|
“Yakova” yazılır “Kanovası” okunur

Geçtiğimiz hafta, Yunus Emre Enstitüsü Priştine ve İpek merkezlerince gerçekleştirilen “Hasan Aycın Çizgi Sergisi” nedeniyle Cemal Şakar'la birlikte Kosova’daydık.

“Çizgi sanatı”nın dili evrenseldir; ilgili sergiler ayrıca bir sözlü açıklamayı gerektirmez. Ancak çizgi sanatı da emsalleri gibi her sanatçının kendi zihniyet ve kültüründen kaynaklanan yerel kodlarla, dolayısıyla kendi özgünlüğü ve biricikliğiyle evrensel dile katılır. Cemal’le ben de bu nedenle oradaydık; Hasan Aycın’ın çizgileriyle evrensel dile kattığı kültürel kodları, figürler, simgeler, tutumlar, alegoriler, metaforlar vb. üzerinden açıklamaya, anlatmaya çalıştık.

Yunus Emre Enstitüsü Priştine Müdürü Bülent Üçpunar’a ve başta İpek Koordinatörü Talip Erdoğan olmak üzere kıymetli ekibine hem Merkez’in hem de Hasan Aycın’ın adına yakışan bu faaliyeti gerçekleştirdikleri için teşekkür ediyorum.

Bülent Üçpınar, bölgenin sosyo-kültürel durumuyla ilgili verdiği değerli bilgileri bir tercrübeyle de pekiştirmemiz için bizi Yakova’ya da götürdü.

Prizren Yunus Emre Enstitüsü elemanlarından Gazimend Kryeziu’nun rehberliğinde gezdiğimiz Yakova (Arnavutça: Gjakova) Kosova’nın batısında, Erenik nehrinin yanı başında yer alan bir şehir.

1485 yılı kayıtlarında İşkodra Sancağı’na bağlı, 54 haneli bir belde; 1591 yılı kayıtlarında ise Prizren Sancağı’na bağlı bir şehir olarak yer alıyor. Ayrıca Hadum Süleyman Efendi Camii'nin de 1594-1595 yıllarında yapıldığına bakılırsa Yakova’nın Osmanlı ile varlık kazanmış bir şehir olduğu ortaya çıkıyor.

1912 yılında Sırbistan ile Karadağ orduları tarafından işgal ve tahrip edilen Yakova ikinci büyük yıkımını son Kosova savaşında yaşıyor.

AGİT tahminlere göre, Yakova’nın 1999 Kosova Savaşı öncesindeki nüfusu (köyler dahil) 145.000 iken, 2011 nüfus sayımında bu rakam 95.000’e düşüyor. Yüzde 90’ını Arnavutların oluşturduğu bu nüfusta az sayılarda Boşnak, Sırp ve Türk yer alıyor; toplam nüfusun da % 80’i Müslümanlardan oluşuyor.

Son savaşta Sırp asker, milis, militan ve polislerin Yakova merkez ve köylerinde büyük tedhişe ve tahribata sebep olduğu ve hâlâ binlerce kayıp kişinin akıbetleriyle ilgili bir bilgiye ulaşılamadığı biliniyor. (Kosova a Monographic Survey, Kosovo Academy of Sciences and Arts, Prishtina 2013)

Bu yanıyla, son savaştan bugüne on beş yıl geçmiş olmasına rağmen Kosova’da işgal, katliam ve ölüm korkusunun en yoğun hissedildiği il konumunda bulunuyor Yakova. Çünkü halen evleri dumansız, sokakları tenha, pazarları kör...

Açık olan birkaç dükkanda beşik satılırken, birkaç küçük atölyede ise tabut yapılıyor. Sanki doğumun ölümden ve ölümün doğumu gerektirmesinden başka bir hakikati yok gibi Yakova’nın.

El sanatlarıyla maruf olan bu beş yüz yıllık şehrin 1912’den beri maruz kaldığı olaylara bakılınca, herkes Sırp katillerce öldürülmek üzere doğmuş, her şey yıkılmak için yapılmış, talan edilmek için biriktirilmiş gibi görünüyor. Bu nedenle adı telaffuz edilirken, bu adın söz konusu durumları içkin olan manası da adeta birlikte söyleniyor: Yakova= Kara yazgılı Kanovası!

Gerçi Kosova İslam Birliği, Yakova’da Sırplar tarafından yıkılan, tahrip edilen tarihi ve dini yapıları yeniden yapma, onarma yönünde büyük bir çaba göstermiş. Türkiye dahil kimi Müslüman ülkeler Yakova’ya da el uzatmışlar, tekkeleri faaliyetlerine tam tekmil yeniden başlamışlar ama yine de Yakova halkının ürküntüsü, umutsuzluğu ortadan kaldırılamamış. Kosova’dan AB ülkelerine doğru ivme kazanan iltica hareketi belli ki Yakova halkını da kıskacına almış. “Kanovası” imgesini ortadan kaldırmanın yolu adeta “Göçovası”na bağlanmış.

Bunlardan dolayı Yakova’nın Osmanlı aidiyetinden uzaklaşmasına karşılık “oh olsun” demek nasıl bir abesle iştigal ise “bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik...” hamasetiyle Yakova’ya ilgi duymak da bir o kadar abesle iştigaldir.

Evet o topraklar Osmanlı'nındı, yani bizimdi. Şimdi ise bizim değil. Ancak o topraklarda yaşayanlar yine bizim insanlarımız. Kosova, Avrupa içinde Müslüman nüfusu en yoğun olan ikinci ülkedir (birincisi Türkiye) ve müstakil bir devlet olarak yine devletler hukukunun elverdiği oranda devlet düzeyinde dayanışmayı, yardımlaşmayı hak etmektedir. Yunus Emre Enstitüleri’nin, TİKA’nın, Türkiye askerinin bölgedeki mevcut ve programlanmış faaliyetleri de bu cümleden faaliyetler olarak değerlidir.

Öte yandan Kosova ile ilişkimizin tıpkı Makedonya ve Bosna için olduğu gibi devlet ilişkisinin dışında, halkların gönüllü ilişkisi olarak da kurulması gerekmektedir. Son yıllarda Prizren ve Priştine’ye artarak süren münferit ve toplu gezilere Yakova’nın da dahil edilmesi bu bakımdan çok yararlı olacaktır.

Tamam, gittiğimizde tabut almayalım Yakova’dan ama doğumda ve doğruluşta buluşmak için bir beşik alalım.

Bizim için umut ve sevinç; Yakovalı’nın el emeğine saygı, Yakova’nın güzelliklerini keşfetmeye sebep olsun o beşik.

twitter.com/OmerLekesiz
#Yunus Emre
#Cemal Şakar
#Çizgi sanatı
#Hasan Aycın
9 yıl önce
“Yakova” yazılır “Kanovası” okunur
Kulüpler nasıl duracak?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?