|
HDP’yi niçin yazmıyorum?
HDP hakkında neden yazmıyorsun diyor bir kısım okur makulesi. Ne yalan söyleyeyim, elim gitmiyor.

Eşbaşkanlarının çağrısıyla Kobani olaylarında 52 insanımızın ölümünden beri bu böyle.

Zaten hayli zamandır HDP'nin yapmaya çalıştığı “siyasetten” ben bir şey anlamıyorum.

Kürt aydınlarımızdan İlhami Işık da geçen gün söyledi; HDP'nin siyaseti artık Kürdi bir siyaset değil; “Her ne kadar 'özgürlüğü' vaat ediyorsa da özgürlükçü bir siyaset de değil…”

Nasıl siyaset peki?

Beyaz Türklere veya Cihangir zırtapozlarına kendini sevdirmek siyaseti mi?

Belki bu da vardır, lakin elbette bundan ibaret değildir.

İsrail terör devletinden, “Güneyde sevdiğim ülke” şeklinde bahseden Paralelcilerin “Süleyman abi”sinin bahsettiği şekilde bir siyaset değişikliği mi söz konusu peki?

Yani, “üçüncü taraf” veya “üst akıl” tarafından “hizmete” alınma siyaseti mi geçerli?

Bilmiyorum.

Bilmediğim için de haksızlık yapmak istemem.

Bütün bildiğim şundan ibaret: Dumanlı Ekrem'in arka kapıdan ziyaret edeceği bir parti haline geldikleri, Paralel yandaşı medyada boy boy arzı endam ettikleri, KCK'lı belediye başkanlarını toplama kamplarını çağrıştıracak şekilde kelepçeleyen Paralelcileri nerdeyse arkalamaya çalıştıkları…

Tuhaf tabii, nerden bakarsanız tuhaf!

Hele HDP Eşbaşkanı'nın söylemleri hepten tuhaf.

O kadar ki, son dönemde tebarüz eden siyasetinin en belirgin vasfı “Erdoğan nefreti.”

HDP neden bu çizgiye geldi?

Ne barış ne Kürt halkının gasp edilen ontolojik haklarının savunusu ne şu ne bu; varsa yoksa “Erdoğan nefreti.”

Şu hale bakar mısınız; bir zamanların “faşizme karşı omuz omuza savaş” sloganının yerini “Ak Parti'ye karşı CHP ve MHP ile omuz omuza” duruşu aldı.

Savrulmanın böylesine ne denir bilmem ki?!

CHP bidayetinden beri müesses nizamın veya vesayetin temsilcisi, MHP zaten malum…

Nasıl oluyor bu?

“Erdoğan'dan nefret koalisyonuna” dahil olmanın Kürt sokaklarına anlatılacak zerre miskali makul bir gerekçesi olabilir mi?

Allah aşkına neydi o “Seni başkan yaptırmayacağız” afra tafrası?!

Sahi dert neydi; kimi teskin etmek, kimlerin gözüne girmek istendi?

“Üçüncü taraf”ın mı, Paralelcilerin mi, Cemal Hasangillerin mi?

Bütün darbeleri destekleyen, Kenan Evren'in de uçağından inmeyen Cemal Hasan, Öcalan yakalandığında şöyle yazmıştı: “Başbakan Ecevit'in televizyondan açıklamasını dinlerken bir heyecan dalgası yalıyor içimi. Gerçekten tarihi bir an, bir dönüm noktası. Apo'nun yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi, 1984'ten beri Cumhuriyet devletinin PKK'ya karşı verdiği haklı ve meşru mücadelede bayrağın zirveye dikilmesi, zaferin tescilidir...”

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı Menderes'in akıbetiyle tehdit eden bu eleman, “barış süreci” başladığında ne yapmıştı peki?

Ne yapacak, çılgına dönmüş, evvela arkadaşlarıyla koro halinde “demokrasi gelmeden barış olmaz” diye feryat etmiş, barışa engel olamayınca da naçar dağlara vurmuş, Kandil'de PKK lideri Karayılan'a, “Türkiye'de bazı çevreler diyorlar ki; bu defa Kürtler Türkleri satacak ve kendi istediklerini alırken, Erdoğan'ı da başkan baba yapacaklar…” demişti.

HDP Eşbaşkanı bu tiplerin mi gözüne girmek istiyor?

Yoksa…

Ahmet Türk'ün üzerinden “Töplümsel süreç…” veya “Pırt mentö” diyerek Kürtlerin şivesiyle dalga geçen Yılmaz Özdillerin, Bekir Coşkunların gözüne mi?

İlhami Işık ne kadar doğru söyledi: “Erdoğan peşmergenin Kobani'yi kurtarmasının önünü açmıştır. Kürtlerin, Erdoğan'la düşmanlık problemi olamaz bu doğasına ve varlık nedenine aykırıdır...”

HDP Eşbaşkanı yanlış hesap yapabilir, pragmatik siyaset belasına piyasadaki “Erdoğan nefretinden” pay kapmak isteyebilir.

Barajı böyle aşacağını düşünebilir.

Nihayetinde siyasettir bu!

Lakin…

Piyasadaki “Erdoğan nefretinin” en önemli nedenlerinden birinin de Sayın Erdoğan'ın “baldıran zehri içmek pahasına” barış sürecini başlatması (Kürt kimliğini açıkladığı için soruşturmaya maruz kalan Şerafettin Elçi adına havaalanları açmasından Kürtçe yayın yapan TRT kanalı kurmaya kadar) olduğunu bu ülkede bilmeyen var mı?

Sayın Erdoğan'ı sırf Kürt kimliğini tanıdı diye “vatana ihanetle” suçlamadılar mı?

Bunca tehdide, bunca suikast girişimine, bunca nefrete maruz kalmasının en önemli nedenlerinden biri de Kürtlerin gasp edilen haklarını geri vermek değil mi?

Allah aşkına söyleyin şimdi: HDP Eşbaşkanı bu nefretten pay alarak Meclis'e girse ne olur girmese ne olur?

NOT: Adana ve Mersin'de HDP binalarına yapılan saldırıyı nefretle kınıyorum. HDP'ye saldırı yapılan her yerde (Eşbaşkanına rağmen) hepimiz HDP'liyiz diyorum.
#hdp
#seçimler
#erdoğan
9 yıl önce
HDP’yi niçin yazmıyorum?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti