|
Teröristler ve onları sevenler
* Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: çocukları vurmayın, annelerini yuhalatmayın. – Mirgün Cabas.

* Yaşatmak değil öldürmek, en iyi bildikleri bu - Fehim Taştekin.

* Hiç kimse ölmeyebilirdi. Berkin'in katillerini açıklayın talebini karşılamak yerine içeride kim varsa öldürmeyi tercih eden katil devlet – Barış Atay.

* ”İki terörist ölü olarak ele geçirildi”… Ne kadar tanıdık – Banu Tuna.

Savcı Mehmet Selim Kiraz teröristlerin elinde rehin tutulurken ve katledildikten sonra bu ülkede gazetecilik yapan bazı insanların attıkları tweetler bunlar. Üstelik teröre gerekçe üreten bir avuç şuursuz deyip geçmek için de çok fazla ve çeşitliler.

Adliyedeki teröristlerin IŞİD militanı olsa, daha şefkatli muamele göreceğini ima eden tweetleri retweet yapan gazetecilerden tutun, teröristlerin yaptığını demokratik eylemmiş gibi gösteren artistlere; Savcı Kiraz'ı öldüren katillere “eylemci” diyen TV kanalı karar vericilerinden tutun, teröristlerin Savcı'nın şakağına silah dayayarak verdikleri pozu sosyal medyada yaygınlaştırıp üstüne bir de geyik çeviren trollere, birinci sayfalarına basan gazete editörlerine dek…

Bunun adı açıkça terör propagandasıdır oysa. Dünyanın her ülkesinde suçtur, iki gündür şaşkınlıkla izlediğimiz bu akıl tutulması. Bu insanlar, ya hükümet eleştirisi yapmakla teröre destek çıkmak arasındaki farkı göremeyecek kadar kör bir nefretin içinde debeleniyor ya da niyetleri “bu ülkenin bir geleceği olmasın”a kadar düşmüş durumda…
Aslında bu derece keskinleştirilmiş bir kutuplaşmanın başka canlara mal olacağı belliydi; Gezi'den bu yana hiç durmadan kindar nesil diye diye kin ektiler; siyasi çatışmanın toplumsal gruplar arasında reel bir çatışmaya dönüşmediği Gezi olaylarının, bir romantizm olarak ellerinde öylece kalmasını bir türlü hazmedemediler. Gezi sürecinde hayatını kaybeden yoksul halk çocuklarını kullanarak, kursaklarında kalmış çatışma hevesini üzerimize üzerimize kustular.

“Sizin çocuklarınız, bizim çocuklarımız” diye diye kutuplaşmayı körüklediler. Berkin Elvan'ın adını güya vicdanları kanayarak ağızlarından düşürmediler ama Burakcan Karamanoğlu katledildiğinde sustular.
Yasin Börü'nün kafasının taşla ezilmesine çıtları çıkmadı ama Ali İsmail Korkmaz'ın fotoğraflarının altına “hep bizim çocuklarımız ölüyor” yazılı mesajları paylaşmalara doyamadılar. Ölenler Türkiye'nin çocuklarıydı oysa, hepimizindi ama onlar o çocukların annelerinden daha çok ağlıyormuş gibi yapa yapa toplumu kabak gibi ortadan ikiye ayırmayı denediler.

Ama başaramayacaklar.

Alevisi de biziz ve bizimdir, Kürdü ve Türkü de; Gezi'ye katılanlar da biziz ve bizimdir; karşı çıkanlar da; savcı Mehmet Selim Kiraz da biziz ve bizimdir, Berkin Elvan da, Burakcan Karamanoğlu da, Yasin Börü de, Ali İsmail ve diğerleri de…

Doğrudur; salı günü, bir halk çocuğunun daha hayatını söndüren, bir anayı-babayı daha evlatsız; iki çocuğu daha yetim bırakan DHKP-C terörünün; içinde bulunduğumuz zaman ve zeminle doğru orantılı bakıldığında sadece yerli saiklere bağlanamayacağı açık.

Ama paralellerin dümen suyuna girecek kadar; teröre göz kırpma, kanlı katillerden medet umma noktasında gelecek kadar kendini kaybeden sözümona aydınların da olan-bitenlerde payı olduğunu artık açıktan ifade etmek gerekiyor.

Teröre gerekçe üretmek, teröre meşruiyet üretmek, şiddeti çağırmak demektir. Bunu yapanların da artık toplum huzurunda hesap verme zamanı gelmiştir. Nokta.

#savcı kiraz
#Mirgün Cabas
#adliye
9 yıl önce
Teröristler ve onları sevenler
Doğu Akdeniz’in enerji politiği açısından değeri
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü