|
Reytingin götürdüğü yere kadar!

Kim derdi ki Bir İstanbul Masalı’nda Demir Esma Selim üçgeninde anlatılan aşk hikayesi gün gelecek virüs gibi yerli dizilerin vazgeçilmez klişesi olacak! Aynı tecavüz gibi aşk üçgeni de doğru bir yerden doğru bir bakış açısıyla dahil oldu senaryolara, reyting etkisiyle şekil ve içerik değiştirerek sitcomlara kadar girdi. Yalan Dünya’da, Selahattin tüm ev halkını aldatma konusunda hünerlerini başarıyla sergilerken pavyon kızıyla hikaye tükenince Selahattin’in ikiz kardeşi devreye girdi. Pavyon güzeli ile Ahmet arasında duygusal yakınlaşma sahnelerine şahit oldu izleyici.

2014 model ağalı konaklı Emanet, üç kardeşi aynı kadına aşık ederek senaryoda yeni bir açılım denedi! Ana karakteri kardeş katili yaparak başladı hikaye. Uyuşturucu kaçakçısını vurduğunu zannederken kardeşini vurduğundan habersiz Fırat, öldürdüğü adamın karısına aşık olacak fakat kardeşinin karısına aşık olduğunu uzunca bir zaman bilmeyecekti. Zelal düğün günü kaybettiği kocasının küçük kardeşinin takıntılı töreli evlilik baskısından kurtulmaya çalışırken; kocasının abisine aşık olacaktı. Senaryo başlangıçta töreye karşıymış gibi bir pozisyon aldı ama sırlar, gizemler, kader derken; aşk adı altında töreye teslim oldu. Üç kardeşin üçü de aynı kadına aşıktı; biri ölü, biri katil, diğeri takıntılı. Malzemesi bol bulunarak yola çıkılan dizi neyse ki seyirciden yeterli ilgiyi görmedi.

Bu sene karmaşık aile içi ilişkileri merkeze alan diziler reyting barajının altında kaldı. Devam eden diziler senaryo açılımlarını sınıfta kalacak, seyirci kaçıracak şekilde zenginleştirdiler ama alışkanlıklardan kolayına vazgeçmeyen seyirciler sebebiyle şimdilik sadece bir miktar kan kaybedildi.

Hikayeler tükenmesine rağmen altın yumurtlayan tavuğu kesmeyelim anlayışı, reytingin bizi götürdüğü yere kadar gidelim düşüncesiyle devam kararı alınan dizilerde, en göze çarpan özellik hikayelerin ileriye doğru değil geçmişe doğru açılım kazanması. Erkek evlat sahibi olma takıntısının bir ailede nelere sebep olabileceğini başarıyla anlatan Karagül, senaryosunu sırlarla zenginleştirmeye devam ediyor. Senaryodaki gelişim ihtiyacını her daim yeni bir sırla gideren Karagül’de en son Kadriye’nin kardeşi Fikriye sırlarıyla birlikte geçmişten çıktı geldi. Yıllar önce kaçıp gitmişti, kanser olduğu için dönmüştü falan ama meselenin can alıcı noktası sırlarla bezeli gidiş sebebindeydi. Fikriye ablasının kocasına aşıkmış meğer. Kendal’ın yeni belalısı olarak hikayeye dahil olan Kenan sadece belalısı değil aynı zamanda kardeşi Kendal’ın. Fikriye kaçıp giderken hamileymiş deyince neyin ne olduğu anlaşılıyor zaten.

Zorunlu uzatmada isminin hakkını vermek adına kabadayı alemine açılan Karadayı’da son anda ters köşe yapmazlarsa Belgin Feride’nin kardeşi. Mahir’le Belgin arasındaki aşk oyunu aynı erkeğe aşık kız kardeşler hikayesine döndü.

Fatih Harbiye’de Macit’in babası biyolojik babası değilmiş. Bir de bu versiyonu var senaryo açılımlarının. Baban baban değil oğlum/kızım versiyonu.

Kara Para Aşk’ta birbirinden habersiz - Metin haberliydi- kardeşlerin Nilüfer mücadelesi devam ediyor. Metin Tayyar ikilisinin böbrek hikayesi ise hık demiş Lost’taki John Locke’un hikayesinden düşmüş Kara Para Aşk’a. Evlatlık olduğunu öğrenen, biyolojik babası tarafından kesin bir dille reddedilen, asla kabul görmeyen Locke; ısrarlı bir şekilde babasının villasının önünde nöbet tutar. Sonunda babanın inadı kırılır, ava gitmeyi teklif eder reddettiği oğluna. Geç de olsa baba oğul olduklarına inanan Locke, rüyasından bir hastane odasında uyanır. Babasının yakınlık göstermesinin altındaki gerçek böbrek ihtiyacıdır, böbrek naklinden sonra oğlunu görmeyi yine reddeder. Dolandırıcı olduğunu öğrendiği babası kabusu olmaya devam eder, Locke’u sekizinci kattan aşağı iter, Locke kötürüm kalır. Metin’in hikayesi böyle devam ederse Lost’a bağlanır, uçak adaya düşer artık! Kadere inanan adadan gitmek için değil kalmak için çabalayan Locke, her insanın özünde iyilik olduğuna inanırdı, isim babası filozof John Locke gibi.

Şimdi sorum şu: Reytingler gayet iyi devam edelim kararı verildiğinde, neden hikayeler ileriye doğru değil de geçmişe doğru açılım kazanıyor. Bu açılımla birlikte aynı kişiye aşık kardeşler formülüne başvuruluyor. Hikayeye böyle bir açılım kazandırmanın maliyeti düşük, senaristi yormuyor, seyirci tarafından hemen anlaşılıyor bunların hepsine amenna. Ama ben senaristlerin bu tercihlerinin psikolojik alt metnini merak ediyorum. Psikoloji bilgim ve okumalarım yorumlamama yeterli gelmiyor onun için psikiyatrlardan beni aydınlatmasını istiyorum. Bireysel ya da toplumsal nasıl bir travma yaşamış olmalıyız ki senaryolar hep aynı noktada kilitleniyor?

#istanbul
#masalı
#televizyon
#dizi
٪d سنوات قبل
Reytingin götürdüğü yere kadar!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’