Kâab ibn Mâlik (r.a.) Tebük gazvesine katılamadığının hikâyesini anlatır. Müthiş, sarsıcı bir hikayedir...
Allah Resulü'nün son gazası/gazvesi...
Daha önce hiçbir gaza haberini önceden bildirmemiş olan Allah’ın Resulü, bu haberi önceden haber verir ve ashabına her an gazaya çıkacakmış gibi hazırlanmalarını tembih eder. Ramazan ayıdır. Hava çok sıcaktır. Gidilecek mesafe uzaktır. Savaş, Bizans ordusuna karşı verilecektir. Bizans’ın 200 bin kişilik bir ordu ile Allah Resulü'ne karşı hareket edeceği haberi alınmıştır. İslam ordusu ise yaklaşık 10 bin neferden ibarettir. Ordu, bir sabah, aniden hareket emri alır ve Medine’den ayrılır.
Kâab hazin bir haldedir. Kimse onunla konuşmaz. Kimse onun selamını almaz ve selam vermez. İşte o, çaresiz vaziyette Medine çarşısında gezinirken Gassan Meliki’nden bir mektup getirirler. Kâab bu olayı şöyle anlatıyor:
Müminin sunabileceği ahlaklılık örneği burada zirveye erişiyor.
İşte, sözün bitip ahlakın tavan yaptığı nokta... Ahlakın, hukukun, haysiyetin, onurun, tevekkülün, hakkaniyetli cezaya boyun eğmenin, çıkara çanak tutmayı reddetmenin, fitneyi ayaklar altına alıp ezmenin, küfürle işbirliğine “Hayır!” demenin kavşak noktası...