|
Haricilerde eksik olan neydi?

Kimi zaman yıllar önce dile getirdiğimiz kimi fikirleri tekrarlamak bana tuhaf bir mahcubiyet duygusu yaşatmasının yanında karamsarlık da veriyor; itiraf ediyorum.

Birisi kendinin Müslüman olduğunu söyleyince ya da İslam’a ilişkin fikirleri savununca onun doğru bir yolda olduğunu peşinen kabul etme kabilinden bir yanılgıya düşebiliyoruz. Zühdünden, takvasından kuşku duymayacağımız birilerinin “sıratı müstakim” üzere olduğuna ilişkin kabul de bu yanılgıların arasında yer alıyor. Böyle bir kabulü ilke olarak benimseyebiliriz. Ancak bu kabul, o kimsenin gene de doğru bir istikamet üzere bulunduğuna delalet etmeyebilir.

Hz. Ali döneminde yaşayan bazıları Hz. Ali’ye muhalefet ediyordu. Hz. Ali uğruna ve fakat ona rağmen... Şu Hariciler denilen taife... Kayıtlara bakılırsa adamların alnında secdeye kapanmaktan doğan nasırlar oluşmuş... Böylesine züht ehli kimseler... İşte bu adamlar Hz. Ali’yi küfürle itham edebiliyor! Diyorlar ki ona: “Hüküm Allah’a aitken sen nasıl olur da hükmü hakeme tevdi ettin? Kitabın bir hükmünü bertaraf etmek tümünü bertaraf etmekle birdir, sen Kuran’ın hükmünü çiğnedin, kâfir oldun!”

Aslında dayandıkları ilke doğru. Kuran’ın bir hükmünü reddetmek onun tümünü reddetmeye müncer olur. Bunda kuşku yok. Fakat adamlar bu hükmü yanlış bir yerde kullanıyor. Bunun da farkında değiller. Bu yüzden de Hz. Ali ile cedelleşmeye girişiyorlar. Hz. Ali’nin onları ikna etme çabası boşa çıkıyor. O, bu hükmün Allah’ı amir yerine koymak suretiyle uygulanamayacağını anlatmaya çalışsa da, Haricilerin dar kafası bu inceliği kavrayacak düzeyde olmadığından çatışmayı önlemenin imkânı bulunamıyor.

Peki, Haricilerde eksik olan neydi? Dar kafalı olduklarını şimdi söyledik. Artı, İslam’ın tümüne ilişkin bilinç ve bundan çıkarılabilecek sonuçlar... Hariciler böyle bir bilinç taşımadıklarından tutturdukları yolun yanlışlığını onlara anlatmanın imkânı da bulunamıyordu. Onların salt zühdüne, dahası takvasına bakarak tutturdukları yolun doğruluğuna hükmetmek kabil olabilir mi? Milyon defa, hayır!

Demek ki, batıl temel üzerine doğru bina inşa edilemiyor. Malzemeler doğru olsa da...

Doğru malzemenin doğru zemin üzerinde, doğru bir bilinçle tasarruf edilmesi gerekiyor.

Batıl zemin üzerinde İslam hukuku uygulanmaya kalkışılırsa ondan beklenen fayda sağlanamayacağı gibi, belki sakıncalı sonuçlara ulaşmak bile söz konusu olabilir.

Doğru malzemenin doğru zemin üzerinde tasarruf edilebilmesi ise salt bilgiyle imkân dâhiline sokulamıyor; aynı zamanda doğru bilince sahip olmayı da gerekli kılıyor.

#Müslüman
#Hz. Ali
#İslam
9 yıl önce
Haricilerde eksik olan neydi?
Stres kaliteyi düşürüyor
SEKAM araştırması bize ne söylüyor?
Kamu personelinin sesi olmaya ve sorunlarını gündeme taşımaya devam ediyoruz
Hiçbir halt edemezsin
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1