|
Sinagoga saldırı; teröristler ve kurbanlar
K
udüs’te dün 2 Filistinli bir sinagoga saldırdı. Bu yazının yazıldığı saatlerde, 4 Yahudi'nin öldüğü, 4’ü ağır 8 yaralının olduğu; saldırıyı gerçekleştiren 2 Filistinli’nin de İsrail polisinin açtığı ateşle hayatını kaybettiği haberleri geçiyordu.

Tepkiyi önceden görmek için ise kahin olmak gerekmiyordu; İsrail Başbakanı Netanyahu “İsrail’in cevabının çok sert olacağını” söyledi. Saldırıdan Hamas ve Filistin lideri Mahmut Abbas’ı sorumlu tuttu, Hamas ve Abbas’ın kışkırtıcı açıklamalarının bu saldırıya neden olduğunu vurguladı.

Şimdi ne olacak derseniz, İsrail’in 1’e karşı yüz, 1’e karşı bin can alma “hassasiyeti” konusunda yeterli tecrübeye sahip olduğumuzdan, bunun karşılığının misliyle verileceğine inanmamamız için hiçbir sebep yok. Büyük ihtimalle, Gazze saldırılarına tepki veren Batılı sivil toplumu ve vicdanlı kamuoyunu ketleme gerekçesi olarak da, -aslında İsrail’in buna bile ihtiyacı yok ya- “kutsal mekanımızda insanlarımız öldürüldü” savunması sunulacak. “Terörist Filistinliler” söyleminin altı bir kez daha çizilecek. Adaletsiz, ahlaksız ve orantısız saldırılara haklı olarak itiraz eden vicdanlı insanların, bu noktada sesleri kısılabilecek, itirazları görünmez hale getirilebilecek.

Daha da fenası; bu durum, İsrail’in, ancak “gözünü kan bürüme” deyimiyle ifade edilebilecek Filistin politikasını tahkim edecek. Zaten yanlarında küçücük çocuklarıyla silah talim eden İsrailli kadınların pozlarını sağlıklı ve normal bir durummuş gibi dünyaya servis eden Siyonist rejim, halkına güvende olmadıkları ve onları ancak kendilerinin hazırlayıp uyguladığı yok etme politikalarının koruyabileceği üzerinden yaptığı propagandayı tazeleyecek. İsrail içinde ve dışında Filistin katliamlarına yönelik Yahudi itirazların önü de böylelikle kesilmiş olacak.

Eylemi üstlenen grup Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olmasına rağmen, Hamas saldırının haklı gerekçeleri olduğunu vurgulayarak özellikle son Mescid-i Aksa saldırıları, sokak ortasında yapılan infazlar ve Gazze ablukasının devam etmesinin doğal bir sonucu olarak böyle bir misillemenin geldiğinin altı çizildi.

Oysa biz biliyoruz ki, dünyanın önemli –büyük ölçüde karar verici- kısmı, İsrail’in Filistin’e yönelik baskı ve zorlamalarını, uygun olan ve cezalandırılması gerekmeyen baskı ve zorlamalar kapsamında değerlendiriyor. Düzen kurmak ve bu düzeni devam ettirmek için şiddet uygulayan İsrail ile şiddet görmeye, öldürülmeye, kutsal mekanına saygısızlık edilmesine bir başkaldırı olarak şiddet uygulayan Filistin terazide hiç aynı çekmedi ve biliyoruz ki bundan sonra da çekmeyecek.

Gayet açık ki; insanları vuran, bombalayan, yakanların terörist sayılması ya da sayılmaması; şiddet eylemini gerçekleştirenlere bu “terörist” etiketini yapıştırma konumunda bulunanların sempati ve antipatisine bağlı oldu ve olacak. Hem İsrail şiddetinin hemen hiçbir Batılı ülke tarafından kınanamaması, hem de Filistin şiddetinin “terörizm” olarak nitelenmesi bundan sonra da sürecek, zira yine biliyoruz ki zor kullanma hakkını inkar etmek, mevcut güce meşruluk vermeyi reddetmektir.

Dolayısıyla, İsrail’in geçtiğimiz yaz Ramazan ayında Gazze’ye yaptığı saldırının sembollerinden biri haline gelen, yıkıntılar arasındaki bir iftar sofrasında bir dilim ekmek, bir tas yemek ve bir ölü Gazzeli ninenin bulunduğu fotoğraftan çıkarak kimse “Oruç ibadet olduğuna göre, İsrail ibadet eden Müslümanları öldürdü” demedi, ancak dünkü saldırıda Sinagog’da ölenler kutsal şehitlik makamıyla payelendirileceği gibi, İsrail’in haklı savunmasının gerekçesi olacak.

Hayır, ibadet mekanlarına yapılan saldırıları, bu mekanlardaki sivillerin öldürülmesini romantize ediyor değilim; zaten ibadethaneye saldırmak gibi Kur’an ilkeleriyle örtüştüğü tartışmalı olan

eylemleri meşru kabul etmek da o derece tartışmalı olurdu.

Yine de, şiddetin kullanımı konusunda İsrail’e verilmiş örtük meşruiyet, eşi az görülmüş bir canavarlık tarihinin gözlerimizin önünde yaşanmasına neden oluyor ve bir sinagogda insan öldürmüş olsalar bile; katledilmiş, katlediliyor ve büyük ihtimalle katledilecek bir halkın üyesi o iki kişiyi terörist olarak nitelemeye içim elvermiyor. Elvermiyor, çünkü bir başka açıdan bakınca teröristler ve kurbanlar kolayca birbirine karıştırılabiliyor.

#Kudüs
#Filistinli
#sinagoga saldırı
9 yıl önce
Sinagoga saldırı; teröristler ve kurbanlar
Kara dinlilerle milletin savaşı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…