|
Batı uygarlığı bağnazdır

Batı uygarlığı insanı bizim ülkemizdeki genel kabulün tersine bağnazdır.

Biz, Batı'yı kendisi nasılsa öyle değil de, biz nasıl kabul ediyorsak öyle biliyoruz.

Bu kabulümüz bize Batılı insanı hayran olunacak bir uygarlığın mensubu olarak bellettiği için bu önyargımızdan vazgeçmeyi içimize sindiremiyoruz.

Bu uygarlığın insanı aynı zamanda iftiracıdır.

Bu genellemeleri yapıyorum. Bunun sakıncalarını bilmeme rağmen...

Bu sütunlarda yeri geldikçe vurguladığımız şu belirlemeler geçerliğini korumayı sürdürüyor: Batı kültürü, ırkçı, ayrımcı, sınıflı ve sonuçta iç ve dış sömürüye dayalı sütunlar üzerine bina edilmiştir. Bütün çıkar ilişkileri de aynı sütunların üzerine kurulu mekanizma ile işlemektedir. Bu sütunlardan biri çekilirse bina çöker. Bu yüzden Batı kültürünün kendine dönük iyileştirme çabaları kısır ve sonuçsuz kalmaya hükümlüdür.

Daha da önemli bir özelliği şudur Batı uygarlığının: bu uygarlık özeleştiri yapamaz. Özeleştiri kendinin dışına çıkmayı gerektirir, oysa Batı kültürüne mensup birey kendi kültürünün dışına çıkmaya güç yetiremez. Kendine dışardan bakmayı başaramaz.

Batı'da tolerans fikrinin geliştiği ve yüzyıllar öncesinden bu alanda bir deneyim sahibi olduğu fikri ezbere söyleniyor olmasına rağmen, aslında Batı'da tolerans fikri de gelişmiş değildir. Batı dünyasında geliştiği söylenen tolerans fikri ancak kendi iç dinamiklerinin dairesel döngüsü içinde bir yürürlüğe sahiptir. Kilise mensupları kendi dışında kalanlara, kilise dışında kalanlar da kilise mensuplarına karşı bir oranda tolerans sahibi olduğunu söyleyebilir. Ama bir oranda... O oran, o tolerans oranı, toleransın dozu neyse o kadar... O sınır son durak; onun bir milim ötesinde ne tolerans kalır, ne tahammül...

Afrika’ya veya Asya’ya giren Avrupalı bu ülkelerin ahalisinin insan olduğunu aklına bile getirmez. Orada yaşayan insanların bir aile ilişkisi olduğu, onların da acıkabileceği, susayabileceği, çoluk çocuk sahibi olabileceği, herkes gibi aile bağlarına düşkünlüğü, Avrupalının aklına gelmez. Çünkü onları bir insan olarak görmez ve kabul etmez. Onlar nesnedir. İnsan değil... Afrika’dan kaçırılıp Amerika’ya götürülen kara derili insanın bir dili olabileceği, kara derili annenin bebeğine ninni söyleyebileceği beyaz adamın umurunda değildir. Beyaz adam, kara derili adama –anneye- yalnızca kendi dilini öğretmekle yetinse, bu, kabul edilebilir. Fakat hayır. Beyaz derili adam, kara derili adamın anadilini unutmasını da dayatır. Dayatmıştır. Afrika’dan kaçırılıp Yeni Dünya’ya getirilen insanlara kendi dilini konuşması, kendi dilinde bebeğine ninni söylemesi yasaklanmıştır. Bu gün Amerika’da yaşayan kara derili insanlardan hiçbiri, ilaç için bir teki olsun Afrika’nın neresinden getirildiğini, ana dilinin ne olduğunu, akrabasının kimler olduğunu bilmez. Onlara koyun sürüsü muamelesi caiz görülmüştür.

Ama bu gün bu Avrupalılar ya da Avrupa kökenli Amerikalılar dünyaya insanlık dersi vermeye kalkışıyor. Vah, esef!

Evet, bu söylemi bir kahır edasıyla kullanıyorum. İnsan bu tabloya kahretmeyecekse, başka neye kahredebilir, bilmiyorum.

#Batı
#Afrika
#Asya
#Avrupa
9 yıl önce
Batı uygarlığı bağnazdır
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…