|
Seçim meselesi

1977 yılı Nisanında bir gazetede (Yeni Devir) günlük köşe yazısı yazmaya başladığımız sıralarda, o tarih itibariyle iki ay sonraki Haziran ayında yapılması belirlenen genel seçim düzlemine girilmiş bulunuyordu. O dönemde bellibaşlı üç siyasal parti yarışıyordu: bir yanda kurulu düzenin ipkasını savunan CHP ile MHP, diğer yanda da kurulu düzenin temel nirengilerini değiştirmek isteyen MSP...

O sıralarda kaleme aldığımız köşe yazılarının birini: “Cumhuriyet sonrası seçimler artık Batıcı düzen yandaşları arasında yapılan bir tercihten başka bir anlam ifade etmedi. Yani ortada seçime taraf olabilecek gerçek alternatifler yoktu. Sadece ‘kırk katır mı, kırk satır mı?’ darbımeselinin ifade ettiği çerçevede, batıllar arasında bir tercih söz konusuydu.” cümleleriyle noktalamıştık. (Bu yazı “Seçim” başlığı ile İki Dünya adını taşıyan kitabımızda yer alıyor). Bu suretle kurulu düzenden yana tutum sergileyen siyasal partileri bir kefeye koyuyor, onlara ve dolayısıyla kurulu düzene muhalefet eden MSP’yi de karşı kefede değerlendiriyorduk.

Şimdi, tam 38 yıl sonra, yaklaşık aynı tarihte (önümüzdeki Haziran ayında) yeniden bir genel seçime girilecek. Siyasal manzara neredeyse aynı: bir yanda kurulu düzenin savunucuları (CHP, MHP ve ilginç biçimde bu seçimde onlarla aynı kulvarı paylaşan HDP), bir yanda onun nirengilerini değiştirmeye çaba gösteren bir başka siyasal teşebbüs (AK Parti)...

Ülkenin genel tablosu halen şöyle görünüyor:

• Türkiye vesayet rejiminden kurtulmaya çaba gösteriyor.

• Vesayetten kurtulduğu ölçüde kendi hür ve müstakil iradesinin isteri doğrultusunda temel tercihini (kurulu düzenden yana veya onu değiştirmeye matuf seçimini) gerçekleştirmeyi deneyecek.

• Halen vesayet taraftarlarıyla ona karşı çıkanların savaşımı sürüyor.

• Burada, retorikle realitenin çarpışmasına da tanık oluyoruz. Lafta kimse vesayet yanlısı görünmüyor; ama gerçekte bir vesayet anayasası olan 1982 Anayasasının ortadan kaldırılmasına, onun yerine sıfırdan bir anayasa yapılmasına karşı çıkanlar, son tahlilde vesayetten yana tavır koymuş oluyor. AK Partinin 2002’den bu yana gerçekleştirdiği vesayet karşıtı uygulamalar, yeni bir anayasa ile teminat altına alınmadıkça pratikte işe yaramayacak. Başka bir deyişle, AK Parti hükümeti bir biçimde düşerse, bütün bu kazanımlar yerle bir olacak.

Bu nedenle önümüzdeki genel seçim, ülkenin kaderini belirlemede bir turnusol işlevini görecek. Bu ülkenin insanları vesayet rejiminden kurtulmak mı istiyor, yoksa onu muhafaza mı etmek istiyor?

Önümüzdeki genel seçim vesayetçilerle vesayeti reddedenler arasında gerçekleşecek. Halkın bilinç düzeyine de gösterge olacak.

#Yeni Devir
#CHP
#MSP
#AK Parti
9 yıl önce
Seçim meselesi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset