|
AK Parti’nin yegâne açmazına bir çare modeli
“Kutuplaşmak” veya “kutuplaştırmak” söyleyecek sözü, yapacak işi olmayanların marifetidir.

Şayet sadra şifa bir icraatınız yoksa ve kitleleri harekete geçirecek projeler üretemiyorsanız “kutuplaştırmaktan” başka çareniz yoktur.

Halktan umudunuzu kesmişseniz “her şey sandık değildir” mavalıyla tabanınızı sürgit konsolide edemezsiniz.

Mecburen kutuplaştıracak, kutuplaşmanın puslu havasında “avlanacaksınız.”

Zaten başka bir şekilde de tabanınızı kendi içine kapatmanın yolu yoktur.

Korkutacaksınız, nefret söylemiyle siyasi rakibinizi düşman mesabesinde göstereceksiniz, envaiçeşit tezvirle heyula oluşturacaksınız, velhasıl, sonuna kadar gereceksiniz.

Tabanınızı öylesine içine kapatacaksınız ki farklı sesleri duymasın, duysa da ancak sizin filtrenizden geçenleri duyabilsin.

İçine kapatılmış tabanınızın kulaklarını zamanla üfürüklerinizin tiryakisi yapacaksınız.

O derece ki, Aydın Doğan'ın adamlarının husumetle malul argümanlardan paralel yapının servis ettiği malzemelere kadar

istediğiniz yalanı üfürebilesiniz.

Kutuplaştırılmış ortam kulakları sağır, gözleri körleştirecektir nasılsa.

Böylesi marazi bir atmosferde bu ülkenin dahili veya harici düşmanlarıyla işbirliğine girebilir, uluslararası toplumun terör örgütü kabul ettiği DHKP-C'yi bile (sonuç itibariyle) arkalayabilirsiniz.

Yeter ki…

Sayın Erdoğan'ın ve kurucu mimarı / önderi olduğu AK Parti'nin aleyhine olsun yalanlarınız.

Değil mi ki, nefret objesi haline getirdiğiniz Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a muhalefet yapmaktır niyetiniz, sorun yoktur.

Tek sorununuz şudur: Hiç durmayacaksınız, habire yalanlar sıkacaksınız; tabanınızı narkozlayacak yalanlar…

Durursanız, yani o kulakları bir an olsun boş bırakırsanız, başka sesleri duymak, daha doğrusu “idrak etmek” ihtimali doğar.

O vakit de yanarsınız!

Hiç durmayacak, insaf izan tanımayacaksınız. Büyü bozulur yoksa. Kabak gibi ortaya çıkarsınız.

Her şeyden evvel kendi tabanınıza hesap veremezsiniz.

Demek ki bir yandan hiç durmadan kutuplaştıracak, bir yandan da siyasi rakibinizi (AK Parti'yi ve özellikle de Erdoğan'ı) ülkeyi kutuplaştırmakla suçlayacaksınız.

Sayın Erdoğan'a hem hakaret edecek, en şedit nefret söylemleriyle ailesinin bütün fertlerine kadar kişilik katline uğratacaksınız, hem de “ülkeyi geriyor” diyeceksiniz.

Hem demokrasi dışı yollara taşlar döşeyecek, Sisi'ye özenip “demokrasi darbeyle de gelir” diyeceksiniz, hem de “Erdoğan diktatör, otoriter” falan diyeceksiniz.

Bunun için muhtaç olduğunuz tek şey “üfürükçü ahlakıdır.”

Bu da sizde ziyadesiyle mevcuttur. Sadece ahlakınızın gereğini yapacaksınız.

Kardeşlerim, kim ne derse desin, kutuplaşmaktan en çok zarar gören parti AK Parti'dir.

AK Parti yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler yapmasa, IMF'yi kovmak yerine hâlâ 1 milyar dolar kredi almak uğruna bir gecede bilmem kaç yasa çıkarsa…

Sırf Türkiye'de 30 yıldır akan kardeş kanını durduran parti olduğu için elân hedeflediği oy yüzdesinin çok üzerine çıkması gerekirdi.

Demem o ki…

AK Parti kutuplaşmanın mağdurudur ve onca hizmetlerinden ziyade, kutuplaştırıcı enstrümanlar üzerinden tartışılması en büyük “talihsizliğidir.”

AK Parti ülkeyi zehirleyen mahut kutuplaşmayı bütünüyle sona erdiremezse de en azından yönetilebilir düzeye indirgemenin bir yolunu bulmalıdır.

“Kartal modeli” bunun mümtaz örneği olabilir.

Savcımız Mehmet Selim Kiraz katledildiği günlerde, AK Parti Kartal İlçe Teşkilatına (mezhep üzerinden provokasyon yapmak amacıyla) silahlı baskın yapılmıştı.

Kartal'da üzerinde hak ettiği kadar durmadığımız bir şey oldu.

CHP Kartal Gençlik Kolları başkanı başta olmak üzere AK Parti muhalifi birçok kişi ve kuruluş, AK Parti Kartal İlçe Başkanı Mehdi Akman'a geçmiş olsun ziyaretinde bulundu.

Son yıllarda tanık olmadığımız bir şeydi bu!

Sayın Mehdi Akman çok iyi eğitim almanın yanı sıra sanatçı kişiliğiyle de tanınan bir siyasetçi. (Gençlik yıllarında birçok tiyatro oyununda oynamıştı.)

Telefonla arayıp, “Kartal'da nasıl oldu bu” diye sordum. Kişisel ilişkilerden bahsetti, yani, insana dokunmaktan…

AK Parti'ye “davaların davasına” nispet ederek gönül verenler ikballerinin pozisyonuna değil insana dönük çalışmalı, yani, en şedit muarızlarının bile gönüllerine dokunmayı başarabilmeli.

Üstadımız Sezai Karakoç, “Müslüman” demişti, “İslam'ı öyle yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin…”

Budur.
#ak parti
#Kartal modeli
#seçimler
9 yıl önce
AK Parti’nin yegâne açmazına bir çare modeli
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti