|
Türkiye bunu sürgit kaldıramaz

“Yeni Türkiye”ye, tarihsel hafızamıza kayıtlı düşmanlarımız şöyle dursun, uzaylılar bile saldırsa sevinecekler.

Bu derece husumet, bu derece kin ve nefret de nerden bakarsanız bakın patolojik bir haldir.

Evvela adamakıllı teşhis sonra da behemehal tedaviye ihtiyaç var.

Peki kim nasıl yapacak bunu?

Dahası, mahut halin mümkün olan bir tedavisi var mı?

Gerçekten zor, çok zor bir süreçten geçiyoruz!

Sosyal ve kültürel öyle bir altüst oluşu idrak ediyoruz ki herkes aynı şeye aynı anda bakıyor ama birbirine taban tabana zıt şeyler görüyorlar.

Hani, Akira Kurosawa’nın 1950 yapımı “Raşomon” filminde, karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir “samuray” haydutların saldırısına uğrar da şöyle veya böyle muttali olan herkes cinayeti farklı anlatır ya, işte öyle bir şey.

Töbeler olsun, bin kat daha kötü bir hal yaşadığımız.

Zira bir kesimin “hayat” dediğine diğer kesim “ölüm”, bir kesimin “adalet” dediğine diğer kesim “zulüm”, bir kesimin “yeni” dediğine diğer kesim “eski” diyor.

Daha evvel bu köşeciğe misafir ettiğim ünlü İngiliz nörolog ve psikoloji profesörü Sacks çok ilginç bir “görsel amnezi” vakası anlatır:

Adamın biri tamamen kör olmuş ama bunu bilmiyormuş. Hayır, filmlerdeki gibi henüz farkına varamadığı bir talihsizlik yahut kendisinden gizlenen bir durum söz konusu değilmiş.

Sizin anlayacağınız adam bildiğiniz körlüğe inanmıyormuş. Hem de hastanedeki bütün tetkikler, bulgular, kör olduğunu kanıtladığı halde.

Görmediği en küçük tartışmaya mahal kalmayacak kadar belliymiş ama körlüğe inanmadığı için de körlükten hiçbir şikayeti yokmuş.

Nasıl mı olur?

Nasıl olacak, körlük diye bir şeyi bilmiyormuş ki körlükten şikâyeti olsun!

Bütün testler ve araştırmalar hastanın sadece kortikal olarak değil tüm görsel imgeleri ve anıları da kaybettiğini gayet net ve kesin bir şekilde gösteriyormuş.

Gelgelelim hastanın hiç mi hiç kayıp hissi yokmuş.

Sorun da buymuş işte.

İnsan kayıp hissini kaybetmişse neyi kaybettiğini nasıl bilebilir ki?

Prof. Sacks’a göre hasta aslında görme kavramı düşüncesini kaybetmişti.

Dolayısıyla bir şeyi görsel olarak tarif etmesi imkansızdı. Zaten böyle bir istekle karşılaşınca hasta şaşkına dönüyormuş.

Beyninin arka tarafındaki kan dolaşımında oluşan bir tromboz adamcağızın beyninin görme bölümlerinin harap olmasına neden olmuş, bu da “kayıp hissini” hepten yok etmişti.

Peki yaşadığımız algı kayıplarına neden olan toplumsal travma nerden kaynaklanıyor?

Sosyal ve kültürel altüst oluşların belirli bir travmaya neden olacağı sürpriz değildir elbette.

Türkiye son 10 yılda az altüst oluşlar yaşamadı. “Eski Türkiye” gitti “Yeni Türkiye” geldi, daha ne olsun.

“Yeni Türkiye”den hoşnut olmayan, çıkarlarına aykırı bulan iç ve dış dinamikler ele ele verip, Haberal’in meşhur ifadesiyle, “her türlü puştluğu” yapacaklardı.

Yaptılar!

Psikolojik harp teknikleriyle öyle korkunç manipülasyonlar yaptılar ki, mezkur toplumsal altüst oluşu patolojik hale dönüştürdüler.

Öylesine patolojik maraz ki bu, görme hissi bile kayboldu desek yeridir.

Yoksa...

Özgürlük mücadelesi verdiğini söyleyenler nasıl olur da, Sayın Erdoğan’dan sırf kendileri gibi nefret etmediği için insanları aşağılar, dışlar, itibarsızlaştırır veya kişilik katline uğratır?

Olacak şey mi bu?

Bu denli kötücül enerjiyi, bu denli şedit yabancılaşmayı Türkiye sürgit kaldıramaz.

Acil toplumsal barışa ihtiyaç var.

Bu konuda en büyük sorumluluk yine siyasi iktidara düşüyor.

#Yeni Türkiye
#Akira Kurosawa
#Raşomon
9 yıl önce
Türkiye bunu sürgit kaldıramaz
Lens faktörü
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir