|
Sen Tayyip Erdoğancı olma birader
Hürriyet gazetesinin Ahmet Hakan'ı, “elinde silah olan demokrasi güçlerinin Erdoğan'ı devirmeye kalkmasına” karşıymış.

Ne güzel!

Lakin güzel olduğu kadar da acayip; “elinde silah olan demokrasi güçleri” de ne demek?!

Şimdiye değin darbeleri allayıp pullayan, hatta bayram telakki eden çok yazı okudum, ama “elinde silah olan demokrasi güçleri” ifadesine ilk kez muttali oldum.

Bu kadarı Kenan Evren'in bile aklına gelmezdi. Gelseydi, “demokrasi güçlerimiz yönetime el koydu netekim” demeyi ihmal etmezdi.

O değil de, iyi ki Ahmet Hakan darbeye karşıymış, ya karşı olmasaydı ne diyecekti, çok merak ediyorum.

Gelgelelim hazrete haksızlık yapmak da istemem.

Söz konusu yazısında, “elinde silah olan demokrasi güçlerinin Erdoğan'ı devirmeye kalkmasına” karşı çıkmakla yetinmemiş, “bir numaralı Tayyip Erdoğancı oluruz” demiş!

Buyrun birlikte okuyalım: “Seçilmiş cumhurbaşkanı olmasının sorgulanmasına, Mısır'daki gibi bir darbeye maruz kalmasına, çoktan kaldırılmış idam cezasının Erdoğan için söz konusu bile edilmesine sıra gelince, işte orada, bir numaralı Tayyip Erdoğancı oluruz…”

Baştan söyleyeyim; her şeye rağmen bu ifadeler takdire şayan.

Nihayetinde, “Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına idam” spotunu atacak kadar kendine yakışanı yapan bir gazetenin köşe yazarı söylüyor bunları.

Yine de şuncağızı sormak isterim: Tayyip Erdoğancı olmak nedir, nasıl bir şeydir?

Mesela, Ahmet Altan vaktiyle, “Söz gelimi, Erdoğan'ın 'kalibresine' sahip kim var bu ülkede? Onun cesaretine ve vizyonuna sahip kim var? Kimse yok. Erdoğan, Türkiye'de rakipsiz... Ama artık sadece Türkiye'de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri…” derken Tayyip Erdoğancılık mı yapıyordu?

Ayrıca…

Ahmet Hakan neden “Tayyip Erdoğancı oluruz” diyor, yani, çoğul kullanıyor? Aydın Doğan'ın adamları içinde başka kimler var?

Umre arkadaşı Ertuğrul Özkök de var mı?

Ama o Sisi darbe yaptığında elini belli etmiş, “demokrasi darbeyle de gelir” demişti.

Gerçi elemanın da bir dediği bir dediğini tutmuyor ki.

Bir defasında öldüğünde cesedinin yakılmasını arzuladığını (küllerinin savrulacağı doğa parçasına acımıştım da ordan aklımda kalmış) dile getirmişti, şimdi de kalkmış “Cenazem kiliseden kaldırılsın” diyor.

Camideki cenaze geleneğini beğenmiyormuş, hiç estetik gelmiyormuş ona. Güzel bir kilisede ve oturma düzeni içinde, arkadaşlarının da kravatlarını takarak, şık bir şekilde yer almalarını ve hakkında güzel şeyler söylemelerini umuyormuş.

Çok şükür arkadaşı falan değilim ama bir gün ölmek zahmetinde bulunursa arkasından “güzel şeyler” söylerim.

Tıpkı Ahmet Hakan'ın ancak darbe olunca “güzel sözler” söyleyeceği gibi.

Yanlış anlaşılmasın, “güzel söz” derken darbeye karşı çıkmasını kastediyorum.

Zaten “bir numaralı Tayyip Erdoğancı” olmasına da gerek yok.

Adam olsun kafi.

Adam olmak da sadece darbeye değil, darbe süreçlerine de karşı çıkmayı icap ettirir.

Öyle 27 Nisan'dan 17 Aralık'a kadar bütün darbe süreçlerine bir şekilde katkı sun, darbe gerçekleşince de karşı çıkacağını söyle. Öldürdüğü insanın cenazesine çelenk göndermek gibi bir şey bu!

Kaldı ki, Ahmet Hakan'ın darbe olduğunda bile net tavır alacağından emin değiliz.

Çünkü…

27 Nisan 2007 muhtırasında, “Darbeye karşıyız diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş…” demişti.

Her darbenin de muhtıranın da muhakkak “ötesi” vardır.

Ötesi yani gerekçesi yani bahanesi…

Daha geçen gün yazdım; Evren'in 12 Eylül darbesinin gerekçesi “anarşi”, 28 Şubat'ın “irtica”, 17 Aralık'ın da ”yolsuzluktu.”

Ahmet Hakan 27 Nisan'da sınıfta kaldı.

Bari 17 Aralık darbe teşebbüsüne hiç gevelemeden net bir şekilde karşı çıksın. Zira “paralel yapıyla” mücadele devam ediyor hâlâ.

Yoksa darbelere karşı çıktığına neden inanalım?
#Ahmet Hakan
#darbe
#aydın doğan
9 yıl önce
Sen Tayyip Erdoğancı olma birader
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset