|
Latin Amerika’nın melezleri
Bogotá

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kolombiya-Bogota yolunda gazetecilere yaptığı açıklamalar; paralel örgütün uluslararası düzlemde Türkiye’ye verdiği zararın PKK’dan daha fazla olduğunu söylemesi, bu yapıyı üslup ve tarz itibariyle Evanjelistlere benzetmesi ve elbette Hakan Fidan’ın milletvekili olmak için istifasına yönelik “yapma dedim” şeklindeki ifadesi, tıpkı Türkiye’de ciddi yankı bulduğu gibi, geziye katılan gazetecilerin çoğunun da en önemli gündem maddesini oluşturdu. Görünen o ki, bu çarpıcı açıklamalar uzun bir zaman daha konuşulmaya devam edecek.

Öte yandan, iki gündür başkentlerinden birinde, Bogota’da bulunduğum Güney Amerika, bize her açıdan çok uzak gibi gözüken, dolayısıyla hiçbir zaman tarihini, kültürünü, yaşam tarzını bilme gibi bir ihtiyaç duymadığımız bir coğrafya. Bu “bilmeyi gereksinmeme” durumunda din farklılığının bir kriter olmaması gerekiyor, zira çoğunlukla Hristiyan Afrika’nın sömürge tarihine az-çok ilgi duyuyoruz. Ama Güney Amerika konusunda, vahşi güzellikteki coğrafyası, kahvesi, futbolu, dansları ve marihuana’sı dışında bildiğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Belki (İstanbul-Bogota arası uçakla 15 saat) coğrafi uzaklıktır bu mesafenin nedeni. Ama madem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kolombiya, Küba ve Meksika ziyaretleri vesilesiyle Güney Amerika’ya ayak basmış olduk, o halde biraz daha yakından bakmak lazım gelir, sanırım.

Latin Amerika denilen bölge, Batı’nın İspanyolca ve Portekizce konuşulan alanlarından, Meksika, Kolombiya, Orta ve Güney Amerika’nın büyük kesimleri ve Batı Hint adalarından oluşuyor. Bu bölgenin İspanya Krallığı ve Portekizliler tarafından sömürülme tarihi ise, en az Afrika, Hindistan ve Doğu’nun benzer ülkelerindeki kadar büyük trajediler taşıyor. İspanyollar bölgeye gelmeden önce Orta Amerika’da Mayalar ve Aztekler, Peru’da ise İnka uygarlıkları bulunuyordu. Ateşli silahları tanımayan bu topluluklar, çeşitli kaynaklar ve egemenlik için bölgeye akın eden İspanyollara yenildiler. 15. Yüzyıl sonundan 16. Yüzyıl ortasına kadar, 50 yıl içinde bölgeye 300 bin İspanyol yerleştirildi, 17. Yüzyıl'dan sonra ise yaklaşık 20 milyon kişi Avrupa’dan bu bölgeye göç etti.

Bu kolonileşme sürecinde, sınırların çok genişlemiş olması, yeni keşfedilen kıtayla arada Atlantik Okyanusu’nun bulunuyor olması, Güney Amerika’da bir İspanyol kurumsallaşması ve idari yapılanma ihtiyacını doğurdu. İspanya Krallığı da, bu gereksinime binaen her birime bir kısmını keşifçilerin oluşturduğu valiler ve üst düzey memurlardan oluşan bir yönetici sınıfı atadı. Bu elit grubun, hem yerlileri Hristiyanlaştırmak ve hem de bölgeyi yönetirken altın ve gümüş başta olmak üzere değerli madenleri, tarım ürünlerini ve benzeri kaynakları İspanya’ya aktarmak gibi görevleri de vardı.

Bu görevler yerine getirildi, yerli halk ya öldürüldü, ya köleleştirildi, ama aradan onyıllar geçtikten sonra, İspanya Krallığı Güney Amerika’da İspanya’yı temsil eden yönetici sınıfın, gerek kültürel açıdan yerli halkla kaynaşması, gerekse yerlilerle evlenmeler yoluyla melezleşmesi sonucu yeterince “safkan” ve yeterinde “İspanyol” kalmadığına karar verdi ve onların üstüne ana karadan yeni kraliyet memurları ve valiler atadı, eskilerin görevleri ise ya bitirildi ya da önemsizleştirildi.

Bu durum, Amerika’nın güneyinde değerli olan ne varsa, tamamını İspanya Krallığı’na aktarmış olan eski İspanyol yöneticiler için onur ve haysiyet kırıcı bir durumdu. Buna içerleyen gözden düşmüş elitler, yerli halkı İspanya Krallığı’na karşı başkaldırmak için örgütlemeye başladılar. Latin Amerika’nın sosyoloji tarihi anlatısına göre, Güney Amerika kıtasında özgürlük ve bağımsızlık ateşini yakan, halkı ayaklandıran ve sonunda İspanya’dan koparak ülke ülke bağımsızlıklarını kazanmalarına neden olan en önemli faktörlerden biri, bu eski sömürge valileridir. Güney Amerika’nın ilk kuşak yönetici memurları olan bu insanlar, daha sonra “Criollo Öncüller” olarak adlandırıldı. Criollo’nun Latin Amerika İspanyolcasında “melez” anlamına gelmesinin bir nedeninin de bu olduğu düşünülüyor.

Bu hikaye, çoğunlukla yok edilmiş Güney Amerika yerlilerinin saflıklarının ve genişlemeci, savaşçı, acımasız krallık ve imparatorluklara karşı çaresizliklerinin hikayesi aslında. Eski Güney Amerika uygarlıklarının tahakküm ve yağmalanmaya karşı neden, en ufak bir kültürel direnç gösterememiş olmasının da açıklayıcı.

Bugünkü Latin Amerika’ya gelince... Fırsatım olursa Cuma’ya...

#Erdoğan
#paralel örgüt
#PKK
#Kolombiya
9 yıl önce
Latin Amerika’nın melezleri
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti