|
Büyük buluşma

İstanbul’da iki yılda bir MÜSİAD tarafından düzenlenen, Asya’dan Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Afrika ülkeleri ve Türkî Cumhuriyetlere kadar uzanan bir coğrafyadaki yabancı şirketlerin ve işadamlarının katıldığı 15’inci MÜSİAD Uluslararası Fuarı bugün başlıyor.

Bu yıl 500 yerli ve yabancı katılımcı firma, 103 ülkeden 7 bin işadamının katılması bekleniyor.

İş dünyasının en etkin örgütleri arasında yer alan MÜSİAD fuarı yerli yabancı yüzlerce işadamını, firmaları buluşturarak önemli bir fayda sağlıyor.

Onları yeni teknolojilerle ve yeni fikirlerle tanıştırıyor.

***

Biliyorsunuz Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, TÜSİAD 1971 yılında İstanbul›da büyük patronların örgütü olarak kuruldu.

Patronlar Kulübü’nden 19 yıl sonra da Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) iş dünyasında yerini aldı.

5 Mayıs 1990’da kurulan derneğin üyeleri bir grup orta ve küçük boy işletmelere sahip muhafazakar mütedeyyin olarak bilinen işadamlarıydı

***

O dönemde MÜSİAD için iyi niyetten yoksun bazı medya ve işadamları tarafından Müslüman İşadamları Derneği denmesinin sebebini aslında MÜSİAD’da değil, TÜSİAD da aramak lazım.

Çünkü bu toprakların tarihi ve kültürü ile bu topraklarda yaşayanlar açısından normal olan MÜSİAD, anormal olan TÜSİAD’dı.

Hala da öyle görünüyor.

TÜSİAD’ın halktan kopuk imajı CHP ile özleşti.

“Halka rağmen halk için” felsefesi aynı zamanda büyük patronlarında felsefesiydi.

Bu aynı zamanda kapitalizmin de felesefesidir.

Oysa MÜSİAD halkın içindeydi, oradan doğdu.

Muhafazakar ve mütedeyyin kesimi temsil ediyordu.

MÜSİAD bu anlamda da iş dünyasında öncülük etmiş oldu.

MÜSİAD’ın ardından kurulan ASKON, TUSKON, İŞHAD, TÜMİSAD, TÜMSİAD gibi sivil toplum örgütleri doğdu.

Toplumsal değerleri sahiplenen çalışanlarıyla aynı havayı soluyan bu şirketler arttıkça bu örgütlerin toplumdaki gücü de arttı.

***

Toplumun ahlaki ve dini değerleriyle barışık yaşayan işadamlarının sayısı arttıkça şu soru önem kazandı; Müslüman işadamı nasıl olmalı?

MÜSİAD Genel Başkanlarından Ömer Bolat’ın ifadesiyle, “Müslüman işadamı sermayenin vicdanı olmalı, kazandığını yine yatırıma harcamalı, yeni istihdam imkanları meydana getirerek işsizliği azaltmada katkı sağlamayı hedeflemeli. Ayrıca zekatıyla da, sadakasıyla da sosyal görevlerini yerine getirmeli.”

***

Daha açık ifade etmek gerekirse, Müslüman bir işadamı, emri altındakilere yediğinden yedirmeli, içtiğinden içirmeli.

Çalıştığının hakkını vermeli, çalışanına eziyet etmemeli.

Zengin olsa bile israf etmemeli, lüks hayata itibar etmemeli.

Ve en önemlisi şirketini de müslümanlaştırmalı.

***

Bugünün en önemli sorusu ise şu?

Kendisi Müslüman olan işadamı sayısı oldukça fazla, ancak şirketi müslüman olan işadamı sayısı kaç?

Cevaplanması gereken soru bu.

Neden?

Çünkü bugün çalışma hayatında yaşanan problemlerin büyük bir bölümü, işçi haklarına ehemmiyet göstermeyen patronların adaletsiz tutumlarından kaynaklanıyor.

Soma madeninde yaşanan 301 iş cinayetinin ardından Ermenek’teki ocakta yaşananlar ortada.

Bu cinayetleri sora erdirmek için hak ve hukuku, şirket kültürü haline getirmiş kurumları oluşturmak zorundayız.

***

Anadolu sermayesini dışa açan, bakkal ve toptancı dükkanlarından sanayici ve ihracatçı çıkaran MÜSİAD’ın bugünün değişen iş dünyasındaki en önemli görevi; iş dünyasında yaptığı öncülüğünü sosyal ve ahlaki değerler alanında da sürdürmektir.

Şirketini düşündüğü kadar çalışanlarını düşünmek, şirketine yatırım yaptığı kadar çalışanına da yatırım yapmak MÜSİAD gibi kurumların üyelerine yakışır.

Verimliliğin öne çıktığı küresel iş dünyasında Uluslar arası rekabette uzun vadede kazanan şirketlere bakarsak, bunların çalışan mutluluğuna önem veren şirketler olduğunu görebiliriz.

İşin bir de ahiret ve kul hakkı boyutu var ama ona hiç girmeyelim.

O işi hocalara bırakalım...

Model olma ve öncülük MÜSİAD›a düşen bir vazifedir.

Not: Bu yazı Yeni Şafak’ın fuar dolayısıyla hazırladığı MÜSİAD ekinde de yer almıştır.
Günün sözü: Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir. Bacon
#MÜSİAD
#Fuar
#İş dünyası
9 yıl önce
Büyük buluşma
İslam dünyasında paradigma devrimi
Savunmadan taarruza: Yüz yıllık bağımsızlık mücadelesi ve zafer..
Avrupa’nın laikliği bir değer olarak keşfi
Kürt ve Alevi kimliklerinde temsiliyet meselesi
Mülâhaza etmek