|
Mursi ve demokrasinin tehlikeleri
Tarihi boyunca ilk kez demokrasiye geçme denemesi yapan Mısır'da, son iki yıl içinde olanlara bakın; çıplak gözle görebileceğiniz en belirgin şey Batı'nın ikiyüzlülüğüdür. Sözkonusu hipokrasi, Mursi'ye verilen idam cezası karşısında Batı'dan çıkan “bol kınama, sıfır eylem” tepkisiyle de, bir kez daha tescillenmiştir.

Üstelik bu, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi pozisyonda bulunursa bulunsun; duruma ahlaki, tutarlı, hesapsız ve çıkarsız bakabilen herkesin görebileceği kadar açıktır: Ünlü entelektüel Tarık Ramazan, Mursi'ye verilen idam kararının ardından Twitter'da şöyle yazdı sözgelimi: “Doğu'dan ve Batı'dan, Erdoğan dışında hiç kimse, bu konuda konuşacak kadar insanlık onuruna sahip çıkamadı. Politik, jeo-stratejik ve ekonomik çıkarlar, insanlık onurundan önce geldi. Müslüman Kardeşler'e ya da İslamistler'e karşı olmak da bu korkaklığı, sinikliği ve onursuzluğu aklamaz. Rezalet.“

Peki, vaktiyle Ortadoğu'ya demokrasi götürme konusunda dayanılmaz bir heves duyan Batı ülkelerinin, Mısır'da halk hareketi sonucu ortaya çıkan demokrasinin daha emekleme aşamasında öldürülmesine yönelik suskunluğunun sebebi nedir?

Tane tane anlatalım:

Demokrasi, bugünün dünyasında, popüler olmaya ilk başladığı sanayileşme döneminde olduğu gibi, kaba bir “eşit ve genel oy hakkı” anlamına gelmiyor. Demokrasi, bütün tabakaların siyasete katılım talebinin; genel refahtan pay alma, daha adil ve sosyal bir ekonomik düzen beklentisinin adı oluyor.

Arap Baharı diye başlayan ve gelinen noktada kederli bir hazana dönüşen sürecin, 2010 Tunus'unda, 26 yaşındaki Muhammed Buazizi'nin rüşvet ödemeye yanaşmaması yüzünden meyve-sebze tezgahına el konulması üzerine kendini yakması nedeniyle başlamasının sebebi de budur. Yani, Arap Baharı'ndaki motivasyon, sadece onlarca yıldır iktidarda olan tiranlara karşı başkaldıran insanlık haysiyeti değildi, ekonomiden eşit pay alma mücadelesiydi de…

Dolayısıyla, iktidarlarına örtük destek karşılığında, ülkelerinin kaynaklarını ve politik kararlarını Batılı güçlere peşkeş çeken, lüks içindeki Arap diktatörlerini gönderip yerine demokrasiyi getirmek, halkın her seçim döneminde çatır çatır hesap sorabileceği bir yönetim anlamına geliyordu.

İşte bu, yerlilik demekti. Batı ülkeleri için Doğu'yu hallaç pamuğu gibi atmanın meşrulaştırıcı aparatı olan demokrasi; Doğu'ya ulaştığında ekonomik, jeo-stratejik, politik açıdan yerliliğin meşruiyet kaynağı haline dönüştü. Ve dönüştüğü an, “tehlike” haline geldi.

Çünkü, bir Ortadoğu ülkesinin demokratik olması demek; o ülke liderinin, ülkesinin ulusal çıkarları aleyhine Batı'ya göbekten bağlı olmayı, “bir daha seçilmemek” yoluyla ödemesi ihtimali demektir.

Bu “demokrasi” tehlikesi, Mursi'nin, Filistin'e yardım ulaştırılacak Refah Kapısı'nı açması şeklindeki stratejik kararıyla belirdi. Erdoğan'ın daha pahalıya füze satan NATO yerine aynı ürünü daha ucuza satan bir başka ülkeyi seçmesi de, onyıllardır bitirilemeyen IMF borcunu bitirmesi de Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığın göstergesiydi.

Halklarını inim inim inleten Arap diktatörleri ile al gülüm ver gülüm ilişkiler içinde olan Batılı müttefikler, Ortadoğu'nun iki demokrasisi olan Türkiye ve Mısır'da bunu başaramadı. Ve bütün bu olanların sorumlusu da demokrasiydi.

Bu yüzden, Mısır'da darbeyi çağıran İkinci Tahrir olaylarıyla, Türkiye'deki Gezi olaylarının çakışması da; Türkiye'de Erdoğan'ın -vandallığa dönüşen Gezi hareketine boyun eğmedi diye- sultanlığından girip diktatörlüğünden çıkan güçlerin; Adeviye meydanına toplanan kalabalığın üstüne ateş açtırıp yüzlerce insanı katleden darbeci Sisi'ye tek bir cümle kurmamış olmaları da tesadüf değildir.

Tıpkı anlı şanlı demokratların Mursi'ye darbeciler tarafından verilen idam kararına göstermelik kınamalar dışında tek cümle kurmamasının tesadüf olmadığı gibi…

Gezi sürecinde Türkiye'nin ekonomisi tarihinde hiç olmadığı kadar iyiydi ve Erdoğan da diktatör değildi. Kalkışmanın gerekçeleri suni olduğu için, Batı ne kadar desteklediyse de lider devrilmedi. Ama Mısır demokrasisi henüz bebekti, bu badireyi atlatamadı.

Sonuç: Mısır tarihinin ilk seçilmiş lideri Mursi'ye idam kararı oldu.

O'nun dediği gibi: Bize Allah yeter!
#mursi
#darbe
#mısır
#gezi olayları
#sisi
#Arap Baharı
9 yıl önce
default-profile-img
Mursi ve demokrasinin tehlikeleri
Kara dinlilerle milletin savaşı
Erbakan"ın çorabı ve Gandi Kemal"e bağış
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm