|
“Azınlık bestekârlar” tanımını terketmek gerekiyor

Osmanlı’dan günümüze, yaptıkları güzel bestelerle mûsikîmize çok önemli hizmetlerde bulunmuş gayrımüslim bestekârlarımızı çok genel bir ifadeyle “azınlık bestekârlar” olarak tanımlayanlarımız var. Azınlık bestekârlar tanımlaması bana her zaman rahatsız edici ve incitici gelmiştir. Bu tanımlamanın içinde bir tür aşağılama, küçük görme de vardır diye düşünmüşümdür. Rum, Ermeni veya Yahudi… “azınlık” olarak tanımlanmakta olan bu insanlar, sadece İstanbul’daki varlıklarıyla azımsanamayacak bir nüfusa sahiptiler ve gayrimüslim olmalarına rağmen Osmanlı toplumsal yapısı içinde de her biri birer “Osmanlı vatandaşı” idiler. Birer Osmanlı ve daha sonra da Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak önemli hizmetlerde bulundular, vatandaşlık görevlerini de eksiksiz yerine getirdiler. Daha da önemlisi, Osmanlı İstanbulu’nun o kendine has kültürel dokusunun oluşmasında da katkıları hiç şüphesiz büyüktür. Klasik gitar hocam İstanbul’un köklü Ermeni ailelerinden birine mensub olduğu için hem kendisinden çok şey öğrendim ve hem de bu insanlarımızı daha yakından tanıma imkânı elde etmiş oldum. Bir kere her biri gerçek İstanbul beyefendisi ve hanımefendisi özelliğini kesin olarak bizden daha fazla taşımaktalar. Doğrusu bu bile onları benim nazarımda daha saygın hâle getiriyor. Her biri kibar, zarif, ne konuştuğunu bilen son derece görgülü insanlar.

Osmanlı’dan günümüze, Zaharya’dan Bacanoslara; pekçok gayrimüslim mûsikîşinas hem de çok zor şartlarda yetişerek mûsikîmize sâzendelikleri, hânendelikleri, nazariyatçılıkları ve bestekârlıklarıyla hizmette bulundular, mûsikî repertuarımızı zenginleştirdiler, Ali Ufki (Albert Bobowski) ve Dimitri Cantemir gibi, mûsikî nazariyatına dâir yaptıkları çalışmalarla mûsikîmizin nazarî yapısını öğrenmemize katkı sağladılar, Hamparsum Limonciyan gibi, geliştirdikleri nota sistemleriyle pekçok eski ve önemli eserin notaya alınmak suretiyle kaydedilmesini sağlayarak böylece kaybolup gitmesine mânî oldular. Bütün bu hizmetleri birer Osmanlı vatandaşı olarak yaptılar. Günlük toplumsal hayatın içinde yaşadıkları zorluklara rağmen küsüp geri çekilmediler ve bu hizmetleri yapmaktan da asla geri durmadılar. III. Selim’in tanbur hocası İzhak, bu konuda önemli bir örnektir. Sadece İzhak değil, daha öncesinde sonradan Müslüman olarak Mir Cemil adını aldığı rivâyet edilen Zaharya isimli bir bestekâr var ki, eserleri onsekizinci yüzyıl Osmanlı mûsikîsinin en güzel örneklerindendir. Bütün bu bestekârlar, Osmanlı medeniyetinin yetiştirdiği bestekârlardır ve bizimdir. Bugün “azınlık” olarak tanımlanan bu bestekârlarımızdan hangisinin ismini ansak, mûsikîmiz için çok önemli işler yaptığını görebiliriz. Hele ondokuzuncu yüzyılda doğup yirminci yüzyıla uzanan hayatlarıyla öyle şahsiyetler var ki, her biri başlıbaşına âbide isimler olarak mûsikî tarihimizdeki yerlerini almışlardır. Oskiyan Efendi mi, Kemânî Kör Sebuh mu, Nikoğos Ağa mı, Asdik Ağa mı, Leon Hancıyan mı, Kemençeci Nikolaki mi, Kemençeci Vasilaki mi, Lavtacı üç kardeş Andon mu, Civan Ağa mı, Hristo mu, Kemânî Aleksan mı, Kemânî Tatyos mu (ki sadece Tatyos için özel bir sayfa açmak gerekir), Serkis’ler mi, Bîmen Şen mi, Artaki Candan mı, Aleko ve Yorgo Bacanos mu… bu isimlerin her birini saygıyla anmamız gerekiyor. Tabii bir de bu önemli gayrımüslim bestekârlarımızı “azınlık” diyerek kendimizden uzaklaştırmak gibi yanlışları da terketmemiz gerekiyor. Bu tanım, şüphesiz onları da rencide eden bir tanım olmalı. Böyle tanımlamalar yerine tam tersine bu vatandaşlarımızla aramızdaki mesafeyi kısaltmamız ve onları ürkütecek tavırlarımızı ve görgüsüzlüklerimizi de terketmemiz gerekmektedir. Daha fazla birliktelik, daha fazla yakınlaşma, daha fazla dostluk ve kardeşlik ilişkileri kurup geliştirmek ve her gayrımüslim vatandaşımızın, istatistiklere göre yüzde doksanı Müslüman olan ülkemizde kendilerini güvende hissetmelerini ve huzurlu yaşamalarını sağlamak zorundayız. Keşke meclisimizde daha fazla gayrımüslim vatandaşımızı milletvekili olarak görebilsek. Netice itibariyle onlar da vatandaşlık görevlerini yerine getiren birer “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” değil mi ?

#azınlık bestekarlar
#müzik
#osmanlı müzik
9 yıl önce
“Azınlık bestekârlar” tanımını terketmek gerekiyor
İki karşılaşma...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir