|
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz!

“Her olayı, durumu veya duyguyu kaba çizgileriyle ve belli kalıplar içinde ele alan melodramda, insanlar iyiler ve kötüler olarak kamplaştırılmıştır. Bu iki grup arasındaki mücadelenin sonucu en baştan bellidir. Hiç akla gelmedik rastlantılar, karmaşık ilişkiler, birbirini takip eden acıklı ve sevinçli durumlar, basmakalıp karakterler melodramların olmazsa olmazlarıdır. Film boyunca bin bir zorlukla karşılaşan iyilerin başına gelmedik şey kalmaz, ama sonunda ortaya çıkan sürpriz bir kurtarıcı (kişi veya olay) her şeyi tatlıya bağlar.”

Mahmut Tali Öngören’in melodram tanımlaması, yeni dizileri özellikle de kadın draması diye adlandırılan bazılarınca teyze dizisi denilen pembe dizi kalıplarında üretilen dizileri izlerken; eski notlarımı tarıyordum ki çıktı karşıma.

Bir zamanlar Yeşilçam’ın en çok eleştirildiği benzer sinema filmlerinden sonra diziler de aynı yoldan ilerleme gayretinde. Orijinal konu, özgün hikaye üretmek yerine yabancı film, roman ya da Yeşilçam filmlerinin uyarlaması diziler geliyor ekrana peş peşe. Misal ekrana gelen son dört diziden Racon, Poyraz Karayel başta olmak üzere tüm mafya hikayelerinin; Kara Kutu, Geçmişi Olmayan Adam ve Legends; Maral The Paradise ve Mr. Selfridge karması; Serçe Sarayı ise reytingi yüksek dizilerden izler taşımakla beraber Sultan filminin dizi versiyonu gibi.

Sultan, ataerkil bir düzenin hakim olduğu ortamda dul bir kadının ayakta kalma mücadelesi olarak güncelliğini korurken; Serçe Sarayı, anlatmaya niyet ettiği şey ile anlattığı hikaye arasındaki makasın ilk sahneden itibaren açılmasından dolayı, ortaya karışık ne anlattığı ne savunduğu belli olmayan bir hikaye, şimdilik. Sonrası için de ilk iki bölümde çizilen atmosferden sonra çok da umutlu değilim açıkçası.

Serçe, İstanbul’un kenar semtlerinden birinde yaşayan, 32 yaşında, kocası Ramazan’ı iki yıl önce trafik kazasında kaybetmiş, iki oğlu kız kardeşiyle hayata tutunmaya çalışan genç bir kadın. Kendine hayrı olmayan kardeşi, düşmanca tavır takınan kayınvalidesi, riyakar mahalleli, maziden çıkıp gelen eski yavuklu Kadir, gizemli geçmişiyle sürpriz olaylara gebe çocukların öğretmeni Ali Rıza ile hayata tutunması oldukça zor. Bir cümlede saydığım karakterlerin hepsi Serçe’nin hayatını kolaylaştırmak için değil zorlaştırmak için varlar hikayede.

İki yıldır kocasının yasını tutmasına başı önünde yürümesine rağmen meraklı mahalleli tarafından yine ne işler karıştırıyor belli değil laflarına maruz kalan Serçe’nin hayatı, Kadir’in mahalleye dönmesi ve Serçe aşkının alevlenmesi ile değişir. Üstüne kocasının kendisine yalan söylediğini ikinci eşi ve bir çocuğu olduğunu ve öteki kadının üstüne ev aldığını öğrenir. Dahası Serçe’ye kök söktüren, tapusu bende diyerek gecekonduyu satmaya çalışan, senet imzalattırarak oğlunun evini dul eşine ve torunlarına satan açgözlü gaddar kayınvalide, oğlunun yediği haltlardan haberdardır ve desteklemektedir oğlunu. Hayatı hakkındaki gerçekleri hızlandırılmış bir şekilde öğrenen Serçe, hangi akla hizmet olduğu anlaşılamamakla beraber 80 yaşındaki adamla evlenmeye karar verir. ‘Serçe’yi istemeye gidiyoruz dul ama olsun’ replikleri eşliğinde. Genç ve dul bir kadının ayakta durma hayata tutunma hikayesinde niyet o değil belki ama o kadar çok kadını aşağılayan replik var ki! Kendisinden 3-4 yaş büyük teyzesiyle aynı okula giden çocuğa, arkadaşlarının söylediği ‘teyzene sahip çık, teyzen halka açılmış diyorlar’ repliklerinin ne kadar yanlış olduğunu, yanlış mesajlar içerdiğini söylemeye gerek yok. Aşırı erkeklik rolü yüklenmiş çocukların şiddet makinesine dönüştüğü bilinen bir gerçek.

Serçe’nin baskılardan kurtulmak, yeni bir hayata başlamak üzere kocasının eşyalarını sokak ortasında yakması, babasını kaybetmiş çocuklarda travma yaşatacak sahneler. Hikayenin dönüm noktası Serçe’nin yeni hayatının başlangıcı olarak düşünülmüş ama çocuk faktörü atlanmış sahneler yazılırken ve çekilirken. Nitekim yeni hayatı da eski hayatından farksız Serçe’nin. Yardım etmek adına Kadir tacizlerini devam ettiriyor, patron eline geçirdiği ilk fırsatta kadını taciz ediyor. Taciz etmekle de yetinmeyip iftira atıyor kadına. İşsiz kalan, ev için senet imzalayan Serçe’nin kendi dertleri azmış gibi, öteki kadının bir telefon sonrası bırakıp gittiği çocuk da başına kaldı. Aynı yaşta iki çocuk, birbirine yabancı iki çocuk, kıskançlık, kavga, dövüş. Ramazan’ı soran gizemli adam Ramazan yaşıyor olabilir mi sorusunu düşürmüştü zihinlere. Berk’ten kurtul yanıma gel diyen gizemli telefon Ramazan hayatta olabilir düşüncesini kuvvetlendirdi.

Zengin bir aileye mensup, karısını kaybetmiş olan Ali Rıza öğretmenin ve kardeşinin gizem dolu hikayesi ilgi çekici. Ama hikayenin o tarafı da fazla gürültülü patırtılı. Her daim yükselen sesler, sürekli bir hesaplaşma hali, çok yorucu.

#Yeşilçam
#televizyon
#dizi
9 yıl önce
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz!
TÜBA’nın Doğal Gaz Çalıştayı
Yetim ve Korunması
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek