|
Cemaatler ve siyaset

Şu aralar herkesin şahit olduğu üzere Türkiye, siyâset cemaat-iktidar kavgasına sahne oluyor. 14 Aralık, bu gerilimin iyiden iyiye alevlendiği bir târih olarak kayıtlara geçiyor.

Cemaat-siyâset ilişkisi, Türkiye’de siyâsal kültürün en önemli dinamiklerinden birisidir. Senelerden beri bu ilişki konuşulur ve yazılır; lâkin ilişkinin mâhiyeti çok fazla bilinmezdi. Yaşadığımız olaylar, ilişkinin gerilimli tarafını ortaya koyuyor. Gerilim, hatta çatışma pek çok şeyi açığa çıkarıyor. Gelişmeler, Şerif Mardin’in başlattığı, ama arkası fazla gelmeyen siyâset bilimi çalışmalarına ilham verecek bir noktaya taşıyor.

Gâliba öncelikle bir farkı ortaya koymak gerekiyor. Cemaatler, belki de kültürel süreklilikler ve işlevleri açısından tarikatlere yakın duran; lâkin onlarla özdeşleştirilmemesi gereken toplumsal oluşumlar olarak anlaşılmalıdır. Tarikatler geleneğin; cemaatler ise modernliğin içinde ortaya çıkan yapılardır. Ezcümle; cemaatleri, söylemleri bir şekilde geleneksel göndermeler içerse de ancak modernleşmenin dinamikleri ve nitelikleri üzerinden anlayabiliriz.

Cemaatler modernliğin bireyleri geleneksel köklerinden koparıp savurduğu ve yalnızlaştırdığı bir dünyâda ortaya çıkıyor. (Tarikatlerin dünyâsı ise böyle bir etkiyle açıklanamaz). Cemaatler modernliğin sorunlarını yaşayan insanlara hayâtlarını anlamlı kılan misyonlar etrafında bir dayanışma ve işbirliği alanı açıyor. Bu özünde sosyolojik bir oluşumdur. (Halbuki tarikatler, socius’u modern dünyânın socius’undan çok başka olan, yâni sosyolojik olarak açıklanması zor bir kolektif oluşumdur). Bahsettiğimiz bu sosyolojik oluşumun başat niteliğinin sivil olduğuna işâret etmeliyiz. Yâni, cemaatler sivil (siyâsal) toplumda değil, sivil alanda neşv-ü nema buluyor. Buraya kadar bir sorun yok. Tam tersine, siyâsal alan karşısında bir mesâfe kazanabilmenin ve hayâtın siyâsetçe kolonize edilmemiş bu alanların tecrübeye açtıklarıyla varolmanın insanlara çok şey kazandıracağı muhakkaktır.

Gelin görün ki gelişmeler bu noktada başlasa bile, aynı doğrultuda yaşanmıyor. Modern toplum, nihâyetinde ilişki ve etkileşimleri çok sıkı dokunan ve hayli kompleks bir dünyâ; hatta dünyâlardan oluşuyor. Cemaatler de bundan nasibini alıyor. Sivil başlayan sürdürülmesi çok zor olan kırılgan sivil süreçler ya bizzat siyâset tarafından kolonize ediliyor, ya da bizzat kendisi siyâsal bir iddia kazanabiliyor.

Türkiye’de siyâsal iktidarların gelişen ve etkinleşen donanımlarıyla cemaat alanlarını kolonize ettiklerini görüyoruz. Buna mukâbil cemaatler de fırsatçılık yapıp bu ilişkide gönüllü ve bilinçli olarak yerlerini alabiliyor. Özellikle çok-partili hayâta geçildikten sonra bu etkileşim ve ilişkilerin hızla derinleştiğini görüyoruz. Cemaat kardeşliğinin siyâsal bir kardeşliğe dönüşmesi modern dünyânın mutâdıdır.

En az bunun kadar önemli olan bir diğer husus da, cemaatlerin, yine tarikatlerden çok farklı olarak modern dünyânın ekonomik zorunluluklarına boyun eğmeleriyle ilişkilidir. Tarikat bir ekonomik birim değildir. Oysa cemaatler kapitalist anlamıyla ekonomik birimlerdir. Bu da cemaatlerin misyonlarını; moral iddia ve dünyâlarını zedeleyen, çarpıtan bir başka dinamiktir. Hâsılı, cemaatler öyle başlamasa da, bir siyâsal-ekonomik örgütlenmelere dönüşüyor. Sivilliğini sürdürebilir kılmak modern bir cemaat başarısı olsa gerekir.

Cemaatlerin moral dünyâsını zayıflatan dinamikler, geç-modern dönemde daha da arttı. Bir kere cemaat moralleri tüketim dünyâsında alabildiğine plâstikleşiyor ve neo-paganizm ile birleşiyor. Bu açıdan modern cemaatlerin, Haşmet Babaoğlu’nun iyi bildiği ve pek çok defalar vurguladığı gibi New-Age kültlerle olan alışverişine bakmak gerekiyor. Bu kültler ile geç-modernliğin siyâsal kültürü arasında çok ilginç eşleşmeler yaşanıyor. Siyâset artık modernliğin içinde kazanmış olduğu iddiasına yabancılaşıyor ve saf rasyonel bir süreç olmaktan çıkıyor. Uzun erimli tasarlanmış, nesnel sonuçları olan siyâsetlerin bile; kurgusu, dili ve sunumu, olağan dışı ölçülerde ve en plâstik anlamıyla mistikleştiriliyor. Bahsedilen kültler ve onların taşıyıcısı olan cemaatler burada çok önemli roller oynayabiliyor. Diger taraftan günümüz dünyâsında cemaatler arasında bu alanda şaşırtıcı kültürel yakınlaşmalar ve net-workler mevcut. Elbette biz hâlâ dünyânın maddî tarafının çok belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Bu dil ve sunumlara kanıp zihnimizi kaptırma niyetimiz yok. Muradımız tam aksine, cemaat-siyâset ilişkilerinin şekillendirdiği dünyâmızda nesnel çıkarların tâkibinin artık eskisi kadar kolay olmadığına ve New Age kültlerin zihin bulandırıcı etkisine dikkât çekmek.

#14 Aralık
#Cemaat-siyâset ilişkisi
#Şerif Mardin
9 yıl önce
Cemaatler ve siyaset
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı