|
Hevesleri kursaklarında kalsın
Kenan Evren’in “Bayrak Hareket Planı” uygulanması için şartların olgunlaşması beklendi.

Şartların olgunlaşması demek…

Silahların sürgit konuşması, siyasi görüş farklılığının hepten düşmanlığa dönüşmesi, kurtarılmış mahallelerin vatan sathına yayılması, velhasıl, kaos ortamının ülkeye hakim olmasıydı.

Kitleler “yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” haline duçar olunca da, “kurtarıcı” garnizondan bir güneş gibi doğacak, ülkeyi kaostan kurtaracaktı.

12 Eylül 1980’de öyle oldu netekim. Nihayetinde 60 Darbesi de şartların olgunlaşmasını gözetti.

***

Okyanus medyasının Cumhuriyet bürosunun başına getirilen Can Dündar 2011 seçim döneminde Kılıçdaroğlu’yla birlikteydi.

Yargıdaki demokratik düzenlemeler üzerine CHP’li bir grup milletvekilinin taşlı sopalı isyan çağrısı üzerine, İnönü’nün o meşhur sözünü (1960’ların başında, ‘Demokratik rejimi baskı rejimine çevirirseniz ihtilal millet için meşru bir hak olur...’ demişti.) Kılıçdaroğlu’na hatırlatınca, “Evet aynı durum... Daha vahim... Baskıya karşı direnmek haktır…” cevabını aldığını köşesine sitayişle taşımıştı.

Demek ki Kılıçdaroğlu’nun geçenlerde, “halkın direnme hakkı”ndan bahsetmesinde yeni bir şey yok.

Yeni olan…

Söz konusu yazısında, “Bugün Ergenekon Davası, bir tür Tahkikat Komisyonu gibi çalışmaya başladı…” diyen Can Dündar’ın Ergenekon ve Balyoz davalarına toz kondurmayan Ahmet Altan’la aynı çizgiye gelmesidir. (Aslında tersi daha doğru: Ahmet Altan Can Dündar’a kadar geriledi.)

Can Dündar, 11. 03. 2011’de Milliyet’teki köşesinde, “Ama şu da bir gerçek ki, 1960’ın Menderes’i (…) hiçbir farklı sese tahammülü kalmamış bir despottu. Buna rağmen, şimdi basın özgürlüğü için yazılan eleştiriler, o dönemkinden bile ağırdır…” demişti.

Ben de bu köşecikte, “Despot Menderes”i darağacında sallandırmıştınız, ondan daha “despot” gördüğünüz Erdoğan’a ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sormuştum.

Can Dündar, Erdoğan’a basın özgürlüğü üzerinden Menderes’ten daha “despot” derken, aynı tarihlerde, Ahmet Altan Taraf’taki köşesinde aynen şöyle yazıyordu: “Başkasını bilmem ama ben Erdoğan’ın bu müthiş girişimini, olağanüstü cesur liderliğini, vizyonunu hayranlıkla selamlayıp bütün gücümle destekliyorum…”

Uzun lafın kısası, malum güruhun Erdoğan muhalifliği herhangi bir kritikten neşet etmiyor.

Alınmış bir kararın yansımasıdır sadece.

Onun için muhteremlere sorulması gereken soru öncelikle şudur: Erdoğan’ı bitirme kararını nerde aldınız?

***

Ahmet Altanların içine Can Dündarların, Cemal Hasanların içine Oktay Ekşilerin, alayının içine de Ertuğrul Özkök’ün kaçması herhangi bir analizin değil, ancak ve ancak bir pozisyon almanın sonucudur.

Sisi darbesinin ardından coşan Özkök, “demokrasi darbeyle de gelir” dememiş miydi?

Aldıkları “pozisyonun” hülasası budur.

Boşuna kendilerini bu denli iptizale uğratmıyorlar. Bekledikleri, daha doğrusu, yollarına taşlar döşedikleri darbe gelirse, kaybettikleri prestijlerini kazanabilmek için ilkin yine bunlar karşı çıkacaktır.

12 Eylül’e sokaklar üzerinden zemin oluşturdular; 28 Şubat’a Fadime Şahinlerin, Aczimendilerin…

Bekledikleri darbeye zemin hazırlamak için Okyanus medyası ve malum aydınlar iş başındadırlar.

Gezi gericiliği döneminde, “Sandık her şey değildir” diye başladılar, son günlerde (Cumhuriyet’in O. Bursalı adlı köşe yazarı misali) açıkça darbe istemlerini dile getirmeye başladılar.

Son numaraları, “Yeni Türkiye”nin mimarıyla, kimi “AKP’liler” arasında fitne fesat çıkartmaktır.

Başkanlık sistemine geçmek, aynı zamanda, “darbesevicilerin” heveslerini kursaklarında bırakmak demektir.
#Kenan Evren
#12 Eylül
#Ergenekon
#Balyoz
9 yıl önce
Hevesleri kursaklarında kalsın
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?