|
Sinan Çetin, Cemil İpekçi, AK Parti

''AK Parti''yi seviyoruz, destekliyoruz'' ana temalı itirafçılar listesine hayırlısıyla Sinan Çetin de eklendi. Hoş tabii, durmak istediği koordinatın ''merkez'' olduğunu söylemekten dilinde tüy bitmiş, ama laikçi zevatı bir türlü mutmain edememiş hükümet için, her görüşten, çevreden gelen bu destek mesajları, ''merkez'' deklarasyonunun altını dolduran tuğlalar olduğu için, hoş.

Kapitale odaklı dünya görüşünü her fırsatta dile getiren Sinan Çetin açısından da, hükümetin liberal ekonomi politikaları, özelleştirme icraatları, içe kapanmacılık yerine açılımcılığı teşvik eden hamleleriyle birleşen bu ''ne olursan ol, gel'' sevecenliği; hoş…

Ama yine de ortada bir sorun var.

Soruna geleceğim; ama bu ''sorun''in muhtevasını pekala bilen ve dini yaşantı konusunda duyarlılık taşıyarak bu meseleler hakkında kafa yoran, kalem oynatanların Sinan Çetin''in ''AK Parti''ye oy verdim, sosyete bana darıldı'' açıklamalarına çıtını çıkarmaması, ''ağır ol bakalım'' yollu tek bir cümle kurmamasının bana şaşırtıcı geldiğini öncelikle söylemeliyim.

Tamam, AK Parti''ye, temsil ettiklerine ya da onu seçenlere yakınlık belirten her cümlenin üstüne ''Cumhuriyet değerleri düşmanı'' etiketi yapıştırmaya, bürokratik elit oligarşi refleksiyle hedef tahtasına koymaya hevesli Ertuğrul Özkök ve şürekasıyla aynı çizgiye düşmeyelim mümkünse ama, ''Sevgilerini sunan herkesi bağrımıza basalım'' fikrine de çekinceliyim.

Ve yine tamam kimseyi, dindar bir hayat sürmediği halde AK Parti''ye yakınlık duyduğunu beyan etti diye suçlamayalım ama "Neden bu yakınlaşmalar 2002''de ya da 2007 seçimlerinden önce değil de, şimdi sökün ediyor?" istifhamının oluşturduğu huysuzluğu da saklımızda tutalım.

Bunun AK Parti''nin 2002 yılında ''iktidar olup muktedir olamaması''yla, ama şimdi tüm devreleri tam güç çalışır vaziyetteki bir ''mutlak güç''e evrildiği gerçeğiyle ilgisi olduğunu bilelim. İktidarın yanında konumlanacakların, ancak o iktidarın sağlamlığı kanıtlandığı anda saf değiştireceklerini akledelim. Ünlü yönetmenin akletmemize bir itirazı olmaz, herhalde. Nitekim; "Yürek diye hitap edilen, kan pompalayan, ciğere benzeyen aletin bir işe yaradığını zannetmiyorum. Sonunda hisleri ayağa kaldıran, akıldır. Aklın yoksa hissin de olamaz." demişliği vardır kendilerinin.

Hayatın kaynağını insan egosu olarak tanımlayan ve bu kaynağa bin yıldır fedakarlık ve iyilikseverlik adı altında bir saldırı olduğuna inanan Sinan Çetin; ultra pozitivist akıllarını aldığı yazarı, Ayn Rand''ı keşfedişini de şöyle anlatır: "Bütün kitaplar, insanlığın hali ne olacak, sağa sola yardım edelim, komşumuzla iyi geçinelim, paradan nefret edelim, başarı değil duygu önemli, akıl her yeri kapladı kalplerimize yer kalmadı'' fikrini anlatıyordu. Bu kütüphanede bana gerçeği anlatan, başka bir şey söyleyen Ayn Rand''la tanıştım." Tamam, Sinan Çetin, Horkheimer''ı ya da Walter Benjamin''i keşfetmesin ama, azıcık ''makul'' olsun istiyor insan, bunları okuyunca.

Neden? Çünkü Sinan Çetin''in ötelediği yürek, inanç, yardımseverlik, eşitlik, diğerkamlık gibi metaforlar, insanı manyaklığının ve bencilliğinin sınırı olmayacağını bilmiş de öyle halketmiş bir yaratıcının, dünyaya gönderdiğine yaptığı ''adam ol'' çağrısının referansları arasında ilk sıradadır. Dinler, sağın sermayeye torpil geçen özgürlüğündense, solun vaz''ettiği eşitliği muteber bulur.

Yani, zayıfı, eziği, güçsüzü, yetimi, ezcümle ''öteki''ni öncelemek, bunu bir misyon haline getirmek, Sinan Çetin literatürüne göre, ilk bakışta ''aptallık'' gibi görünebilir. Yani, ilahi bir test sisteminin çoktan seçmeli davranış kalıplarından, bireyin gündelik menfaatine hizmet eden, yani daha akıllıca gibi görünen seçeneği işaretlemek de bir seçimdir elbette ama; tercihi dışındaki tüm seçenekleri ''palavra'' ilan etmek de neyin nesidir? Bunun adı soyadı totatiter baskıcılık değilse, nedir?

İnananlara göre hayat; her canlının eline verilmiş doğum ve ölüm tarihleri arasında geçecek ve tasarrufundan dolayı hesaba çekileceği bir zaman dilimiyse bu kontekste Sinan Çetin''in "bütün dinler ve bütün peygamberler kaybedenlerdir" iddiasını nasıl oturtabiliriz?

Dolayısıyla, kolektif hafızada AK Parti''nin dini ve ahlaki birtakım değerleri temsil ettiği, en azından koruduğuyla ilgili bir önkabul varsa; para dışındaki birtakım manevi kutsallarla da ilgilendiği, ''kimsesizlerin kimi'' olduğu varsayılıyorsa; Sinan Çetin''in AK Parti''ye oy attığını söylemesi, Cemil İpekçi''nin ''muhafazakar eşcinsel'' çıkışından daha ''tartışılır'' bulunmalıydı.

Sinan Çetin''le AK Parti arasında sermayenin serbest dolaşımı dışında hiçbir ortak payda yok çünkü. Oysa ''Muhafazakar eşcinsel'' Cemil İpekçi öyle mi ya? O''nda dindarlık''tan bağımsız da olsa muhafazakarlık, özgürlükçülük, eşitlikçilik ve insani olandan yüz çevirmeme gibi ''haslet''ler var. Az şey mi?

16 yıl önce
Sinan Çetin, Cemil İpekçi, AK Parti
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak