|
Hayal edilen eşitlikle, elde edilen eşitsizlik

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadın ve Adalet Zirvesi’nde “kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” dedi ve elbette sosyal medya bir kez daha havalandı. Ama aynı Erdoğan, aynı konuşmada “iş hayatında hamile bir kadını erkek ile aynı şartlara tabi tutamazsınız, bir kadını eline kazma kürek verip çalıştıramazsınız, çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz; o yüzden eşitlikten ziyade eşdeğerliği konuşmak zorundayız” diyerek; “eşit değildirler” cümlesini “fiziksel farklılığa” referans vererek kurduğunu ortaya koydu.

O konuşma, bana kalırsa, kadınları ikincilleştirme amacı taşımadığı gibi; kocalarının, babalarının bir adım gerisinde konumlandırma gibi bir niyet de içermiyordu. Niyetten ziyade işe bakacak olursak; zaten, Anayasa’nın 10. maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ibaresini ekleten Erdoğan dönemi hükümetiydi. KADEM de, “Kadın ve Adalet” zirvesini, “ey kadınlar, kocalarınıza köle olun” demek için düzenlemedi.

Ama ne gam; Erdoğan’ın konuşması derhal dinsel ataerkilliğin karinesi kılındı; üstelik o konuşma sadece Türkiye’deki feministlerden, iflah olmaz muhaliflerden, laisistlerden eleştiri almadı; şu aralar sokaklara dökülmüş bulunan muhaliflerle başı hayli dertte olan ABD’nin basınında ve Avrupa medyasında da yankılandı. BBC’den Die Welt’e, Washington Post’tan CNN’e, Guardian’a Stern’e kadar hem de...

Aslında bu durum hiç şaşırtıcı değil. Zira “eşitlik” kavramı, modern dünyanın mitlerinden; modern toplum ideolojisinin sacayaklarından biri. Dolayısıyla, özgürlük, eşitlik, demokrasi gibi modern dünyanın fikirsel olarak üzerinde yükseldiği kavramlara en küçük bir eleştiri getirdiğiniz anda, “heretik” olarak yaftalanıp, gericiliğin o eski tozlu dehlizlerine fırlatılmanız, bu yolla sözünüzün meşruiyetinin elinizden alınması işten bile değil. Erdoğan’ın sık sık dış basında hedef haline getirilmesinin sebeplerinden biri de zaten modern kutsalların çelişkilerini sorgulaması...

Oysa; bir kavrama, değere, ilkeye ne kadar çok vurgu yapılırsa, o “şeyin”, “olmadığının” o kadar kanıtıdır bu. Eşitliğin, fetiş derecesinde yüceltildiği ABD’nin “fake smiling” şeklinde de dile girmiş bulunan sahte gülümsemesinin ardındaki derin ırkçılığın sonuçları, bugünlerde baştan başa ABD’yi sarmış bulunan Ferguson eylemleri olmasaydı bile yeterince açık olurdu. Ayrıca, Avrupa’da korkutucu boyutlara gelmiş bulunan sağ eğilim ve göçmen ırkçılığına baktığınızda, o yaşlı kıtanın yüzlerce yıldır eşitlik adı altında örgütlenmiş bir toplumun coğrafyası olduğuna hükmetmek kolay olur muydu?

Hiç emin değilim.

Kaldı ki, Avrupa’da, eşitlik fikri, bir yönden aristokrasi ve kiliseye karşı burjuvanın itirazından çıktıysa, bir yönden de kapitalist üretim ilişkilerinin var ettiği liberal toplumun gereksinimiydi. İnanmayan, Nancy Fraser’ın liberal cinsiyetçiliğe yönelik eleştirisini okuyabilir. Kadınlar yani, son derece eşitlikçi, özgürlükçü, demokrat liberal toplumun ataerkilliğinden de çok çekti.

Eşitlik, bir yönüyle aynılaşmayı da içeren bir kavram üstelik ve bilenler bilir ki, dünya postmodern dönemde aynılaşmayı değil; farklı olarak ve farklı kalarak bir arada olmanın yolunu bulmanın peşine düşmüş halde. Mozaik teorileri, iletişim kuramları da, hep bu farklılıkların eşdeğerliliği arayışının sonuçları olarak bugün gündemimizde.

Aslında soru şu; kapitalist düzende erkekler ve kadınların emeği “aynı şekilde” metalaşırken, kadınların ek olarak bir de “bedenleri” metalaştıysa; ya da aynı kadınlar ancak farklılıklarını törpüleyerek yani “erkekleşerek” emek piyasasında yer bulabildilerse, bir eşitlikten bahsedebilmek mümkün olur mu?

Eşitlik; inanıyorsanız Tanrı katında; seküler kuralları kıstas alıyorsanız yasalar karşısında elbette anlamlı, hatta itiraz edilemez bir gerek-şart konumanda; ama farklı olanın farklılığını koruyarak aynı değerde olmasını tarif eden “eşdeğerlik”in hangi tarafı İslamcı ataerkilliğin karinesidir, bunu iki gündür kuru gürültü yapanlar açıklamalı.

Neredeyse naif denilebilecek bir okumayla, dünya çapında başarılı kadın örnekleri vererek güya Erdoğan’a muhalefet edenleri de “meseleyi kavrama” noktasında gösterdikleri üstün yüzeysellik, kadın hareketi konusundaki derin cahillikleri nedeniyle kutlamalı. Ve tane tane anlatmalı; kimse kadın çalışmasın ya da başarılı olmasın demedi, bilakis o toplantıda kadının kamusal hayatın içinde bulunması önerildi; cinsiyetsizleşerek ya da cinsiyetinin altını çizerek değil ama, farklılığını koruyup, eşdeğer muamele görerek... Bilmem, bu kez anlaşılabildi mi?

#Erdoğan
#KADEM
#eşit
٪d سنوات قبل
Hayal edilen eşitlikle, elde edilen eşitsizlik
Burjuvanın sefaleti, pompacının feraseti...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?