|
Mızıkçılık muhalefeti

Bir soru: İlkeleri, kuralları, gereksinimleri belli bir sistem, demokrasi neden farklı coğrafyalarda farklı sonuçlar verir? Neden İngiltere’de demokrasi sembolik monarşiye rağmen dimdik ayaktayken, demokrasi hayaliyle yola çıkılan bir başka ülke ille de vesayetçiliğe, ille de otoriterliğe kaymaya meyillidir. Eski kıtada tutan maya, neden yani Ortadoğu’da işlevsizdir?

Cevap verelim: Çünkü bir toplumdaki siyasetini belirleyen tek faktör iktidardaki yönetim değildir; iktidarın yanı sıra siyasi muhaliflerin ve birbiriyle yarışan grupların politik kültürü birleşerek; o toplumun siyasal yönelimini oluşturur.

Anlayacağınız bir ülkede iktidar demokrat, ama muhalefet ve seçkin gruplar iliklerine kadar vesayetçiyse o ülkede demokrasinin standartlarını yerleştirmek ne yaparsanız yapın mümkün olmaz, olamaz. Elbette tersi de geçerli.

Türkiye’deki aksaklıkların, tıkanıklıkların, sorunların sebebi de biraz bu. Önceki gün Cumhurbaşkanlığı yetkileri içinde bulunduğu halde, daha önce örneği görülmemiş bir hadise de olmadığı halde, Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmesi, neredeyse memlekette ufak çaplı bir deprem yarattı. Eleştiri skalası, gizli ajandalardan bahsedenlerden tutun, “görev gaspı” lafını hiçbir duraksama göstermeden kullananına; başkanlık sistemi için alıştırma yapıldığını iddia edenine dek genişledi.

Başkanlık sisteminden tek adam rejimiymiş, bir tür diktatörlükmüş gibi bahsedenlere; vesayetçi mirasını korumaya çabaladıkları “CHP’li tek parti döneminin” mi, yoksa dünyanın en gelişmiş demokrasileriyle yönetilen ülkelerin Başkanlık sistemlerinin mi “tek adam rejimi”ne daha uygun olduğunu soracak halimiz yok.

Cevap gün gibi ortada.

Ama şunu söylemek icap ediyor: Bu ülkenin siyasi muhalefet paketi sadece ve sadece Erdoğan nefretinden oluşuyor, çünkü bu ülkedeki pek çok muhalifin demokrasi gibi bir derdi filan bulunmuyor. Türkiye’nin geçmişine, bugününe, geleceğine dair tek bir hikayesi, fikri, projesi olmayanlar; sadece ve sadece –iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış- Erdoğan’ın yaptığı her şeyi ama her şeyi eleştiriyor; mızıkçılık, mızmızlık yapıyor; şikayette bulunuyor; yavaşlatma, bölme, fesat sokma denemelerine doymuyorlar.

Yerli yersiz, temelli temelsiz muhalefet edenlerin körleştiği ya da körmüş gibi yaptığı nokta ise şu: Erdoğan Bakanlar Kurulu’nu toplamayı, gelmiş geçmiş bütün Reis-i Cumhurlardan daha fazla hak ediyor.

Çünkü, -hatırlatalım- Erdoğan memleketin tarihinde, tek başına seçimlere girmiş ilk kişi ve seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı oluyor. Muhalefetin mızıkçılıkları sayesinde bu ülkeye ne getirip ne götüreceğinin tartışılması bile mümkün olamamış Başkanlık sistemi de tam bu ilkeye dayanır. Biri haksızlığa uğruyorsa; bu, mızıkçılık siyaseti sayesinde tartışılmasına bile müsaade etmedikleri Başkanlık Sistemi’nin seçim şartını yerine getirmiş, ama Başkanlık yetkileri olamamış olan Erdoğan’dır.

Bu tespiti aşırı bulanlar olabilir; ama eğer Türkiye; bürokrasi, asker ve medya üçgenindeki seçkinlerin kararlarıyla değil; eşit bireylerin oylamasına dayalı serbest seçimlerle yönetilen ve öyle olması arzu edilen bir ülkeyse, söylediklerim harfi harfine doğrudur.

ABD, Fransa, Finlandiya, Brezilya, başkanlık ve yarı başkanlık sistemiyle yönetilen ve kuvvetler ayrılığı, frenleme sistemleri de son derece başarılı çalışan ülkeler. Buna, “Onlarda olur, bizde olmaz; Türkiye’de olsa olsa otokrasi olur” diyenler çıkacaktır.

Onlar da kendi otokratik geçmişleriyle ve zihin yapılarıyla hesaplaşsa ve vesayet yerine demokrasiyi içselleştirmiş olsalardı, bu ülkede demokrasinin kök salması gibi bir ihtimal olurdu. Varsa politik kültürümüzde bir sakatlık yani, bu sakatlığı oluşturan sacayaklarından biri ve birincisi onlar çünkü...

#İngiltere
#Ortadoğu
#CHP
9 yıl önce
Mızıkçılık muhalefeti
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset