyi ve İslamcılık planında ideal olanı belirlemek öncelikli ve önemlidir.

Öte yandan Yasin Aktay, Kazım Sağlam, Yusuf Kaplan, Lütfi Bergen, Murat Güzel, İlhami Güler ve Abdülaziz Tantik''in -hem mevcut hem de potansiyel katkılarıyla- tartışmayı hayırlı bir mecraya akıttıklarını / akıtabileceklerini de gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Konunun sosyolojik ve siyasi tarafı beni çok da ilgilendirmediği gibi sosyolojik İslamcılık, az irfanlı bol sarımsaklı İslamcılık gibi büyük tanımlara (yazarken kolay yazsam da) söylerken dilim bile dönmüyor zaten. Beni asıl İslamcılık esaslı uygulamalar ilgilendiriyor. Diğer bir söyleyişle metropol hayatının İslamizasyona etkisi, ütopyacılığın radikal eğilimleri beslemesi vb. hususlar, onlara hayatın değişkenliği, bizim faniliğimiz, Din''in Allah''ın korumasında oluşu gibi hakikatlerden baktığımda bana çok komik görünüyorlar.

Bu yüzden uygulamada karar kılıyorum. Uygulama derken Hz. Hüseyin''den bugüne değin yaşanmış ve halen yaşanmakta olanı kastediyorum.

Yakından bir örnek vereyim mi? İstiklal Mahkemeleri''nden, Kur''an dahil Arapça, Osmanlıca kitapların yakıldığı yıllardan, camiden çıkarken takkesini başında unutan Müslüman''ın kodesi boyladığı günlerden, seyyar köftecilerin bile dinci olarak fişlendiği demlerden bugünlere geldik. Şimdi taraf olanıyla olmayanıyla, yaşasın ya da ölsün diyeniyle demeyeniyle İslamcılığı tartışıyoruz.

Allah aşkına bu nasıl bir ölmektir ki, ölüsü bile dirisinden daha canlı görünüyor ve muhterem sağcılarda bir basiret kilitlenmesinin, düşmanlık patlamasının nedeni olabiliyor?

Ve Allah aşkına bu nasıl bir AK Parti''dir ki İslamcılığı tükettiğine dair onca iddiaya rağmen yerli İslamcıların değilse de içerideki ve dışarıdaki Müslümanların müşterek umudu olmayı sürdürebiliyor?

İşte bu yüzden diyorum ki, tarikatları İslamcılığın dışında tutan da, İslamcılıktaki yozlaşmayı hal bilgisinin yokluğuna bağlayan da, İslamcılığa mühlet biçen de hayatın nabzının nerelerde ve nasıl attığını bilmiyor. Bilmiyor çünkü işi sadece sosyoloji ve siyaset kuramı olanların burnu kitaptan çıkmaz; burnu kitaptan çıkmayan ise hayatı ıskalar.

Daha önce de söyledim: yerli İslamcılık rasyonel ve edebi karakterlidir ki, dolayısıyla moderndir. Yeni nesil İslamcılıksa ilim – tarikat – edebiyat üçlüsünün sentezine yaslanıyor.

Demek o ki, siyasi ve sosyolojik şartlanmalarla baktığımızda ya da konuyu sadece AK Parti''nin başarısına ya da başarısızlığına indirgediğimizde hem bu sentezi gözden kaçırmış, hem sözü gereğinden çok fazla çoğaltmış, hem de medya aleminin bilgiçlerine ahkam kesme fırsatı sunmuş oluyoruz.

İslamcılığı siyasi ve sosyolojik plandan çok daha fazla kültürün kurucu unsurları, araçları üzerinden yorumlama, çözümleme, değerlendirme ehliyetine sahip olanlar ancak öz-eleştiriye ve yeniden yapılandırma şansına sahip olabilirler. Diğer bir söyleyişle adalet, rejim, metafizik, iktisat, bilim, dil, mimari, müzik, resim, şiir, nesir sanatları, sinema, eğitim vb. konuları doğrudan Din''in ve hayatın içinden etik, estetik ve pratik planda İslamcı bir bağlanmayla ''yeniden'' okuma kabiliyetine sahip olanların düşüncelerinin söz konusu tartışmada bir karşılığı vardır.

Değilse ''meraklı melahat'' cinsinden cübbeli fetvacıların, atılan her taşın peşinden koşmaya şartlanmış olanların, özellikle de sağcıların ve liberallerin bu babta söyedikleri ve söyleyebilecekleri şeylerin ciddi bir karşılığı yoktur.

Son tahlilde bu tipe karşı şunu demekle yetinirim:

Sen konuşurken ben biraz uyuyayım, sen de bu arada uç baba torik.

12 лет назад
Uç baba torik
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti